Gönül coğrafyamızdaki iki asra yakındır aralıksız ve çeşitli boyutlarıyla süren, hem maddî hem mânevî sosyo-kültürel, ekonomik yakıcı ve de yıkıcı her tütlü tahrîbâttan sonra artık geri dönüşlerin işâretçisi sadedinde eski güzel, millî günler ve imkânlara doğru, ümitlendirici yeniden fetih hareketi niteliğindeki ilerlemeler sonrası HALEP gündemde ya; bu meyânda ilk bilgilendirici paylaşım Edebiyât Emekli Öğretmeni Osman ÖZER Bey arkadaşımızdan geliyor:
‎"HALEP ORADAYSA ARŞIN BURADA"
HALEP, Osmanlı İmparatorluğu'nun en önemli kentleri arasında yer almış, Türkçe deyimlere ve Türk edebiyatına yerleşmiştir. "Halep oradaysa arşın burada" deyimi meselâ. ÂŞIK ÖMER'in, "İşte geldim gidiyorum/ŞEN OLASIN HALEP ŞEHRİ" beyti, 
ÂŞIK EMRAH'ın sevdiğini Halep'te araması, 
Kerem'in Aslı'nın ateşine Halep'te yanıp kül olması bu meyânda sayılabilir.
FOTOĞRAF ÖNÜ, KALE ARKASI
Benzer bir paylaşımda Aydın HIZ, bağında-bahçesinde, işinde-gücünde yerli halktan birisi tarlasında, ekinler ve çiçekler arasında ziraatiyle meşgûlken teçhîzâtlı işgâl askeri namluyu alnına dayamış, o yine işinde, hiç bir telâş ve korku emâresi de yok, hocamız ona şöyle sesleniyor fotoğraf ömünde:
DAHA ÇOK SEV, DAHA ÇOK GÜLÜMSE
"Dünya hep böyleydi zaten yiğidim. Sen yetiştirmeye, büyütmeye çalışırken birileri koparacak. Suyunu ve havanı kirletecekler. Gülmenden, gülümsemenden, çalışmandan ve sevmenden rahatsız olacaklar. 
Kimsenin nefretine teslim olma lütfen. Daha çok sev, daha çok gülümse. Zulüm böyle bitecek çünkü."
ÜMMET'İN SUSADIĞI HABERLER
Derken; işte medyaya düşen mâhiyetine çok susadığım, ümmetin hasret kaldığı birHABER:
Mücahitler Halep’e ilerliyor.. Rabbim yardımcıları olsun.
Ya Rabbi! Seni hamd ile tesbih ediyor, yalnız ve daima sana secde ediyoruz.
“Üzerimize sabırlar yağdır,
Ayaklarımızı arza sağlam bastır ve
Kafirler güruhuna karşı bizi muzaffer kıl!” (Amin, ya Muin)
GÜZEL HABER, ÜMİTLENDİRİCİ PAYLAŞIM
Derken bir başkası: Muhalifler Halep içerisinde iki buçuk km’lik bir alana kadar ilerledi.
Hasan İLTER: Küffarın cetvelle çizdiği sınırlar, imanla yeniden aslına çevriliyor...
HALEP YOLCUSU KALMASIN!
Evet, aynen böyle diyeceğimiz, zevk için -1977 Bağdat-Basra, dönüşte de Ürdün, Şam üzerinden umre seferi yaptığımız gibi- otobüsle sefer edeceğimiz günleri göster Yâ Rabbî!
HADİYİN YİĞİTLER; ALLÂHÜ EKBER!
RABBİMİZ MUVAFFAK KILSIN; Âmîn. 
DUÂDAN UNUTMAYALIM İNŞÂLLÂH wes'selâm...
Ama, savaşlar hep sürecek. Melekler bir yanda ama, öbür yanda da şeytanlar var. İlk insan, ilk peygâmber Hz. Âdem AS'ın bir oğlu Hâbil ama öteki de Kâbil. Yâni, yaptığı işle berâber bir mânâda Kâtil. Kâbil'ler kâbilliğini, kâtiller de kâtilliğini yapacaklar. Kısaca, İyi ile kötünün mücâdelesi kıyâmete kadar sürecek. Kötüler kötülükten vaz geçmediği gibi iyiler de iyiliklerine devâm edecekler. İşte mesel:
İÇTEKİ AKREP, DIŞTAKİ DERVİŞ
İçi su dolu bakraca düşen akrebi çıkarmaya niyetlenince derviş, hemen akrep de niyetlenmiş sokmaya. Tekrar uzatmış elini derviş, akrep de yeniden hamle yapmış. Bunu gören arkadaşı: "Darda bırak, iyilik yapmak istediğin halde sana kötülük yapmak isteyeni" diye söylenmiş. 
FITRATTAN TÎNETE, KOVADAN KEVSER'E
Derviş manidar bir bakışın ardından: “Tıynet meselesi, o niçin vaz geçmiyor. Onun fıtratında sokmak, benimkisinde ise yaratılanı sevmek var. O fıtratının gereğini yaparken ben neden fıtratımın gereği olan iyiliği yapmayayım” demiş.
Ey çamuruna iyilik katılmış kişi, aman yoğrulduğun hamurun gereği olan iyilikten vaz geçmeyesin. Bilesin ki herkes kendi kovasını doldurmanın derdinde. 
(Ordu İl Müftümüz Dr. İsmail ÇİÇEK'ten)
ALLÂH CC MUHSİNLERİ SEVER
Elbette, bizler de her hâlükârda iyilikten vazgeçmeyeceğiz. Nitekim Allâh CC, Kur'ân'da sık sık geçtiği şekliyle MUHSİNLERİ, yâni, iyi olup iyilikten yana olan ve de işini iyi yapanları sever.
Ölümüne yakın, müslüman olduğu da söylenen, eseri kadar hayâtı da ilgi çekici, dünyâ klâsik edebiyât devlerinden Tolstoy'a sormuşlar:
"NASIL İYİ İNSAN OLUNABİLİR?
"-Önce 'kötülük ve kötü insan'' hususunda mutabık olmak lazım." demiş.
Peki, "-KÖTÜ İNSAN NEDİR?" diye sormuşlar.
Verdiği cevap sarsıcı:
''KENDİ MUTLULUĞUNDAN BAŞKA HEDEFİ OLMAYAN İNSAN EN KÖTÜ İNSANDIR.''
Çok doğru değil mi? Gerçekten, zâhirî anlamda KÖTÜ İNSAN ancak bu kadar jestirmeden ve de vurgulayıcı bir şekilde târif edilebilir.
Nitekim bugün, özellikle kapitalist, bencil dünyâda savaşın tek sebebi, -tüm hümanizm, çağdaş uygarlık, eşitlik, özgürlük vs. olanca süslü ve iddiâlı söylemlere rağmen, en canlı örnekleri Gazze, Doğu Türkistan, Arakan, Keşmir'de görüldüğü şekliyle- insânî bütün değerler hiçe sayılarak hepsi bizim olsun zihniyeti değil midir? 
KIZILDERİLİLER, SİYÂHÎLER; BEYAZ KÂTİLLER
Avrupa devletlerini düşünün. Amerika'nın keşfi ve orada yerli Kızılderili halka yapılanlar; ya Afrikalılara! İnsan bunları anlatmaktan öte hatırlarken bile iğreniyor. İnsanlığı adına utanıyor. Bunlarla ilgili sosyâl medyada ne havsala dışı paylaşımların yapıldığını hatırlayın. Siyâhîler sirk hayvanı gibi sergileniyor meselâ. İyi çalışamayanların ceza olarak elleri bileklerinden kesiliyor! Aman Allâh'ım. Ya Gazze'de veyâ Doğu Türkistan'da olanlar?!
EN ACISI, GÖZ BOYACISI!
En acısı da, batının kendisini hâlâ uygar ve medenî kabul ettirip, özellikle İslâm dünyâsını vahşi olarak lanseyle berâber bunu dünyâya da böyle benimsetmiş olması! 
ULTRA EZBERLER, SAPIK ESERLER!
Daha, daha da enteresanı ülke olarak kendi içimizdekilerin bunların da çok daha ötesinde, belki dış kafirlerden de daha katı olarak, kendi halkı da dâhil olmak üzere müslümanlara kin beslemesi, son yüz yıllık çarpık târih ve kişiliklerin içselleştirilmesiyle berâber şaşı bakıştan kurtulamayıp gerek memleketlerine gerekse dünyâya bakarken ultra ezberlerin etkisiyle insanlık ötesi, canavarca diyebileceğimiz, mandacılık desek, bunlarınki onlardan da aşırı şekliyle sapık saplantılarından bir türlü kurtulamamaları.
HALEP'TEN COĞRAFYA'YA, ÜMMET'TEN DÜNYÂYA
Bu duygu ve düşüncelerle berâber, Halep'te tezâhür eden ümit verici gelişmelerin tüm gönül coğrafyamızı sarması, Ümmet-i Muhammed olduğu kadar tüm insanlığın da küresel çetelerin tasallutundan kurtuluşlarını intâc edecek boyutlara ulaşması, Halep'lerin de tüm dünyânın susadığı insanca yaşama taleplerinin yankı bulduğu, ümit verici bir güzel örnek olarak tezâhürü, insanlığın, bir defâ adı selâm, selâmet, yâni BARIŞ olsn İslâm'ın güzelliğini bilfiil müşâhede etme imkânı bulması niyâzıyla Rabbimize yalvarıyor, 
HÂBİLİYETTEN, BEŞERİYETE
Hâbillerin kazanıp iyiliklerin galebe çaldığı bir dünyâyı görme, sonsuz hayâtta da sevdiklerimizle berâber Efendimiz SAV in komşuluğunda buluşmak ümîdiyle kâffe-i ehl-i îmâna sevgiler-saygılar sunuyoruz wes'selâm...