Okumaya muhtacız. Yazmaya da. Maalesef günümüzde herkes izleyen olmuş ama ne okuyan var ne yazan. TV karşısında da telefon karşısında izler olmuşuz. Yazılanı dahi okuyan değil izleyen olmuşuz. İzlemek kavramının da içini boşaltmışız da haberimiz yok. İzlemek, karşındakinin hünerini gözlemleyerek bir fikir çıkarmaktır. Ancak artık biz sadece gözlerimizi yöneltip bize gösterileni alıp geçiyoruz. Boş bir izleme kalıyor bize geride. Ne izlediğimiz videoyu anlama derdimiz var, ne tvde gösterilenleri. O yüzden yazıyı da izliyoruz dedim okuyoruz değil. Okumak yazılandan pay çıkarmayı gerektirir; düşünmeyi, üzerinde kafa yormayı gerektirir. Yazılan şey, yazarının bize dikta ettirmeye çalıştığı bir görüş mü, yahut kendi fikirleri mi ya da bir meseleyi tartışmak mı? Bu yazıdan çıkarılacak pay ve fikir dünyamıza yansıması ne olacak? Bunları tartışmadan yapılan okuma okumak değil yazıyı izlemek olmuyor mu? Artık her şey hemen tüketilen hale geldiği için görselde de yazılıda da anında her şeyi tüketiyoruz. Bu da günümüzde okumayı daha da önemli hale getiriyor. Çünkü artık bilgi kalktı, algı geldi. Olaylar algı üzerine kurulduğu ve hem yazılıda hem de görselde, o yazıyı ve görseli hazırlayanın bize aktarmak istediği düşünceye göre içerik hazırlandığı için, izlemek değil bilinçli okumak ve bilinçli seyretmek gerekmekte, sorgulamak gerekmekte.

Biz de fikir tartışmak, bilgi alışverişinde bulunmak, güncel, siyasi, hukuki ve toplumsal olayları değerlendirerek kendimize bir şeyler katmak için yazmaya devam ediyoruz. Bu yazmalar bundan böyle bu köşede yayımlanacaktır. Yazıyı izleyen değil, okuyan ve fikir üreten olmak dileğiyle… 09.02.2021 

İletişim bilgisi olarak da

[email protected] yazılabilir

Av. Emre KILIÇKAYA