Dünyanın gündemine yerleşen yeni tip koronavirüsün (kovid-19), oda sıcaklığındaki bir suyun içinde on iki saate kadar yaşadığı, kanalizasyon aracılığı ile deniz, nehir ve göllere taşınabildiği belirtilmektedir. Konuya yönelik ABD Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi’nin(CDC)internet sitesinde, virüsün havuz, spa, hamam gibi ortamlardan bulaştığına dair herhangi bir kanıt olmadığı belirtilmiştir. Benzer şekilde İspanya'da Bilimsel Araştırmalar Üst Konseyi (CSIC), denizde çözülme olması ve yoğun tuz bulunmasının virüsü etkisiz kılabileceğine yönelik açıklamaları, İngiltere'de ise Havuz Suyu Değerlendirme ve Danışma Grubu’nun (PWTAG), salgın sırasında yüzmenin genel olarak güvenli olduğunu belirtmesi, virüsün su ile bulaşmasında risk yokmuş şeklinde yorumlanabilmektedir. Bu bilgiler belki de bizim geçmişte olduğu gibi özgürce deniz ve havuz suyundan yararlanabilme isteğimizi canlı tuttuğu için, kendimizi bu konuda iyi ve mutlu hissedebiliriz. Virüsün deniz veya havuzdan bulaştığını gösteren kesin bir bilgi yok. Mevcut bilgilerin kanıt temelli bilgiler olmadığını, virüsün sudan bulaşma olasılığının çok düşük olduğunu söyleyebilirim.
En önemli kural, fiziksel ve sosyal mesafenin korunması. Maske kullanımına ve hijyene sıkı sıkı uyulmasıdır. Virüs havuz içinde klordan etkilenebilir ya da deniz suyunun tuzuyla inaktif olabilir. Ancak saydığımız üç korunma yöntemi ihmal edildiğinde bulaş kaçınılmaz olacaktır. Maalesef virüsün boyut değiştirme potansiyeline sahip olduğu apaçık ortada. Koronavirüsün bulaştığı fakat bazı kişilerde hastalığın yaygın semptomları ortaya çıkmadığı yani kendisi hiçbir hastalık belirtisi göstermeyen, asemptomatik kişilerin varlığı yine bulaş konusunda dikkat etmemiz gereken önemli bir nokta olduğunu da belirtmeliyim.
Bunaltıcı sıcaklarda, kalabalık olmayan saatleri tercih ederek, öncesinde ve sonrasında duş almak koşuluyla kısa süreli havuz ve deniz suyundan yararlanabilirsiniz. Bu süreçte sürenin ve sıklığın önemli olduğunun da altını çizmek isterim.