Kıymetli kardeşlerim bugün çok hassas bir konuyu izah etmeye çalışacağım.

Cenabı Allah kuranı Kerim’de şöyle buyurmaktadır: “Başınıza gelen her musibet kendi yapıp ettikleriniz yüzündendir; kaldı ki Allah birçoğunu da bağışlar.” (Şura ayet 30)

Musibet kelimesi “istenmeyen, kötü durumlar, felâketler” anlamına gelir. İnsanın başına gelen her musibetin kendi yapıp ettikleri yüzünden olduğu belirtilirken, gerek evrendeki fiziksel ve sosyal yasaları görmezden gelmesi ve gerekli önlemleri almaması, gerekse Allah’a isyan teşkil eden davranışlarda bulunması sebebiyle dünyada karşılaştığı sıkıntı, acı ve felâketlerin kendi kusurunun bir sonucu olduğuna dikkat etmesi istenmektedir. Fakat başka âyetlerde hatırlatıldığı üzere bütün insanlar kusurlarının tamamından dolayı dünyada bire bir cezalandırılmış olsa dünya altüst olurdu; işte âyetin devamında yüce Allah’ın bunların birçoğunu affettiği, başka bazı âyetlerde de nihaî hüküm ve cezanın âhirete ertelendiği ifade edilmiştir.

Sabırlarının sınanması, ruhen olgunlaşmalarına, sevap ve yüksek mertebe elde etmelerine yahut günahlarının bağışlanmasına vesile kılınması gibi sebeplerle, kusuru ve günahı olmadığı halde bazı insanların sıkıntı ve felâketlere maruz bırakılabildiğini, onların bu gibi sıkıntılı afet ve musibetlerle deneyeceğine gösteren âyet ve hadislerde mevcuttur.

Örnek verecek olursak bakara suresinin 155-156-157. Ayetleri de bunları net olarak görmekteyiz;

“An dolsun ki sizi biraz korku ve açlıkla; mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle sınayacağız. Sabredenleri müjdele!

 “Onlar, başlarına bir musibet geldiğinde, “Doğrusu biz Allah’a aidiz ve kuşkusuz O’na döneceğiz” derler.

“İşte rablerinin lütufları ve rahmeti bunlar içindir ve işte doğru yola ulaşmış olanlar da bunlardır. Kul dünyada her yönüyle imtihan içindedir kimliğime tane ağır kimin intanî daha farklı olmaktadır Rabbim bu İmtihanı kazananlardan olmayı nasip eylesin. Kimilerini de İmtihana maruz kalanlara karşı tutum ve davranışı ile intihar etmektedir. Örneğin bu felakete uğramış kardeşlerinin yanında malıyla canıyla oluyor mu her şeyin ortaya koyuyor mu gibi mesela:” Allah yolunda sevdiğiniz şeylerden harcamadıkça iyiliğe asla eremezsiniz. Ne harcarsanız Allah onu hakkıyla bilir. (Ali İmran 92) Evet Allah’ın bu ayetinde buyurduğu gibi en çok sevdiğimiz paramızla tutumunuzla bugün o kardeşlerimizin yanında olmamız gerekiyor. Kayıtsız kalmamamız gerekiyor. Cenabı Allah mariç Suresi ayet 24 şöyle buyuruyor: “Onların mallarında, (fakir ve çaresiz kimselerin de bilinen ve belirlenen) bir hakkı vardır.”

İşte ayette geçen birr kelimesinin anlamı ise; İyilik” diye çevirdiğimiz birr kelimesi ayrıca “erdemlilik, ihsan, çok iyi ve hayırlı” gibi anlamlara gelir. Kur’an terimi olarak birr, “kişiyi Allah’a yaklaştıran iman, ibadet ve ahlâk ile en doğru ve en güzel hayatı yaşamak” mânasına geldiği gibi “Allah’ın rızası, rahmeti ve cenneti” şeklinde de yorumlanmıştır.

Başka bir açıdan birr kelimesinin anlamı ise; “Birr ile takva arasındaki bu yakınlık Kur’an’da çeşitli vesilelerle ifade edilmiştir. Nitekim Bakara sûresinin 189. ayetinde birrin takva sahibi insana özgü bir fazilet olduğu şöyle bildirir, Asıl iyilik, Allah'a karşı gelmekten sakınan kimsenin iyiliğidir. Mâide sûresinin 2. ayetinde de mealen:” İyilik etmek ve kötülükten sakınmak hususunda birbirinize yardım edin, suç işlemek ve düşmanlık etmek için yardımlaşmayın ve Allah'tan sakının, şüphe yok ki Allah'ın cezası, çok çetindir.“Birr ve takvâ hususunda yardımlaşınız” buyurularak bu iki fazilet arasındaki yakınlık vurgulanmaktadır. Ancak bazı âlimler birri “bütün hayırların en tam şekli” takvayı ise “bütün şerlerin terkedilmesi ve bir daha yapılmaması” şeklinde tanımlayarak bu iki terim arasındaki farka dikkat çekerken, bazıları bunları birbirini tamamlayan ahlâkî faziletler olarak değerlendirmişlerdir.

Allah’ın rızasına, cennetine lütuf ve inayetine ulaşabilmenin şartlarından biri de kişinin sahip olduğu ve sevip bağlandığı nimetleri Allah yolunda kullanmasıdır. Konu hakkında Maden şöyle buyurmaktadır:” Allah yolunda harcama yapın; kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın. İyilik edin, kuşkusuz Allah iyilik edenleri sever. (Bakara 195)

Kişi ancak bu takdirde iyiliğe, yani erdemliliğe, ihsan ve sevaba erer, cennete girmeye hak kazanır. Cenabı Allah tövbe Suresi 111’de şöyle buyurur:” Şüphesiz ki Allah, cennet karşılığında müminlerden canlarını ve mallarını satın almıştır. Allah yolunda savaşır, öldürür ve öldürülürler.

Evet aziz dostlarım! Bu dünyanın bir başlangıcı bir sonu vardır, bu dünya devri âlem dünyasıdır, her milletin ve ümmetin bir kaderleri var kimi acı kimi tatlı oluyor, Ancak âlemlerin Rabbi ve son sözün sahibi Cenabı hak şöyle buyuruyor: “Her ümmetin bir eceli vardır. Ecelleri gelince ne bir an geri kalırlar ne de bir an ileri gidebilirler.” (Araf Suresi 34)

Kıymetli dostlarım! ne kadar yaşarsak yaşayalım sonu ölüm olan bu dünyada önemli olan Allah’a kul olmak Resul’üne Ümmet olmaktan geçiyor mallarımızda canlarımızda nefislerimizden Allah yolunda mücadele etmekle bu intanî kazanmakla cennete ulaşabileceğimizi Allah bizlere beğendi diyor Rabbim bu intanî kazananlardan eylesin Ramazan’ın ve iftarınız mübarek olsun…

Müstecap olan dualarda buluşmak dileğiyle selamlar sevgiler hürmetler