Kıymetli dostlarım bugünkü sizlerle sohbetim çok hassas ve çok önemlidir. İslam'da infak, ahiret için hazırlık yapmak ve dünya hayatının sonu ölüm gerçeğini anlatmaya çalışacağım.
Cenap-ı Hak Kur’an-ı Kerim'de mealen şöyle buyurmaktadır: “Allah yolunda sevdiğiniz şeylerden harcamadıkça iyiliği asla eremezsiniz ne harcarsanız, Allah onu hakkıyla bilir. (Ali İmran-92)
Bu ayetten vurgulanmak istenen şey özellikle Sevdiğiniz şeylerden vermedikçe diyor. Buraya dikkat! Allahtan gelecek rahmet, rıza ve cennete asla ulaşamazsınız buyurmaktadır.
Sevdiğiniz şeyler” ifadesi başta mal olmak üzere, diğer sevilen şeyleri de içine alır. Mesela makamı insanlara yardımda kullanmak, bedeni Allaha itaatte kullanmak, gerekirse canını Allah yolunda vermek ayetin şümulüne girmektedir.
Rivayete göre, bu ayet nazil olduğunda Ebu Talha Hz. Peygambere gelip şöyle dedi: “Ya Rasulallah! Mallarım içinde en sevdiğim hurmalığımdır. Onu vakfediyorum, Allah sana nasıl gösterirse öyle değerlendir.” Hz. Peygamber şöyle dedi: “Maşallah, maşallah. Kârlı bir ticaret. Ama ben onu akrabalarına bırakmanı daha uygun görüyorum.”
Zeyd Bin Harisenin çok sevdiği bir atı vardı. Bunu Hz. Peygambere getirip “Bu, Allah yoluna vakfedildi” dedi. Hz. Peygamber atın üzerine Zeydin oğlu Üsame’yi bindirdi. Bunun üzerine Zeyd, “Ben onu sadaka olarak vermeyi murat etmiştim” dedi. Hz. Peygamber de “Allah onu senden kabul etti” buyurdu.
Bu rivayetler, en sevilen malları en yakınlara infak etmenin daha efdal olduğuna delâlet eder. Ayet, vacip ve müstehap infakın hepsini içine alır.
Aziz dostlarım! İslam'ın gerçeklerinden olan zenginin malında fakirin garibin ihtiyaç sahibinin hakkı vardır. Onu mutlaka elinden çıkartmalı hak sahiplerine vermelidir. İslam bunu zekât, üşür ve sadaka şekli ile tarif eder.
Zekât: %2,5'u, malın kırkta biri, mahsulü sulama yoluyla onda biri, sulamasız 20'de birini vermesi farzdır. Birde Ramazan'da Müslümanların filtrelerini vermeleri vaciptir. Bunların dışında Müslümanların farz vacibin dışında kendi rızasına dayanarak verdiklerine de sadaka denir. Farz vacibin dışında en güzel ibadet ise sadakadır hiçbir yükümlülük olmadığı halde canı gününden verildiği için dinimizde apayrı bir yeri vardır. “Peygamber (s.a.v) Efendimiz sadaka belayı önler ömrü ziyadeleştirir buyurmuşlardır.
Aziz dostlarım sizlerinde malum olduğu üzere ülkemiz bir deprem afete geçirdi bugün bütün zekatlarımızı fitrelerimizi sadakalarımızı bu bölgeye ve ilimize sığınan depremzede kardeşlerimize hep vererek hem vicdani ve hem de insani görevlerimizi yerine getirmiş olur
Değerli dostlarım! Hepimizce malumdur ki! Biz insanoğlu olarak hiç ölmeyecekmiş gibi bu dünyaya tapmışız hep yarınlara dönük hesaplar yapıyoruz ölümü hatırlamıyoruz bu konuda hep sevgili peygamber efendimiz şöyle buyurur: “Ağızların tadını kaçıran ölümü çokça hatırlayın... (Tirmizi)
Evet bu dünya dönük hesaplar yapıyoruz yapmasına da ama meşhur bir söz vardır insanoğlu dünyalık planlar yapar ama ne yazık ki kader onu bozar demişlerdir. Ve Aynen de öyle oluyor.
Çünkü bu dünyada ki hesapları planları hep Allah yapar ve onun emri geçerlidir. Bu dünyada her şey bize bir emanettir.
Canımız emanettir
Malımız emanettir.
Makam ve mevkiimiz emanettir
Adımız bile bizlere emanettir.
İşin en garibi bu olsa gerek! Öldüğümüzde adımızın yerine cenaze diye adlandırılıp, buyurun er veya hatun kişi diye ne acıdır ki! cenaze namazı kılınmasıdır.
Bu dünya düşünen insan için bir anlık nefes alma, bir anlık dinlenme, Ahirette yolculuk için hazırlık yapma yeridir. Bizler yaratılan bir varlık olarak bir kul olduğumuzu unutmamalıyız. Her şeyimiz hayatımız ve yaşamımız Allah'a aittir.
İnsanoğlunun dünyada yaşama zamanı bellidir, nefesleri sayılıdır, onu yaratan bilir ama bizler bilemeyiz, Yaşadığımız dünyada her gün Allah izin verildiği müddetçe her zaman uykuya yatıp kalkarız, ancak onun takdirinde olan ecel uykusundan kalkamayacağımızı bilemeyiz.
Aziz dostlarım! İşte hayatı ona göre rabb'inin rızasına uygun bir şekilde yaşamalıdır. Bir kul olaraktan Rabbiyle irtibatını kesmemesi gerekir. Her an her saniye emanetin sahibi olan Allah bu canı senden er veya geç zamanı geldiğinde alacaktır. Yüce Allah Kuran'da mealen şöyle buyuruyor: “Her ümmet için takdir edilmiş belli bir süre vardır. Bu sürenin sonu geldiğinde artık onu ne bir an geciktirebilirler ne de bir an öne alabilirler. (Araf 34) Bizler bir kul olarak ölüm istemeyiz ne kadar kassak da Azrail peşimizi bırakmayacaktır.
Hz. Süleyman’ın hüküm sürdüğü devirlerde, bir adam koşa koşa saraya gelerek, Hz. Süleyman’ın (huzuruna çıkar. Benzi sapsarı, korkudan tir tir titrer bir halde, Süleyman aleyhisselamdan kendisine yardım etmesini ister.
Hz. Süleyman bu adama sorar: “Ne oldu sana böyle? Seni bu kadar korkutan şey nedir?” Adamcağız nefes nefese: “Azrail bana öyle öfkeli baktı ki, canımı alacağından korktum.
Koşup sana geldim.” Hz. Süleyman, “Peki benden istediğin nedir?” der. Adamcağız, “Ey canları koruyan adaletli padişah! Senin hükmün rüzgâra geçer, emret de beni Hindistan’a götürsün. Belki o zaman canımı kurtarırım” der.
Süleyman aleyhi selam rüzgâra, adamı istediği yere bırakmasını emreder. Rüzgâr adamı Hindistan’a uçurarak bırakır.
Ertesi gün divan kurulur ve herkes Hz. Süleyman aleyhisselamın huzuruna toplanır. Hz. Süleyman Azrail’e, “Dün bana bir adam geldi. Kendisine öfkeyle baktığını söyledi. O Müslümanı evinden barkından, çoluk çocuğundan uzaklaştırmak için mi öyle baktın? Sebebi nedir?” der.
Azrail “Ey Süleyman! Ben ona öfkeyle değil, şaşkınlıkla baktım. Çünkü Cenab-ı Hak bana, ‘O kulumun canını bugün Hindistan’da al’ diye emir buyurmuştu. Ben de o adamı burada görünce şaşırarak kendi kendime, ‘Bu adamın burada ne işi var? Yüzlerce kanadı olsa Hindistan’a varması çok zor’ dedim. Onun için adama tuhaf ve şaşkınlıkla baktım. Fakat Hindistan’a gittiğim zaman adamı orada buldum ve vazifemi yerine getirdim” diyerek Hz. Süleyman’ın sorusunu cevaplar.
Yüce Allah’ın takdirinde ve bilgisinde olan ecelin yeri ve zamanı bellidir. İnsanoğlu ne kadar kaçmaya ve saklanmaya çalışsa da asla ondan kurtulamaz.
Allah'ın kullarına seven olarak kılmış olduğu bu dünyadaki depremler kazalar yangınlar afetler hep birer sebeptir. Rabbim bizleri ülkemizi ve milletimizi beterlerinden korusun inşallah. Allah cümlemize yaşama hakkı tanıdığı bu dünyada Kur'an'a ve sünnete uymayı ve bütün hayatına ona göre yön vermeyi son nefeste de Kur'an ve imanla ölmeyi nasip eylesin...
Selam ve dualarımla