Çok kıymetli bir hocam bu zamana kadar nasıl bu kitabı okumazsın diye önce biraz kızdı bana sonra kitabı hediye etti.Büyük bir coşkuyla okumaya başladım.1984. Orwell’in meşhur distopyası. Kimine göre sadece bir roman, kimine göre bir uyarı.
Bana sorarsanız?
Artık sadece bir roman değil. Bir el feneri gibi, karanlıkta elimizde tuttuğumuz bir gerçeklik aynası.
Orwell, bundan yıllar önce, “geleceğin karanlık yüzü”nü hayal ettiğinde belki de bizleri tarif ettiğini bilmiyordu. Kameralarla izlenmekten söz etmişti mesela. Ama ne bilsin her bireyin kendi gönül rızasıyla cebinde taşıdığı, ekranı parmak izine açılan bir ‘gönüllü gözetim cihazı’ yaratılacağını?
Kitapta ‘Gerçek Bakanlığı’ vardı, bugün bizde ‘algı yönetimi’ var. O zaman geçmiş yeniden yazılıyordu, şimdi her olay birkaç kelimelik başlığa indirgenip saniyeler içinde tarihe gömülüyor. Düşünce suçtu, şimdi düşünmemek marifet. Yeterince paylaşmazsan “yoksun”, sorgularsan “problemli”, sessiz kalırsan “şüpheli”sin.
Winston Smith’in hikayesi bir bireyin içindeki özgürlük çığlığıydı. Bizim hikayemiz ise çok daha sessiz...
Daha tehlikeli.
Çünkü biz artık isyan etmeyi bırak, düzeni sorgulamayı bile unuttuk. Sorgulayanı ‘tuhaf’ buluyoruz, ‘komplocu’ diyoruz, ‘gerici’ ilan ediyoruz. Yani sistem artık bizsiz işlemiyor; biz onun ta kendisiyiz.
Büyük Birader mi?
Artık dışarıdan izlemiyor. O çoktan içeri girdi. Ekranımızda, haber akışımızda, reklamlarda, önerilen dizilerde, hatta rüyalarımızda.
Ve belki de Orwell yanıldı. Gelecekte insanlar devlete değil, cihazlarına tapacaktı.
Burada en önemli soru şu;
Gerçekten "Büyük Birader"in gözetiminden, propagandasından ve manipülasyonundan kaçmak istiyor muyuz?
En korkutucu olan şey, 1984’ün sonunda Winston’un Büyük Birader’i sevmesi.
Orwell, insan ruhunun ne kadar kırılgan olduğunu gösteriyor. Çünkü hepimiz, içinde yaşadığımız düzene alışıyoruz. Belki de en büyük tehlike burada yatıyor!
Büyük Birader’i sevmek, sisteme teslim olmak.
O halde soralım?
Biz ne zaman teslim olduk?
Ne zaman o izleme cihazlarının bizim için "çok gerekli" olduğunu kabul ettik?
Ne zaman hepimizin Büyük Birader’i sevmeye başlamasına zemin hazırladık?
Orwell bize, sadece bir uyarı değil, bir aynadır. Gözlerimizi ne kadar açarsak açalım, içinde bulunduğumuz dünyada görmemiz gereken o kadar çok şey var ki, belki de en tehlikelisi, ne kadar alıştığımızı fark etmeyişimizdir.