Başlık şıp diye düştü düşünürken ve hoşumuza da gitti ama ne kadar buna uygun cümleler devşirebileceğiz bakalım.
Aslında tedirginliğe hiç te gerek yok; çünkü bu, NE VERİRSEN ELİNLE O GİDER SENİNLE gibi bir şey oldu sonuçta.
Hadi, ya Allah, Bismillah, Allâhü Ekber diyerek koyulalım yola inşallah.
SAĞDAYIZ, SOLDAYIZ; SONUÇTA YOLDAYIZ!
Otursak ta kalksak ta, yatsak ta uyusak ta yine yoldayız sonuçta. Hayat geçiyor. Hem de bize hiç sormadan; sessiz-sedasız. İşte Ocak bitti. Sırada Şubat. O yolunda, bildiğince gidiyor yâni.
Biz, kendimizce yoldan dönüp gerisin geriye gitsek te onun hiç geri vitesi yok. O hep ileri gidiyor.
HER ŞEY İLERİ, SEN KALMA GERİ!
Peki bizim yapacağımız ne? Hayatın geçerken bizden ne gibi izlenim ve kayıtlar aldığı. Bizi hangi duruş, hareket ve eylem üzerinde bulup bize dair nasıl notlar düştüğü. Bizim hangi işler peşinde koştuğumuza dair tespitleri. Bu önemli. Buna dikkat gerek.
İŞ SENDE; HER NERE GİTSEN DE!
Tabiî burada bütün iş bize düşüyor. Her ne kadar çevre ve ortam önemli olsa da sonuçta kendi hayatımızı biz kendi iman, imkân ve varlığımızla yaşıyoruz.
Enver YÜRÜK Hocamızın dediği gibi; "Bir yerlere varmak için önce kendine uğramalısın. Gideceğin bütün yollar kendinden geçer..."
ENVER YÜRÜK'TEN ASHÂB-I KEHF'E...
Evet, iş bizde. Dışımızdaki şartları iyileştirmek, iyi şartları fırsat bilip değerlendirmek, niyetu, gayreti, samimiyetiyle avantaja dönüştürmek yine kişinin kendi azim ve gayretine bağlı.
Evet, Ashâb-ı Kehf'in köpeği olmak da çok güzel bir şey ama Hicaz’a gitmekle eşek hacı olmaz sözü de bir gerçek. Mevlâ hepimizi dînî meselelerde şuurlu, uyanık ve gayretli olanlardan eyleyip bu vâdîde başarılı olanlardan kılsın lütf u keremiyle... Âmin...
ACISIYLA, TATLISIYLA DEVÂM...
Şimdi, yine hayatla bağlantılı 2 güzel paylaşımla devam ediyoruz yolumuza. Daha sonra da meleklerin duasıyla tatlıya bağlamak suretiyle konuyu bitireceğiz inşallah.
HAYAT İLE MEMAT MUHABBETİ...
Hayat, ölüme sordu:
"Neden insanlar beni sevip senden nefret ediyorlar?"
Ölüm cevap verdi:
"Çünkü sen güzel bir yalansın, ben ise acı gerçeğim!"
(Arapçadan aslıyla nakleden: Muhammed İMAMOĞLU. Teşekkürler...)
Hz. MÛSÂ, HIZIR (as) ve İLİM
Hz Musa (as), Hızır'a (as) "Sana öğretilen rüşdü (mana ilmini) bana öğretmen için sana tabi olabilir miyim?" dedi.
Hz Musa birine tabi olmak için gerekli olan edep şartını korudu. Bunun için önce sohbet ve beraberlik için izin istedi. Hızır da ona hiç bir hükmünde kendisine karşı çıkmamasını şart koştu. Bunun için Hızır (as), üçüncü sefer kendisine karşı çıkınca Musa'ya "Bu artık bizim için ayrılık zamanıdır" dedi.
(Kuşeyri Risalesi, s:355)
İLMİN ŞARTI, İTTİBÂIN ÖNEMİ...
İlmin şartı tabi olmaktır. Eğer sen daha iyi biliyorsan onun yanında ne işin var; yok o, senden iyi biliyorsa neden tabi olmuyorsun? Diyor sanırım.
(Ahmet Hakan ÇAKICI)
HAYÂTIN MÂNÂSI;
MELEKLERİN DUASI.
Arş'ı yüklenen ve bir de onun çevresinde bulunanlar (melekler), Rablerini hamd ile tesbih ederler, ona iman ederler. Müminlerin de bağışlanmasını isterler:
- Ey Rabbimiz! Senin rahmet ve ilmin her şeyi kuşatmıştır. O halde tövbe eden ve senin yoluna gidenleri bağışla, onları cehennem azabından koru
- Rabbimiz! Onları da onların atalarından, zevcelerinden, nesillerinden iyi olanları da kendilerine vadettiğin Adn cennetlerine koy. Şüphesiz aziz ve hakîm olan sensin!
(Mü'min Sûresi,7-8. Âyetler)
DÜNYÂ YOL, ÂHİRET YORDAM...
Bugünlük te bu kadar. Yüce Rabbimizden, lütfettiği hayat yolunu rızasınca yürümeye bizleri ihtiraslı ve başarılı kılmasını niyâz ediyor, son tahlilde sevdiklerimizle sonsuz sadetlere nâiliyetle beraber Efendimiz SAV in komşuluğunda buluşmayı nasip buyurması dileğiyle cümleye sevgiler-saygılar sunuyoruz wes'selâm...