Oysaki yaşadığı süre zarfında, da zaten toprağın içindedir...
Beden kabrindedir..Çünkü beden dediğimiz yapı da topraktan yaratılmıştır..bu yüzden zaman zaman insanın ruhu sıkılır..Toprak insanı sıkar..sıkar..Bedeni ruhuna dar gelir...
Daha henüz dünyadayken, zaman zaman zebaniler gelir saldırır...Zabani, zebun olduklarımızdır...Hangi günahla veya günahkarla haşır neşirsek, Allah insana o günahtan bir musibet, bir zebani peydah eder .. Anlayacağınız; Her suçun cezası kendi nevîîndendir..Farzedinizki, meyliniz hangi günaha ise ,darbede benzer yerden veya kişiden gelir...Meyliniz güzel huylu güzel sözlü insanlara ise, etrafınızda melek gibi insanlar bulursunuz...Kabriniz genişler..cennetteymiş gibi huzurlu yaşarsınız..Meyliniz, yılan çıkan, köpek, domuz nefisli insanlaraysa, etrafınızda hep bu türden insanlar olur..Hiç durmadan sokulursunuz, ısırılırsınız..Kabir azabı görürsünüz...Evet..Kabir hayatını görmek isteyen, şimdiki hayatına baksın...Orada kendisini telef edecek, sıkacak bunaltacak şeyleri farketsin...ve tövbe ederek şimdiden zebanilerinden uzaklaşsın ..
Son söz;
"İnsanlar uykudadır..Ölünce uyanırlar..."
İnsanoğlu ölüp de toprağa girdiği zaman, ilk önce onu toprak sorguya çekecek ve onu önce toprak kabül edecektir.
Bir beşer olarak, Cenâb-I Hakk’ın takdir ettiği gün gelince ömrümüz nihayete erip, kabir denen toprağa vardığı zaman, toprağın bize;
Ey Ademoğlu! Allah’ın sana verdiği ilme benim ne ihtiyacım vardı?
Neden bu ilmi insanlığın istifadesine sunmadın da bana getirip benim bağrıma gömdün?”
İşte bu kaygı bizi gücümüz nispetinde tüm insanlar diğer insanlar için ne yapabilirim diye düşündürüyor.
“Kanayan bir yara gördüm mü yanar ta ciğerim. /
Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim! /
Adam aldırma da geç git diyemem, aldırırım.”
diyen millî şairimiz ne de güzel betimler bu kaygıyı.
Başta anne babamız olmak üzere üzerimizde emeği olan kişilerin, hizmet ettiğimiz mekanların hakkını verebilmek icap etmez mi?
“Sağ elinizden yardım alın ve ilmi yazı ile kaydedin.”
Hadisi Şerif’i yazarak kayda almanın ne kadar önemli olduğunu bize hatırlatırken,
atasözlerimizden “ Söz uçar yazı kalır” sözünden yazmanın daha kalıcı ve etkili olduğunu anlayabiliriz:.
Bu sebeple planlarımızı, programlarımızı, hedeflerimizi dijital programlar ile beraber yanımızda bulundurabileceğimiz bir not defterine imkan nisbetinde bir kitap halinde kaydetmemiz hedeflerimizi daha akılcı hale getirecektir.
Bir âlem ki, gökler boru içinde!
Akıl, olmazların zoru içinde.
Üstüste sorular soru içinde:
Düşün mü, konuş mu, sus mu, unut mu?
Buradan insan mı çıkar, tabut mu?
Hasılı doğum ile ölüm denen şey, gece ile gündüzden ibaret olan bir döngüdür.
Önemli olan eceli kadar değil, eseri kadar yaşayanlardan olmaktır.
Önce toprak tarafından kabül edilmek gerektiği için, taşıdığım ilmî Allah’ın bana ikram etmiş olduğu bilgiyi insanlığın hizmet ve istifadesine sunulmak üzere yazıyor ve paylaşıyorum..
"Allah tesirini halk etmesi dileğiyle….
Cumanız mübarek ömrünüz ve rızkınız bereketli olsun.
“Gölümün Hicreti”Kitabımdan
Sahife-75