Babacığım, geçen ayın 10'u Lütfi KARACA Amca'nın vefatı, bu ayın 10'unda da Davulcu Hüseyin komşumuzu uğurladıktan sonra bugün de köylerdeydim. Bu vesileyle 3 vakti köyde edâ ettik. 11.00'de mektep düzündenk kılınacak cenâzenin haberini akşamdan almıştık. Hava güneşli, katılım da iyiydi. Namazı akrabası, hem eniştesi Durmuş Ali ÖZTÜRK Hoca kıldırdı.
CEMÂL AMCA-HALİSE TEYZE KIZI
Senin çok ayrı bir muhabbetin olan, köyümüzün çınarlarından Külekçioğlu merhum Cemâl Amcamız ve eşi merhûme Hâlise teyzemizin kerîmeleri
EMİNE BACI"YI EBEDİYETE UĞURLADIK...
Sen de çok iyi bilirsinki o, köyümüzün, farkındayız ya da değiliz, yaşarken belki dikkât atfetmediğimiz, ama şöyle bir düşündüğümüzde bir insan olarak içimizde en mâsum, en günâhsız, güne, güneşe bakan gündöndü ya da Ay çiçeği misâli hep tebessüm eden; içten, duru, sıcak sîmâsıyla hatırlayacağımız kendi hâlinde bir değerimizdi. Çok ayrı bir kişilikti.
BÜYÜKLERİMİZ, BABAM, YEĞENİM; HERKES
Tâziye ve cenâzenin okul yanından mezarlığın üst sağ yanındaki âile kabristanlığına intikâli esnâsında bizim âile kabristanlığına uğradım. Yâsin, Tebâreke, Fâtiha okuduk; büyüklerimiz, küçüklerimiz ve de cümleye duâlar ettik. Yâ Rabbi bizleri sevdiklerimizle rızâna ulaştır, öbür dünyâda da sevdiklerimizle kavuştur diye. Umuyorum sen de hem okuduklarını, hem de duâmıza muttali olmuşsundur sevgili, canım babacığım.
NASİHAT DA DUÂ DA BİR GÖREV; LÂKİN
Mezara bayağı toprak attık. Yâsin'den bir sayfa da okuduk. Nazif Bey Hocamız duâyı da teklif etti sağolsun ama ona bıraktık. Telkini de o yaptı.
Böyle yerlerde konuşmak bir görev. Konuşmama durumunda duâ var. Onu olsun yapmak tebliğ ve İrşad görevinin bir parçasıdır. Lâkin Lütfi Amcamızın cenâzesinde ev yanında konuştuk. Daha 11.00'e çok var diye biraz rahat konuştuk. Belki 3-5 dakîka uzattık. Hiç ummadığımız kişiler mırıldanmışlar hoca da uzattı, üşüdük falan diye.
DÜNYÂ SOĞUK, UKBÂ SICAK; BU İŞLER NASIL OLACAK?
Kabul, soğuktur ama, bu sefer gidince aşağıda saat gelene kadar bekleyeceğiz. Ha orada beklemişiz ha burada. Gerçi kadınlar aşağı gelecek değil, onlar kendileri için konuşuyorlar ama, yine de insan bu durumdan hoşnutsuzluk duyuyor. Teklif edilme durumunda da mütereddid kalıyor.
NİCE OKUMUŞLAR; NE DOKUMUŞLAR?
Burada konuşsak ya da duâ etseydik neler söyler, bu cenâzeye özel neleri dile getirebilirdik? Çünkü onun hakîkâten hepimizden farklı yanları vardı. Bunlar göz önüne alınıp bir aynaya bakarmışçasına değerlendirmeler yapılıp farkındalıklara kapı aralanabilirdi.
BİR BAKIMA; O BİR YANA, BİZ BİR YANA SANKİ!
Nitekim o, şöyle bir dikkâtle düşünülüp değerlendirildiğinde rahatlıkla şunu söyleyebiliriz ki; aramızda nice okumuş ilim-irfan, titr, diploma sâhibi, kendini çok akıllı ve farklı, özel sanan makam-mevkî, mal-melâl ekâbirinin yârın hesap gününde konumuna şaşırarak gıpta edeceği,
NE AĞZI-DİLİ; NE DE, KÖTÜLÜKTE ELİ
kimsenin işine karışmayan, rezâletlerini duymayan, duyurmayan, dedikodu, gıybet yapmayan, fitne-fesat çıkarmayan, çirkeflik, iğrençlik, küfür bilmeyen, şeytanlıklardan habersiz, zararsız;
ama mahşer günü onu en kârlılar safında görerek bizi şaşırtacağına inandığımız bir güzel kızımız, bacımız, ablamızdı.
SELÇUK AKÇAY; "TEBESSÜM TEYZE!"
O bizim, civârın bereket kaynağı diyebileceğimiz, Selçuk AKÇAY kardeşimizin; "Evinin yanından geçerken gülümseyen yüzüyle hatırlayacağım Emine Teyzeyi. Mekanı cennet, ruhu şâd olsun" şeklinde duygularını ifâde ettiği, ona bu tespiti yaptıran, yolun ısıtan güneşi, âile ve komşularının hep çocuk kalan neş'esi, TEBESSÜM BACI da diyebileceğimiz bir komşumuzdu.
ENGİN RAHMET, SONSUZ MERHAMET
Rabbimiz engin rahmetiyle muâmele eyleyip, yakınlarına sabr-ı cemîller lütfuyla berâber
tüm sevdikleri, ömür boyu hep yanında olanlarla Efendimiz SAV in komşuluğunda buluştursun. Âmîn...
MEZARLIKTAN EVE, SOĞUKTAN GAZZE'YE!
Gelmişken evin yanına çıktık. Şöyle bir dolaştık ne var ne yok diye. Bayrak direğinin yanına çıktık. Her taraf cam gibi. Evler-barklar ortada. Yaprak yok, kar da yok. Yeşillik olarak hamarat komşuların pancarlıklarındaki lahanalar var yalnızca hemen göze çarpan. Kış olarak kar da yayla taraflarında gözüküyor. Buralara da serpiştirmişti ama güneşi görünce erimiş. Hattâ komşu bizimkilere sizin tepeye kar tuttu, bizim evin oraya inmedi. Orası biraz yüksek ya bundan demiş.
FİLİSTİN ATKISI, YAYLA SOĞUĞU, GAZZE YANGINI
Her neyse; eve de girdik. Anahtarını alıp dükkâna da bir bakıp döndük. Derken öğle ezanı okunmaya başladı. Bu âna kadar herşey normaldi. Üzerimize çıkarıp abdeste soyununca dondurucu bir soğuk sardı vücudumuzu. Mâlum durulmayan ev içleri dışardan daha soğuk oluyor. Tıpkı buzdolabı misâli.
Bunu niye yazdık. Buraya gelirken oğlumun İstanbul'dan getirdiği FİLİSTİN ATKISI'nı da boynuma almıştım. Onların böyle atkısı bile yok. Yakacak yok. Çocukların soğuktan tir tir titrediği paylaşımlar dolaşıyor sosyâl medyada. Çok zor.
İÇLİ DUYGULAR, SICAK DUÂLAR
Soğuk içime işleyince bunu daha bir hissettim ve namazda sanki daha içten duâlar ettik.
Rabbimiz başta zulüm altındaki Filistinli, Doğu Türkistan'lı kardeşlerimiz olmak üzere tüm mazlum, mağdur ve mahrumların yardımcısı olsun. Bizleri de onlara el uzatacak, ecdadımız gibi kudretli olacak imkânlara kavuştursun. Hepimize de o günleri kısa zamanda görmeyi nasîp eylesin. Âmîn. ...
NAZ, NİYÂZ, DUÂ; SONSUZ MUTLULUKLAR
Bu duygu ve düşüncelerle Rabbimize niyâz ile yalvarıyor, cümleye sevgiler-saygılar sunuyor, sevdikleriyle sonsuz mutluluklar diliyoruz wes'selâm...