Ordu küçülüyor. Türkiye İstatistik Kurumu’nun verilerine göre, 2024 yılında şehrin nüfusu 5 bin 89 kişi azaldı. Eğer bu hızla devam ederse 10 yıl sonra 50 bin, 20 yıl sonra 100 bin kişi eksilecek. Ve bir gün, şehrin giriş tabelasına şu notu eklemek gerekecek;
“Son ışık sönmeden kapıyı çekin.”
Peki, insanlar neden gidiyor?
Aslında cevap çok basit!
Çünkü burada kalmalarını gerektiren bir sebep yok. İş yok, istikbal yok, umut yok. Çalışacak bir sektör bulamayan, kazandığı parayla geleceğini inşa edemeyen, ilerleme şansı olmayan biri neden kalsın?
Ordu’nun en büyük geçim kaynağı olan fındık bile tutunamıyor artık bu topraklarda. Kokarca zararlısı bahçelere musallat olmuş, rekolteler düşmüş, çiftçinin geliri erimiş. Ama bu sorunu çözecek ciddi bir hamle var mı? Yok.
Ama yöneticiler için büyük bir sorun da yok gibi. “Efendim, biz projeler yapıyoruz.”
Evet, yapıyorlar!
Mesela cam atölyesi açıyorlar. Mesela kaz dağıtıyorlar. Yeni iş sahası açamıyoruz, sanayi için gerekli desteği sağlamıyoruz, gençlerin burada kalmasını sağlayacak fırsatlar yaratamıyoruz…
Şehir yaşlanıyor, köyler boşalıyor, gençler başka yerlere göç ediyor ama yönetenlerin öncelikleri hala büyük proje diye sunulan minik işler.
Cam atölyesi yapılmasın mı?
Tabii ki yapılsın. Ama bunu "dev proje" diye sunmak, şehrin gerçek sorunlarını halının altına süpürmekten başka bir şey değil.
Bunun adı yönetim değil, gidişi hızlandırmak. Bir şehri yaşatan şey, binaları değil, içinde yaşayan insanlarıdır. Eğer bu şehir insanlarını tutamazsa, istihdam projeleri geliştirmezse, gençlerine umut vermezse, o zaman asıl "büyük proje" şehrin tamamını nostaljik bir müzeye çevirmek olacak.
Ve o gün geldiğinde, Ordu gerçekten bir cam atölyesine benzeyecek!
İçi boş, kırılgan ve terk edilmiş.