İsrail'in Gazze'deki son saldırılarına dair düşüncelerimi kaleme alırken, içimdeki öfke ve hayal kırıklığını dizginlemek zor. Ancak, bu trajik olayları ele alırken, sadece öfke değil, aynı zamanda adil bir bakış açısıyla da yaklaşmak önemli.
İsrail'in Gazze'ye yönelik hava, kara ve deniz saldırıları, insani krizin derinleşmesine ve masum sivillerin acı çekmesine neden oldu. Bu saldırılar, çocukların, kadınların ve yaşlıların yaşadığı evlerin bombalanmasıyla birlikte, insanlık dışı bir tabloya yol açtı. Saldırıların hedefi olan ailelerin yaşadığı kabusu düşündükçe, vicdanımızın derinliklerinde bir yerde yaralı bir çocuğun sessiz çığlıklarını duyar gibiyiz.
İsrail'in Gazze'deki saldırılarını meşrulaştırmak adına öne sürdüğü bahaneler, gerçekliğin önünde duramaz. Filistinli masumların hayatını kaybetmesi ve yaralanması, hiçbir şekilde kabul edilemez. Bu, sadece bir "çatışma" değil, bir insanlık trajedisidir. İsrail, askeri gücünü masum insanları hedef almak için kullanmaya devam ederken, dünya sessiz kalamaz.
Uluslararası toplumun sessizliği, bu zulme ortak olmaktan başka bir şey değildir. İnsanlık, masumların kanının dökülmesine seyirci kalmamalıdır. Adalet Divanı'nın Gazze'deki saldırıları durdurma kararı, sadece bir adım olmalıdır. Uluslararası toplumun, İsrail'in Gazze'deki saldırılarına son vermek için daha etkili bir şekilde harekete geçmesi gerekmektedir.
İsrail'in Gazze'deki saldırıları, sadece Filistin halkına değil, tüm insanlığa karşı işlenmiş bir suçtur. Bu suçun cezasız kalmaması için dünya, adaletin peşinden koşmalıdır. İnsanlık, masumların yaşadığı acıyı görmezden gelerek ve sessiz kalarak, tarihin utanç sayfalarına geçmemelidir.