Ekonomimizin dış piyasalardaki gelişmelerden etkilendiği tartışılmaz bir gerçek.
Geçtiğimiz gün ABD Merkez Bankası FED’in açıkladığı faiz artırım kararının ülkemizde yansımaları olacaktır. 25 baz puan faiz artırım kararı kadar FED’in bilanço küçülteceğine dair açıklamalarının da piyasada etkisi oldu. FED, 2014 yılından bu yana tahvil alımlarını durdurarak bilanço büyümesi politikasına son verdi. Diğer bir tabirle dünyayı Amerikan Doları’na boğma, likidite pompalama devrinin sonunu gösterdi. Gelişmekte olan ülkeler için sıkıntı yaratan bu süreç Türk Lirası gibi birçok gelişmekte olan ülke parasının değer kaybetmesine sebep olmuştu.
Merkez bankaları ülkedeki fiyat istikrarını sağlamak için faiz politikasını, açık piyasa işlemlerini ve karşılık oranlarını kullanır. Faiz, merkez bankalarının enflasyonla mücadele etmek için kullandıkları en önemli silahtır. Sermaye her zaman yüksek faiz getirisi hedeflediğinden, paranın faizin yüksek olduğu ülkelere yönelmesi kaçınılmazdır. Bu sebeple ekonomisi güçlü ülkelerdeki faiz artışlarının çoğu zaman diğer ülkelerde de faiz artışına yol açtığını ifade edebiliriz. Her zaman FED ya da diğer büyük merkez bankaları faiz artırdığında bizim merkez bankamız da faizleri artırır demek anlamına gelmiyor. Ülkeden döviz çıkışının artması yalnızca faiz kararına bağlı değil aynı zamanda ülke riski ile de alakalıdır. Bu sebeple olan biteni yalnızca faiz kararına bağlamak doğru değildir.
FED’in faiz artırdığı ve bilanço daralmasına gittiği bu dönemde ülkemizde yakın vadede ekonomik canlanmayı destekleyecek bir faiz indirimi beklemek doğru olmayacaktır. Ekonomik canlanma konusuna geldiğimizde, 2017 ilk çeyreğinde ekonomimizin %5 büyüdüğü açıklandı. Büyüme rakamı ne kadar iyi olursa piyasa o ölçüde moral bulur, bu bir gerçek. İşler iyi gidiyor havası yaratır, yatırımları ve borçlanmayı cazip hale getirir yüksek büyüme rakamı.
Tabi madalyonun diğer yüzünde büyümeyi incelemek gerekir. Piyasaya kredi yoluyla para dağıtıp tüketim harcamalarını artırıcı uygulamalarla büyüme sağlandı. Hem hane halkı tüketimi hem de kamu harcamaları arttı bu dönemde. Rakamlarla %5 büyümenin %4,4’ü halkın ve devletin tüketimindeki artışlardan geldi. Yatırıma değil tüketime harcadığımız kredilerden söz ediyoruz.
Diğer yandan dış ticaretin (hem ihracat hem de ithalatın) 2017 yılı ilk çeyreğinde hareketlendiğini görüyoruz. İhracattaki canlanmanın ekonomik büyümeye etkisi uzun bir aradan sonra fark edilebilir hale geldi.
Ekonomiyi büyütmenin en sağlıklı yolu sanayiyi büyütme ile olur ki son yıllarda ekonomi, sanayiden daha hızlı büyüyor. Büyümenin sürdürülebilir olması için yatırımların, üretimin, istihdamın istikrarlı büyümesi sağlanmalıdır, aksi takdirde talebi artırmak için piyasaya devamlı para aktarma imkânı yoktur.