Kar, yeryüzüne düşen bir doğa mucizesidir. Beyaz örtüsüyle, her şeyin üstünü kapatarak bir süreliğine de olsa dünyayı başka bir şekilde gösterir. Şehirlerin gürültüsünü, insanların telaşını ve günün karmaşasını bir kenara bırakıp, derin bir sessizliği, bir huzuru getirir. Ancak kar, sadece bir doğa olayı değildir; duygularımızla, geçmişimizle, hatta hayallerimizle sıkı sıkıya bağlıdır.

Bazen, o ince ince yağan kar tanelerinin büyüsüne kapılırız. Her bir tanesi, benzersiz bir şekle sahip olup yerle buluştuğunda kısa bir süreliğine varlık gösterir, sonra kaybolur. Tıpkı hayatın kendisi gibi. Her şey geçicidir, her an bir şeyler kaybolur ama bir şeyler de kalır. Kar, bu anlamda hayatın geçiciliğini hatırlatırken, aynı zamanda ona bir anlam katar. Kar tanelerinin düşüşü, bazen düşüncelerimize, geçmişe ya da geleceğe dair sorgulamalar yapmamıza sebep olur.

Kar, belki de en çok çocukluk anılarını çağrıştırır. Okullar tatil olmuş, dışarıda kar topu oynayan çocuklar, evlerinin pencerelerinden bakan anneler, soba başında toplanan aileler... Karın, o masumiyetini ve saflığını kaybetmeden, küçük bir çocuk gibi kalmayı başardığı zamanlar vardır. Çocuklar, karla buluştuğunda en saf halleriyle neşeyle koşarlar. Kar, onlara her zaman mutluluğu hatırlatır. Oysa biz, büyüdükçe karın değerini kaybederiz. Kar, bir yük gibi gelir, yollarımızı zorlaştıran, günlük rutinlerimizi aksatan bir engel haline gelir.

Ama kar sadece engel değil, aynı zamanda fırsattır. Çünkü kar, birçok güzellik ve yenilik getirir. Her şey beyazla örtülürken, yeni bir başlangıç gibi gelir insana. Karla birlikte doğa yeniden uyanır. Ağaçlar, çiçekler, hayvanlar ve insanlar, karın altında farklı bir şekilde hayata dokunur. Kar, sadece bir doğa olayı değildir; bir arınma, bir temizlenme sürecidir. Yeryüzü, karla birlikte taze bir nefes alır.

İstanbul'un dar sokakları, Anadolu’nun dağ köyleri, güneyin ılıman kasabaları ya da kuzeyin karla kaplı köyleri… Her bir yer karla birlikte farklı bir anlam kazanır. Kimisi karı zorluk, kimisi güzellik olarak görür. Ama kar, her halükarda insanlara bir şeyler öğretir. Soğuk bir kış akşamında, kar tanelerinin düşüşünü izlemek; hayatın ne kadar hızlı geçtiğini, bazen sadece küçük bir anın değerini anlamaya çalışmaktır.

Kar, bir parçasıdır doğanın, yaşamın ve bizlerin. O yüzden kar yağdığında, sadece dışarıda ne kadar soğuk olduğunu düşünmeyin. Belki de kar, size içsel bir ısınma, bir yenilik, bir değişim sunuyordur. O bembeyaz örtü, bir arınma fırsatıdır, bir anlam arayışıdır. Ve her kar tanesi, kaybolmadan önce bir iz bırakır.


Görünmeyen İzler

Belki de en çok karın o "görünmeyen izleri" ilgisini çeker insana. Kar yağarken, her şey bembeyaz olur. Ancak zamanla, insanlar yürüdükçe, hayvanlar iz bırakır. Karın üzerinde en küçük bir iz bile, bir yaşamın, bir hareketin varlığını kanıtlar. Karın ardında bıraktığı iz, belki de hayatın içindeki en anlamlı işaretlerden biridir: her şey bir iz bırakır. Her bir adım, her bir karar, her bir hareket kaybolmadan önce bir iz bırakır. T tıpkı karın, yere düşmeden önce gösterdiği varlık gibi. Hayat da böyledir. Her anımız, izler bırakır ve her iz, bir anlam taşır.