Lüleburgaz dedik; ilk göz ağrısı, ilk gurbet. Şu anlamda ki; Ordu’da okurken kendi evimizdeydik, şehre taşınmadan önceki kira günlerinde de büyüklerimizden biri yanımızdaydı. Yüksekokulu da leylî okuduk. Dolayısıyla da ilkten sona eğitim süresi boyunca barınma problemleri yaşamadık. Onun için, şimdi burada bu anlamda koşuşturma ve arayış söz konusu olduğundan, bir nevi kendi ayaklarımız üzerine durma çabalarına başlangıç meyanında bu yeni duruma gurbet kelimesiyle özel vurgu yapıyoruz.

HEPSİNE DE DUÂCIYIZ...

Ancak burada da yalnız kalmadık; insanlar bize evimizi aratmayan yakınlıklar gösterdiler. Haklarını ödeyemem. Çevre olarak ta gerek çarşı-pazar gerek görev arkadaşları gerekse mahalle komşuları noktasında aynı şekilde; herkes çok munis davrandı. Yabancılık çekmedik.

İlk gittiğimiz günlerde, yanımızda kardeşimiz de var, ev bulana kadar bize evlerini açtılar. Ev bulmada, yerleşmede falan çok yardımcı oldular. Allâh CC cümlesinden razı olsun. İçlerinde vefat edenler var. Onlara çok duacıyım. Hayatta olanlara Yüce Mevlâ’dan hayırlı, uzun ömürler niyaz ediyorum. 40 yılı geçti, çoğuyla hâlâ haberleşiyoruz… Allâh CC cümlesine selâmet versin…

BİR KUL İÇİN EN GÜZEL DUÂ!

Rabbimiz bizi hep hayırlılarla karşılaştırıyordu. Bize nasıl yardımcı olacaklarını şaşırıyorlardı insanlar âdetâ. Bundan dolayı “Allâh CC hayırlılarla karşılaştırsın” duası hiç unutulmaması gereken ve bir din kardeşine yapılacak en güzel dualardan birisi.

Değerli dostlar. Bu yazı için oturmuşken bir mesaj düştü telefona. Tam da “iyi insan lâfı üstüne gelirmiş” kabilinden. Mesaj Medîne’den, gönderen Lüleburgaz’dan tanıdığımız, bir ayağı kutsal topraklarda diyebileceğimiz sıklıkta oralara gitme imkân ve şevki içerisinde olan, 2011 de biz hacdayken de Mekke'de tevâfuk edip birlikte Kâbe'nin etrafında tavaf yaptığımız, pandemi sonrası yollar açıldı, acabâ bu sıralar da hac ya da umreye gitti mi diye merak ettiğimiz bir ağabeyden:

RABBİM SENİ ÇOK SEVSİN...

“Medine-i Münevvere’den hayırlı, sağlıklı günler duâlarımla selâmlarım…08.11.2022 13.06”

[13:21,] Nuri Kahraman: We Aleykümüs'selam we Rahmetullâhi ve berakâtüh. Âlemlere Rahmet Efendimiz SAV’e bizlerin de selâmını ilet. Orada bizlere de duâ et. Çocuklarımızın ve dahî işlerinin, eşlerinin hayırlılardan olması, tüm geçmişlerimize, başta babama, Ayşe bacıma, Lüleburgaz deyince hemen aklımıza gelip hâtiralari ve tesirleriyle yüzümüzde güller açtıran, hey gidi günler dedirterek içimizde tatlı bir iç geçirmeye vesîle olup ahirete intikal edenlerin cümlesi ve bizim de hayatımıza giren bu güzel insanlarla Efendimiz SAV in komşuluğunda buluşmamızı lûtfetmesi için duâ etmen ve bunu unutmaman istirhamıyla Ordu'dan bilmukâbele sevgiler-saygılar wes'selâm...

DUÂ ERİ, NİYÂZ NEFERİ...

[13:27, 08.11.2022] LLB A.K: Aynen. Bu mesajı hanıma da okutacağım. O, dua ordusunun iyi bir neferi, birlikte dualarımızda anarız…

[13:46, 08.11.2022] Nuri Kahraman: Çok teşekkürler Ağabey. Allah CC râzı olsun wes'selâm...

“Rabbim seni çok sevsin…” diye tekrar mukabele etti ağabey. Görüldüğü gibi, gerçek dostların dostluğu bitmiyor. Mesafelerin önemi yok. Mukaddes topraklara gitmiş, orada da bir bakıma kaç yıl ötelerden biz aklına geliyoruz. Bizler için de dua ediyor. Efendimizin ifadesiyle, “Dua ibadetin özü”, yâni kulluğun esası olduğu gibi birbiri için dua da gerçek dostluk ve de kardeşliğin en büyük nişanesidir. Rabbimiz cümlemize dili dualı dostlar nasip eylesin... Âmin…

ELİMİZDEN GELDİĞİNCE, DİLİMİZİN DÖNDÜĞÜNCE...

Evet, Lüleburgaz günlerinden, oradaki insanların bize yardımcı oluşlarından bahsediyorduk. Nitekim bunu anlatırken 40 yıl sonrasında işte yine onların buraya, bu ifadelere katkıları oldu. Bir nevi, sözlerimizi tâ oralardan mesajlarıyla teyit ettiler, yardımları ve de manevi katkıları devam ediyor yâni. Allah razı olsun…

İşte biz de işlerimizin yürük gitmesinin verdiği rahatlık, sürur ve müspet hâlet-i ruhiye ile olsa gerek, düşünüyoruz ki; buralara ta nerelerden gelmişiz, gayemiz belli, işimiz de; dolayısıyla elimizden geldiğince birikimlerimizi gayret olarak yansıtmaya, fırsat ve imkânları değerlendirmeye çalışıyorduk.

KÜTÜPHÂNE, ŞADIRVAN, KUBBE ALTI...

Geçen yazılarımızda, kadromuzun bulunduğu Lüleburgaz Lisesi’ndeki görevimizden arta kalan zamanlarda başka okullara, boş dersler varsa talep ederek gitmeye çalıştığımızı belirtmiştik. Dersten çıkınca kütüphaneye gidiyorduk. Sokullu Mehmet Paşa Câmii günlük eksenimiz ve de sığınağımız mahiyetindeydi. Vakitte oraya gitmeye çalışmanın ötesinde avlusundaki şadırvan, çıkıştaki kapı kısmında yer alan, askerin Balkanlara sefere giderken altında duâ yapılan ve Kubbealtı denen kubbeli kısım ve etrafındaki dükkânlar mûtad uğrak yerlerimizdi.

Dediğimiz gibi, sonuçta gurbetteyiz. Zamanlarımızı meslek hüviyetimizle örtüşen yerlerde geçirmeye çalışıyorduk. O okuldan bu okula, oradan câmi ya da kütüphaneye bir nevî koşuşturuyor, elimizden geldiğince faydalı olmaya çalışıyorduk. Tabiî, bunun da ayrı bir heyecanı vardı. Bir koşuşturmadır gidiyorduk takat ve kabiliyetimiz ölçüsünde. Allâh CC kabul etsin. Noksanlarımızı af buyursun…

NOKSAN MI? OLUR MU? OLUR!

Noksanlar dedik te, toplumu da gözlemliyor; onların da eksiklerini ister istemez görerek kendimizce dile getirip dikkat çekmeye, yanlışlara işaretle bir nevi intibaha sevk etmeye çalışıyorduk. Hem kendimiz daha dikkat edelim hem de onları uyaralım meyanında bir şeyler karalamaya çalışıyor, kimisini de o günün basın-yayın organlarında yayınlıyorduk. İşte bunlardan bir tanesi:

OLUR MU?

Derinden bağlanmayınca

Îman olur mu olur mu?

Gönül Hakk’ı sevmeyince

İz’ân olur mu, olur mu?

Nefsine uyan, esirdir

Rızâlı işler ecirdir

Namaz kesin bir emirdir;

Bâzan olur mu, olur mu?

Görülüyor her işlenen

Açıkta, ya da gizlenen

Yanılıyor, şüphe eden

“Yazan olur mu, olur mu?”

Cennet var ikrâr verene

Canın Hak yola serene

Ebedî aşka erene

Hazân olur mu, olur mu?

Eğer yanınıza gelsem

Hakkı bilip, hak söylesem

Gayrı dönün Hakk’a desem

Kızan olur mu, olur mu?

Böyle dilemiş Hak desem

Zinâ, kumar yasak desem

Sonra, alkol almak desem

Sızan olur mu, olur mu?

Olur, hem de pek çok Nûri

Çoğu taklîdin esîri

Cehâlet sarsmış her yeri

Mîzan olur mu, olur mu?

Olur, ama önce örnek;

Ayrıca, gönüle girmek

Olmazsa özünü vermek

Özen olur mu olur mu?

En mühimi samîmiyet

Herkes için hüsn-i niyet

Hissetmeden mes’ûliyet

Sezen olur mu olur mu?

Bu günlük te bu kadar değerli okurlar. Tekrar görüşüp, kaldığımız yerden devam edebilmek ümîdiyle cümleye sevgiler-saygılar, Allâh'a emânet olunuz wes’selâm…