Sabır…
Ne garip bir kelime. İçinde hem acı var hem umut. Herkesin dilinde ama kimsenin tam olarak tanımlayamadığı bir şey.
Sabır, sadece zamanla ilgili değildir. Beklemek değildir sadece. Dolmuş geç geldiğinde durakta dikilmek ya da markette sıra beklemek değildir. Sabır, kalbinin bildiği bir şeye, aklının da ikna olmasını beklemektir. Gerekirse olmayacağını bile bile, yine de zarafetle susabilmektir.
Bazıları sabrı pasiflikle karıştırır. Sanki sabreden insanlar hiçbir şey yapmıyormuş gibi. Oysa sabır, bir eylemdir. İçten, derin, görünmeyen ama çok güçlü bir eylem. Sabretmek demek, olanı kabullenmek değil, olacak olanı inşa edene kadar yıkılmadan durabilmektir.
Ve sabır, bazen de vazgeçmektir.
Beklemekten değil…
Kendini yıpratmaktan. Çünkü her şeyin zamanı var. Zamanından önce açan çiçekler solar, zamanı gelmeden konuşan kelimeler havada kalır.
Kimi sabrı zayıflık sanar, oysa sabır en büyük gücün tanımıdır. Çünkü sabreden, içinde patlayan fırtınaları kendi başına susturabilen kişidir.
Beklemekten değil, beklerken bozulmamaktan geçer gerçek sabır.
Ve belki de en güzeli şudur…
Sabır, sonucu değiştirmez bazen. Ama seni değiştirir. Sabreden insan dönüşür. Daha sakin, daha anlayışlı, daha güçlü birine…
Bu yüzden, sevgili okur;
Sabret. Ama beklediğine değil, sabrın sana kattığına odaklan.
Çünkü çoğu zaman yol, vardığın yerden daha kıymetlidir.