Cumhurbaşkanı Erdoğan, ATV-A Haber'de yayınlanan "Gündem Özel" ortak canlı yayınında Banu El ve Okan Müderrisoğlu'nun sorularını yanıtladı, gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Bugün yine çok yoğun olduğu belirtilerek, hal ve hatırı sorulan Erdoğan, gayet iyi olduğunu, Esenler'de bugün muhteşem bir miting gerçekleştiğini, gerek alana gelirken gerek çıkışta, o coşkunun insanın bütün yorgunluğunu aldığını söyledi.
Miting öncesinde kadınlarla İstanbul Kongre Merkezi'nde çok güzel bir program yaptıklarını, salonun tamamen dolu olduğunu anlatan Erdoğan, seçim öncesine kadar kadınlarla bu kadar geniş çaplı bir toplantı yapmadıklarını, bugünkü toplantıya yaklaşık 3 bini aşkın kadının katıldığını, kadınların coşkularıyla bu seçime ağırlıklarını koyacaklarını da gösterdiklerini dile getirdi.
"Biz hazırız ve bu işi kesinlikle bırakmayacağız"
İkinci tur kesinleşince hep "rehavet" vurgusu yaptığı anımsatılarak, rehavet görüp görmediği, meydanların ve bu tarz buluşmaların kendisine hangi mesajı verdiğinin sorulması üzerine Erdoğan, meydanlar ya da bugünkü İstanbul Kongre Merkezi'ndeki toplantı olsun, bir rehavetin olmadığını, tam aksine şu anda tabanın bu işe asıldığını ve seçime çok kararlı olduklarını gördüğünü ifade etti.
Erdoğan, "İkinci turla ilgili olarak da gerek hanımların gerek bugün Esenler meydan mitinginde yaklaşık 150 bine yakın insan vardı yollardakiyle beraber, bu tabii bir şeyi gösteriyor; 'Biz hazırız ve bu işi kesinlikle bırakmayacağız.' Bunu gördüm. Yarın da aynı açık hava toplantısını Beykoz'da yapacağız. Ben Beykoz'da da doğrusu böyle bir coşkunun, böyle bir heyecanın olacağına inanıyorum" değerlendirmesini yaptı.
Seçmen kitlesinin ne istediği, neyi amaçladığı, farkın daha da açılmasını mı istedikleri sorulan Erdoğan, "21 yıldır gördükleri, tanıdıkları, bildikleri, eser ve hizmetleriyle tanıdıkları bir Başkan var. Öbür tarafta Sayın Kılıçdaroğlu'nun böyle eser, hizmet, bu tür şeyleri filan söz konusu değil. Referansı yok. Ama Erdoğan'ın bir referansı var. Bu referansı dolayısıyla oylama durumunda olacak benim halkım. Ziya Paşa'nın sözünü her zaman söylüyorum, gene söyleyeceğim, eşek ölür kalır semeri, insan ölür kalır eseri." yanıtını verdi.
"Kendine 'Demokrat dede' dedirtmekle demokrat olunmuyor"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 14 Mayıs seçimleri öncesinde Memleket Partisi Genel Başkanı Muharrem İnce'nin bir siyasi lince maruz kalarak adaylıktan çekildiği, ardından ATA İttifakı cumhurbaşkanı adayı Sinan Oğan'ın ikinci turda Cumhur İttifakı'na destek vereceğini açıklayınca benzeri bir tabloyla karşılaştığı, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener'in de altılı masadan kalktığında siyasi lince tabi tutulduğu ve geri dönmek zorunda kaldığı belirtilerek, muhalefetin "Ya benimsin ya da değilsin" şeklindeki anlayışını nasıl yorumladığı sorusuna şu yanıtı verdi:
"Bir defa kendinden olmayana tahammül göstermeyen Kılıçdaroğlu'nun linç kampanyaları artık rutinleşti. Yeni bir şey değil bunlar. Başından itibaren bunlara hep şahit oluyoruz. Bu, Kılıçdaroğlu'nun demokrasiden ne anladığını da gösteriyor. Kişilerin kararlarına, tercihlerine saygısı olmayanların ki bunu CHP her zaman yapıyor, ilk başvurdukları yöntem linç kampanyasıdır. Bunu 14 Mayıs'tan sonra depremzedelerimiz için de yaptılar. Depremzedelerimize gerçekten çok çok insani olmayan saldırılar yapıldı. Kendilerine oy vermedi diye vatandaşlarımıza etmedikleri hakaret kalmadı. Oysa iyiliğin karşılığını bekleyen tefecidir. Nasıl elle kalp yapmakla kalpler kazanılmıyorsa, gönüller inşa edilmiyorsa, kendine 'Demokrat dede.' dedirtmekle de demokrat olunmuyor. Kendinden olmayana adeta yaşam hakkı tanımayan bir zihniyete sahipler. Allah bu zihniyete fırsat vermesin."
Bugün Muharrem İnce ile ilgili bir haberin gündeme geldiği aktarılarak, İnce'nin annesi rahatsızlandığında kendisinin onu arayıp bir şeye ihtiyacı olup olmadığını sorduğu, Kılıçdaroğlu'nun ise ertesi gün Tandoğan mitingine katılması için İnce'yi aradığı dile getirilip değerlendirmesi sorulan Erdoğan, şunları kaydetti:
"Sayın İnce'yi adaylıktan çekilmesi sonrasında aramıştım ilk. Bunu daha önce zaten açıklamıştım. Adaylıktan çekilmesine üzüldüğümü de ifade ettim. Çünkü 4'lü bu yarışa girdik, keşke böyle devam etseydik. Hem de bu arada hastalanan validesi için geçmiş olsun dileklerimi ilettim. Daha sonra Sayın İnce'nin rahatsızlandığını duydum. Yine ben kendisini aradım, geçmiş olsun dileklerimi yine ilettim. Birincide olduğu gibi 'Bize düşen herhangi bir şey varsa elimizden geleni yapalım.' dedik. 'Zaten ben de şimdi hastaneden çıktım. Evde istirahatteyim.' dedi. Biz de tabii insani görevimiz olarak Allah'tan şifalar diledik."
"Milleti kandırmaya çalışarak siyaset yapılmaz"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ'ın Millet İttifakı'na desteğini açıkladığı gün, Twitter hesabından İçişleri Bakanı olacağını ima ettiği paylaşımı ile HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan'ın "Ümit Özdağ ile protokol imzalamış olabilirler. Bizim için esas olan Kılıçdaroğlu'nun bize vermiş olduğu sözlerdir." açıklamasına yönelik değerlendirmelerinin sorulması üzerine, şöyle konuştu:
"Bunlar, Kılıçdaroğlu'nun başından beri ilkesiz siyaset yaptığının bir yerde resmidir. Siyaseti hizmet yarışına değil adeta kusura bakmayın, at pazarlığına çevirdiler. Ortada böyle bir durum var. Oy oranına bakmadan siyasi parti tabelası olan herkes CHP'den ya bir bakanlık ya da cumhurbaşkanı yardımcılığı kopardı. Toplam oyu yüzde 1'i bile bulmayan partiler, düşünün 40'a yakın vekil kopardı. Bunun bir orantılamasını alsak sormazlar mı adama, 'Ey CHP, peki sana şimdi ne kalıyor?' Sen hem 'Hesap uzmanıyım.' diyorsun. 'Hesap uzmanıyım.' diyen sen 40'ını bu ufak partilere verdikten sonra, sana ne kalıyor? Ama bizim böyle bir siyaset anlayışımız yok. Çünkü böyle bir siyaset olmaz. Milleti kandırmaya çalışarak siyaset yapılmaz. Milletim, millete karşı oynadıkları oyunlar, yaptıkları pazarlıkları biliyor, görüyor ve sandıkta da bunlara gereken cevabı benim milletim muhakkak verecek.
Kılıçdaroğlu birbirine bu kadar zıt, birbirine bu kadar benzemez bir şüreka ile işin içinden nasıl çıkacak, doğrusu ben de merak ediyorum. Çıkılmaz. Kaldı ki burada çok enteresan bir şey var. PKK uzantısı Yeşil Sol Parti'nin bir milletvekili Kılıçdaroğlu'nun HDP ile bir mutabakat yaptığını açıkladı. O mutabakatta neler olduğunu HDP'lilerin açıklamalarından anlıyoruz zaten. 'Teröristbaşını ve Demirtaş'ı hapisten çıkarma.' Şimdi bu Selo, Diyarbakır'da 51 Kürt kardeşimizin ölümüne neden olan bir teröristtir. Şu anda cezasını çekiyor. Kılıçdaroğlu ne diyor? 'Eğer onu çıkarmak istiyorsanız, oyunuzu bana vereceksiniz.' diyor. Böyle bir siyaset olabilir mi? Böyle bir hukuk olur mu? Hani sen 'Hak, hukuk, adalet.' diyordun. İstanbul'a böyle yürümüştün. Nerede kaldı hak, nerede kaldı hukuk, nerede kaldı adalet? Terörle mücadele operasyonlarını durdurmaktan bahsediyorsun. Nasıl oluyor bu terörle mücadeledeki operasyonlar veya onlara karşı durma? Öbür taraftan kalkıyorsun 'özerk yönetim ilan etme'. Bunlar zaten HDP'lilerin talepleri, bunları biliyoruz. 'Sen bunlarla ne mutabakatına vardın Kılıçdaroğlu, bunu açıkla?' diye sorarlar. Bütün bunlarla beraber CHP Genel Başkanı bunlara niye cevap vermiyor. Ver cevabını."
Sunucu Müderrisoğlu'nun "HDP'nin desteğini tabii ciddi bir şekilde birinci turda belki aldığı için de bu cevap çok net bir şekilde..." yorumu üzerine Erdoğan, "Aldın ama şimdi ikinci turda neyin desteğini alacaksın? Bu da var. Onu şimdi pazar günü göreceğiz. Bir de burada bu hani Yeşil Sol vesaire, bunlar da garip garip oluşumlar. Bütün mesele şimdi sandıkta her yönüyle inşallah ikinci turda belli olacak." dedi.
"Eğer yalanın dersini almak istiyorsan Bay bay Kemal'e git"
Müderrisoğlu'nun "Gerek birinci turda gerek ikinci turda hem HDP-Yeşil Sol Parti kimliği hem de Kandil açık bir şekilde Sayın Kılıçdaroğlu'ndan yana tavır sergilediklerini yüksek sesle ifade ettiler. Bunu Kandil'deki terör baronları bugün de ifade etmeye devam ediyorlar." ifadelerinin ardından, buna yönelik hazırlanan video izlenildi.
Video sona erdiğinde, bu görüntülerin kendisine neler hissettirdiği ve Kılıçdaroğlu'nun "milliyetçilik" söyleminin ikinci turda tutup tutmayacağı sorularını Erdoğan, şöyle yanıtladı:
"Zaten milletim benim bu yapay milliyetçilikle ilgili, teröre yaklaşım noktasında veya onlarla işbirliği noktasında öyle zannediyorum ki kararını verdi. Ama biz yine de 'Et-tekrarü ahsen velev kane yüz seksen.' diyeceğiz. Tekrarda fayda var. Çünkü bu adamların söylediklerine inanılmıyor. Bunlar çünkü yalanı böyle kabak çekirdeği gibi yiyorlar. Çok rahat yalan söylüyorlar. Çünkü bay bay Kemal bir defa yalanın piri, yalancının piri. Eğer yalanın dersini almak istiyorsan bay bay Kemal'e git. İki hafta öncesine kadar 'Helalleşme.' diyordu. Şimdi önüne gelene nefret kusuyor. Depremzedeler de buna dahil. Aynı şekilde insanın siyasette ilkesi olmayınca sonuç hep böyle olur. Düne kadar 'Sosyal demokratız.' diyorlardı. Bugün Nazileri mumla aratacak dil kullanıyorlar. Bu kadar ileri gittiler. Bölücü örgütün uzantılarıyla olan işbirliklerini de bu arada rahatlıkla devam ettiriyorlar. 'Ne şiş yansın ne kebap.' politikasıdır bunun adı.
Dağdaki teröristlerin Kandil'den çektikleri destek videolarına karşı bir kere bile 'Bizim size ihtiyacımız yok.' dediler mi? Hayır. Aynen devam ediyorlar. Mitinglerinde, Van'da mesela 'Kana kan, intikam, intikam.' diye sloganlar atanlarla yan yana gelmekten utandılar mı? Hayır. Şimdi çıkmış milletin gözünü boyamaya çalışıyor ve yapay bir milliyetçilik. Sadece o değil, yanındakiler de teröristlerle anılmaktan imtina etmiyorlar. Şu an CHP'nin İstanbul İl Başkanlığını yapan kişinin terörist seviciliğini ortaya koyduğu açıklamaları herhalde görmüşsünüzdür. PKK'nın kurucularından birinin öldürülmüş olmasına 'Yanlış.' diyor. Bu kişi daha önce de öldürülen terörist için 'İnsanlık kaybetti.' demişti. Kılıçdaroğlu kendisine terörist desteğini yanına alırken CHP yönetimine de terörist sevicileri doldurmuş durumda. CHP'ye gönül vermiş vatandaşlarım bunları çok iyi görüp, kararını vermeli diye düşünüyorum."
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'na terör örgütünün desteğini ortaya koyarken, PKK ile Kürt vatandaşları kesinlikle ayrı tuttuklarının altını çizen Erdoğan, "Yani Kürt kardeşlerimiz bir tarafa ama PKK bir tarafa. Kürt kardeşlerimiz, 80 milyonluk büyük Türkiye ailesinin önemli bir parçasıdır. Onları biz onlarla beraber haşredemeyiz" diye konuştu.
Bugün Kemal Kılıçdaroğlu'nun genel başkanlığını yaptığı CHP zihniyetinin yasaklarla, baskılarla Kürtler'e yaşattığı acılara, zulümlere kendilerinin son verdiğini kaydeden Erdoğan, "Onların dillerinden, kimliklerinden dolayı yaşadıkları sorunları çözüme kavuşturan biz olduk. İnşallah bundan sonra da Kürt kardeşlerimizle yol yürümeye devam edeceğiz" dedi.
Erdoğan, şu an çatısı altında bulundukları Dolmabahçe Çalışma Ofisi'nin özellikle çözüm sürecinde çok şeylere tanık olduğunu belirterek, "Biz bu konuda neler yaptık? Neleri çözmeye çalıştık? Burada onların akillerle beraber çok tartışmalarını yaptık" değerlendirmesinde bulundu.
"Bir tarafta İYİ Parti, Gelecek, Deva, Saadet, Demokrat Parti. Sonra CHP çatısı altında birbirine yakınlaşan uçtaki Zafer Partisi'yle bu taraftaki Yeşil Sol Parti, HDP. Hepsi sadece size karşı bir araya gelmiş oluyorlar. Yani bu sizin herhalde liderliğinizin ve bunun üstesinden gelmenin başka çaresi olmadığının göstergesi mi?" şeklindeki soruya Erdoğan, şu yanıtı verdi:
"Bu söylediğiniz kişilerle ilgili, bunlara başbakanlıksa başbakanlık verdik. Bakanlıksa Dışişleri Bakanlığı, ekonomi bunları verdik. Ama insanoğlu doymuyor. İnsanoğlu öyle doyumsuz ki. Rabbimin de buyurduğu gibi 'Hem zalimdir, hem cahildir.' diyor. Bunu bizzat biz yaşadık. Mesela başbakanlık görevi verdiğimiz zat, ayrılışında bir veda konuşması yapmıştı. Ankara Kapalı Spor Salonu'nda. Ne demişti? 'Pazara kadar değil, mezara kadar beraberiz.' demişti. Diğeri bana istifasını getirdiği zaman benim yanımdaki arkadaşların, yani kifayetsiz olduğundan bahsetmişti. Senin yanındakiler ne kadar kifayetli diye sorduğumda o zaman bana cevap da verememişti. Ama ben onların gramajını biliyordum. Yani başbakanlık yapanın da diğerinin de. Onlarla beraber attığımız adımlar, yaşadıklarımızı biliyorduk."
"Kılıçdaroğlu o kadar güçlü bir hesap uzmanı ki bunlara 40 tane milletvekilliğini verdi"
Erdoğan, HDP'den Zafer Partisi'ne ve diğer partilere kadar bu kadar unsurun kendisine karşı konsolide olmasını nasıl bulduğu sorusuna karşılık ise, şunları söyledi:
"Tabii biraz Sayın Kılıçdaroğlu'nun koltuğu kapmak için ihtiyacı var. Bunu garantiye almak için böyle yarım puan, bir puan ki bunları da yakalayamıyorlar. Hepsi yarım puan civarında toplanıyorlar. Hepsini toplasan zaten biri de yapmıyor. Yani böyle bir durumdalar. Burada Kılıçdaroğlu'nun derdi nedir? Bir defa 'Ne yapıp yapıp ben cumhurbaşkanlığı koltuğunu nasıl kaparım?'. Şimdi birinci turdaki durumu gördük. Burada zaten İYİ Parti, öbür tarafta HDP. Biraz ağırlıklı olan bu iki parti. O diğerleri onlar zaten bir puanı ile sağlayamıyorlar. Ama Kılıçdaroğlu o kadar güçlü bir hesap uzmanı ki bunlara 40 tane milletvekilliğini verdi."
"Şimdi bir grup kurmaya çalışıyorlarmış haberiniz var mı?" sorusuna Erdoğan, "Dedikodularını duyuyoruz." yanıtını verdi. Karşılarında olan koalisyonun tek başına olmadığını kaydeden Erdoğan, bir de dışarıda hamileri, akıl hocaları bulunduğunu aktardı.
Dış müdahaleyle ülkenin büyüme ve kalkınma hamlesini, muhalefetin aynı zamanda durdurmaya da çalıştığını vurgulayan Erdoğan, şöyle devam etti:
"Biz büyük, bağımsız ve güçlü Türkiye'yi kurmaya çalışırken onlar bölünmüş ve küçülmüş bir Türkiye istiyorlar. Biz 'İstikrar.' diyoruz. Onlar kaos vadediyorlar. Bütün bunlarla beraber pazar günü bizim bu seçimi almamız halinde onların bu hesapları da zaten ne yapacak? Yerle yeksan olacak, tutmayacak. Bir de tabii işin en ilginç yanı bunlar paramparça olacaklar. Duman olacaklar. Hep söylüyorum. Bunların bir kısmı emekliye ayrılacak, belki tamamı emekliye ayrılacak. Böyle bir durum var. Niye? Bu iş çok ciddi bir tecrübe istiyor. Bunların şu anda uluslararası platformdaki ağırlığı ne? Buna baktığınız zaman bunu göremezsin."
"Şu anda zatımızı dünyadaki liderler yoğun bir şekilde arıyorlar"
Kendisini dünyada liderlerinin yoğun şekilde "Ben önce geleyim", "Ben törene katılmak istiyorum." diye aradığını aktaran Erdoğan, "Bu tür şeyler şimdiden başladı. Çünkü onlar da bütün kamuoyu araştırmalarını takip ediyorlar. Biz de diyoruz ki inşallah yani bu törenle ilgili pazar gününü bir görelim. Pazar gününü gördükten sonra da sizlerle irtibatlarımızı inşallah kurar, bu yeni atacağımız adımı sizin de katılımlarınızla beraber atarız" diye konuştu.
Deva Partisi ile Gelecek Partisi'nden istifa haberleri geldiğini belirtilen Erdoğan, "En son AK Parti rozetlerini takan Van'daki siyasetçileri de gördük. Bir süre Deva Partisi'yle, Gelecek Partisi'yle yol yürümüş siyasetçilere, genç siyasetçilere anladığımız kadarıyla yuvanın kapıları açık. Öyle değil mi?" şeklinde yöneltilen soruyu, şöyle yanıtladı:
"Bu konuda bazı şeyleri hemen konuşursak yanlış olur. Ama partimize oradan istifa edip de ayrılma durumunda olanlara, 'bunları sabıkası olanlar olarak söylemiyorum' ama partiden ayrılıp bize katılmak isteyenlere biz şu ana kadar kapımızı kapatmadık. Ama sabıkası olanlar ayrı bir konu. Onu tabii ki değerlendirmemiz lazım. Çünkü o bizim tabanımızı da üzer. 'Bu kadar ihanetten sonra bunlara kapıyı nasıl açıyorsunuz?' derler. Onun için sabırlı olmakta fayda var. Çünkü ihtiyaç olarak da onların birçoğuna ihtiyacımız da yok."
"Meclisin 28. dönem açılışını inşallah Devlet Bey'in başkanlığında gerçekleştireceğiz"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, yeni dönemde kabinede kimler olacağına dair bir ipucu verip vermeyeceği sorusunu, "Yani çok aceleci bir yaklaşım olmuyor mu? Yani burada meclisin 28. dönem açılışını inşallah Devlet Bey'in başkanlığında gerçekleştireceğiz. Bu tabii şu anda Anayasa'nın bir gereği. Bu konuda da tabii 'En yaşlı üyeyle meclis açılır.' diyor. Sağ olsun biz de Devlet Bey'e ricada bulunduk. O da daha önce böyle bir şeyi kabul etmemişti. Ama bu defa ricamızı o da kırmadı ve kabul ettiler. İnşallah Devlet Bey'in riyasetinde parlamentoyu böylece bu geçici süreçte açmış olacağız. Onunla birlikte de inşallah süreci başlatmış olacağız" diye cevapladı.
Bu arada milletvekillerinin mazbatalarını almaya başladığını hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:
"Kabine konusuna gelince inşallah Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılına yakışan bir kabinemiz şüphesiz ki olacak. Büyük ve güçlü Türkiye idealimize gönül vermiş, Türkiye Yüzyılı vizyonumuzu sahiplenmiş kadrolarla yola devam edeceğiz. Kadrolarımızı yenilemekten hiçbir zaman geri durmadık. Yine durmayacağız. Her dönem kadrolarımızı yenileyerek dinamik ekiplerle yolumuza devam ettik. Siyasetten bürokrasiye, iş dünyasından kültür sanat dünyasına kadar pek çok değerli ismimiz mevcut. Bu kıymetli isimlerin tecrübelerinden yararlanabiliriz. İnşallah kabinemizde Türkiye Yüzyılı vizyonumuza ayak uyduracak, aşkınan koşup yorulmayacak isimler olacak. Bu isimlerle beraber de inşallah bu yeni dönemi güçlü bir şekilde geleceğe motive edeceğiz."
Erdoğan, kadın bakan sayısını artırmayı düşünüp düşünmediği sorusunu ise, "Biraz sabır." diye yanıtladı.
"Topluma sürekli bunlar karamsarlık yüklüyorlar"
Muhalefet cephesinden toplumu korkutmaya yönelik yapılan "İktidar değişmezse bir daha gençler için bu ülkede konserler olmayacak.", "Genç kızlar tek başına sokağa çıkamayacak.", "Bankalardan paranızı ayın 29'unda çekemeyeceksiniz." gibi yapılan açıklamalara ilişkin değerlendirmesi sorulan Erdoğan, "Bunlardan siz hiçbir zaman doğru bir söz duydunuz mu? Ben duymadım. Yani benim belediye başkanlığımda da bunlar aynı şeyleri söylediler. Trenden aşağı atarlar, otobüsleri ikiye bölerler. Kadın kısmı, erkek kısmı. Bunların işi gücü yalan. Yani bu konserler, bütün belediyelerde, bizim belediyelerimiz de dahil olmak üzere festivaller her zaman yapılmıştır. Yapılmaya devam ediyor. Topluma sürekli bunlar karamsarlık yüklüyorlar. Kendi seçmenlerini yalanla zehirliyorlar. 21 yılda kim bankadan parasını çekemedi bana söyler misiniz? Bu sahtekarlık. Bu tam bir fitnedir, fesattır" ifadelerini kullandı.
Erdoğan, böyle bir şeyin bankalarda hiçbir zaman cereyan etmediğini kaydederek, "Yani bankaya gidip parasını alamayan kim var? Ben böyle bir şeyi bugüne kadar duymadım. Ama bunu duymak istiyorsanız bunlara müracaat edeceksiniz. Bunlarda çünkü her numara var. Bölücü faaliyetlere hizmet etmediği sürece hangi konser bugüne kadar engellendi? Salgında sokağa çıkma kısıtlaması zamanlarında bile online konserler organize edildi. Bir siyasi parti, insanları ikna etmek istiyorsa önce doğru bilgi vermeli. Yalandan kaçınmalı, samimi olmalı. Vatandaşım bu ülkede böyle bir muhalefet görmek istemiyor" değerlendirmesinde bulundu.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun korku senaryolarıyla korku imparatorluğu kurarak insanları kandırmaktan vazgeçmediğini belirten Erdoğan, "Dün bir de vatandaşlara SMS göndermiş. Kendisi seçilirse vatandaşın kredi kartı borçlarını Hazine devralacakmış. Böyle bir şeye inanıyor musunuz ya? Yani bu nasıl bir yalan ya? Yani bu zat yalan vaatleriyle milleti aldatmaktan vazgeçmiyor. Sen şu anda neyin hesabını yapıyorsun ya? Bir defa bütçeyi nerenin onayıyla çıkaracaksın? Parlamentonun onayı gerekmiyor mu? Şu anda Meclis'te 323 nerede? Cumhur İttifakı'nda" ifadelerini kullandı.
Erdoğan, komisyonların da ağırlıklı olarak Cumhur İttifakı'nda olduğunu, Kılıçdaroğlu'nun yalan söylediğini, Plan Bütçe Komisyonu'ndan bunu geçiremeyeceğini kaydetti.
Kılıçdaroğlu'nun milleti aldattığını dile getiren Erdoğan, "Borçların Hazine'ye yüklenmesi, yapılandırılması konularında, düzenleme yapma yetkisi Meclis'e aittir, Plan Bütçe Komisyonlarına aittir. Buralardan bunu geçirmen lazım, burada Cumhur İttifakı hakim olduktan sonra bunu nasıl yapacaksın? Ya önce bunu öğren ya. Milletimize yalan söyleme, milletimizi aldatmaya kalkma. 'Ben bunların hepsini halledeceğim.' diyor. Bol keseden atıyorsun. Neymiş ondan sonra? Hesap uzmanıymış. Senin her yerin hesap uzmanı olsa ne yazar ya?" diye konuştu.
Erdoğan, geçmişte AK Parti olarak kredi kartı borçlarına dair düzenlemeleri hep komisyondan ve Meclis'ten geçirdiklerini, ihtiyaç halinde bankacılık sektörünün 'Düzenlemeye ihtiyaç var.' dediği yerde kendilerinin yine gerekli yasal düzenlemeleri Meclis'ten geçireceklerini anlattı.
"Bu ülkede bir sorun varsa onu da yine biz çözeriz"
Kılıçdaroğlu'nun başkanlık sisteminde bu işi yapmasının zor olduğuna değinen Erdoğan, şöyle devam etti:
"Başkanlık sisteminde bunu hiç yapamazsın. Niye? Çünkü başkanlık sisteminde buralardaki özellikle cumhurbaşkanının geçirdiği bir bu noktadaki kararname gidecek Meclis'e, Meclis Genel Kurulu'ndan geçmesi lazım. Meclis Genel Kurulu'ndan geçmedikten sonra sen bu işi yapamazsın. Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi de yetmiyor bu yeni sistemde. Bu ülkede bir sorun varsa onu da yine biz çözeriz. Biz başkan olduğumuzda Meclis çoğunluğu kimde olacak? Bizde olacak, 323'le. Dolayısıyla 323'le de bunu çözme yetkisi bizde. Ben milletime diyorum ki bu tür şeyleri halletme, bu tür bunların yalan yanlışlarının doğrusunu yapma, o da yine bizim irademizdedir. Bunları yine biz çözer, biz hallederiz."
Gazeteci Banu El'in, Kılıçdaroğlu'nun "5 yılı ödemesiz, 20 yıl vadeli, çok düşük faizle uluslararası kredi için sözleşmeler yapılmış vaziyette" dediğini hatırlatması üzerine Erdoğan, "İnandınız mı? Ona sorarlar, senin ne sıfatın var? Uluslararası finans kuruluşlarından bir parayı alabilmek için önce bir sıfatının olması lazım. Öyle mi? Tabii sıfatının olması lazım. Eğer senin böyle bir sıfatın yoksa sana delikli kuruş vermezler" dedi.
Erdoğan, uluslararası para fonlarının böyle bir şey yapmayacağını, 21 yıldır bu ülkede yönetici olduğunu, hepsinin tüm detayını bildiğini söyledi.
"Depremzede kardeşlerimiz 'Yaparsa Reis yapar' diyor"
Kılıçdaroğlu'nun "hesap uzmanı" sıfatının tarih olduğuna dikkati çeken Erdoğan, "Sen bu sıfata mı para alacaksın? Yok Londra piyasasından 300 milyar dolar alacakmış. Yalan söyleme ya, neyi alıyorsun? Ya ortada hiçbir vasfın yok, sıfatın yok, yalan. Depremzede kardeşlerimiz ne diyor şimdi, 'Yaparsa Reis yapar'. 'Bay bay Kemal yapar.' demiyor." değerlendirmesinde bulundu.
Erdoğan, Hatay Defne'de CHP'nin yüzde 90, kendilerinin yüzde 8 oy aldığını ancak kendisinin siyasal tercihlere hiç bakmadığını, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca'ya talimat vererek hemen hastanenin yapılmasını istediğini dile getirdi.
Defne Hastanesi'nin iki ayda bitirildiğini, kendisinin ziyaret ederek açılışını yaptığını aktaran Erdoğan, "Gayet modern, sağlık elemanlarıyla ve bunun yanında ciddi manada tomografisiyle, MR'ıyla, ultrasonografisiyle, bütün bunlarla beraber odalarıyla, ameliyathaneleriyle, 11-12 tane de ameliyathanesi var. Böyle güzel bir yeri tek katlı olarak yaptık. Şu anda bu hastane hasta alımına başladı. Ne dedi muhalefet? Ben 3 ay dedim ya, '3 ayda neyi yapıyorsun?' dedi. Sözde şimdi milletvekili de oldu ya ve Meral Hanım da buna aldandı. 'Bunlar yalan söylüyor, yapamazlar.' dedi ve yaptık" açıklamasında bulundu.
Gazeteci Okan Müderrisoğlu'nun, İzmir ve Van'daki depremlerde de AK Parti'nin çok oy almadığı yerler olmasına rağmen hemen çalışmalara başladığını hatırlatması üzerine Erdoğan, şunları ifade etti:
"Mesela Van'a daha ikinci gecesinde ben kendim bizzat gittim. Evet ilk gün bakan arkadaşlarımı gönderdim. Biz Van'ın tamamına çok ciddi bir yatırım yaptık. Van'ın o zamanki büyükşehir belediye başkanı malum örgütün mensubuydu. Adam suyunu getirmiyor, sular kesildi. Ve o zaman ben Veysel Bey'e dedim ki 'Hemen DSİ'yi devreye sok.' DSİ'yi devreye sokarak Van'ın su sorununu hallettik. Halbuki büyükşehirlerde su problemini çözmek büyükşehir belediyesine aittir. Fakat sağ olsun Veysel Bey'in üstün gayretleriyle DSİ oranın su sorununu çözdü."
Erdoğan, Edremit ve Erciş'e de çok yüksek yatırımlar yaptıklarını, kendilerine oradan yüksek oy çıkmadığını, kimsenin kendilerine "ayrımcılık" iddiasında bulunamayacağını vurguladı.
"Burası CHP'ye oy veriyor diye hiç düşünmedik"
İzmir'de de geçen dönemle aynı milletvekili çıkardıklarını söyleyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"'Burası işte CHP'ye daha çok oy veriyor. Onun için biz buraya bu tür yatırımları yapmayalım. Nasıl olsa belediye CHP'nin belediyesi, varsın yapsın.' demedik. Bu gerçekleri her şeyden önce bir görmemiz lazım. Ama biz öyle de olsa böyle de olsa biz yaratılanı Yaradan'dan ötürü sevdik. Bu mücadelemizi, bu hizmet aşkımızı, hizmet anlayışımızı aynen bu şekilde veriyoruz. Mesela ben şimdi 8 Şubat tarihindeki depremden sonra ne dedim? Bize bir yıl verin dedim, şu anda biz bir yılın içindeyiz. Allah'ın izniyle bir yılda biz bu yıkılan konutları inşallah 3-4 kat zemin artı, bu şekilde yapmanın gayreti içerisinde olacağız. Tabii bu arada biz geçici dönemde de 910 bini aşkın çadır ile 117 bin konteynerin kurulumunu tamamladık. 13 bine yakın iş yerimizi de faaliyete aldık. Bugüne kadar 175 bin bağımsız bölümün inşa sürecini başlattık. 319 bini ilk bir senede olmak üzere toplamda 650 bin afet konutunu inşa edeceğiz. Ekim, kasıma kadar da bu işleri bitirmeyi kendimize hedef olarak tayin ettik."
Müderrisoğlu'nun, Kılıçdaroğlu'nun Anayasa'nın ilk 4 maddesinin tartışmaya açılıp açılmayacağına ilişkin soruya "hayır" demediğini, DEVA Partisi'nin de "Türk" vatandaşlığı tanımının tartışmaya açılabileceğini ve burada başka bir tanımlamaya gidilebileceğini söylediğini belirterek, "Esasen bu altılı masa şeklindeyken HDP'yle birlikte yapılan bir anayasa taslağı çalışması da vardı. Orada da Anadolu Cumhuriyeti, mesela Türkiye Cumhuriyeti yerine, Türk vatandaşlığı tanımı bütünüyle ayıklanıyordu. Sonra bu metne sahip çıkmadılar. Siz bu çerçevedeki tartışmaları özellikle muhalefet cephesinde en uçlara kadar gidip gelen bu yaklaşımı nasıl yorumluyorsunuz?" şeklindeki sorusuna Erdoğan, şu yanıtı verdi:
"Şimdi Kılıçdaroğlu, yani aklınıza gelebilecek her konuda yalan söyleyecek karakterde biri. Bir defa burada da yine yalan söylüyor. Böyle bir düşünce ne geçmişimizde vardır ne de şimdi var. Anayasa'nın ilk 4 maddesinin değiştirilebileceğini söyleyen kendisidir. Sizin de ifade ettiğiniz gibi yanındakilerdir. Üstelik bunu PKK kanalında katıldığı bir programda ifade etmiştir. Burası da çok enteresan, belli ki CHP Genel Başkanı'nın kapalı kapılar ardında yaptığı pazarlığın bir parçası da Anayasa'nın ilk 4 maddesinin değiştirilmesidir. İşte az önce de dinledik. Yine terör örgütünün uzantısı partiden bir tanesi ne diyor? 'Biz yüzyılı ne yapacağız, değiştireceğiz.' diyor."
"Cumhur İttifakı, cumhurun ve Cumhuriyet'in teminatıdır"
Erdoğan, aynı kişinin Gazi Mustafa Kemal Atatürk ile ilgili de çok ağır sözleri olduğunu hatırlatarak, "Ben tabii burada bizim yargımıza da şaşıyorum. Yargımız burada daha neyi bekliyor? Bunların suç teşkil ettiği ortada değil mi? Apaçık ortada." diye konuştu.
Bu kişinin milletvekili olamadığını ve dokunulmazlığı bulunmadığını ifade eden Erdoğan, şunları kaydetti:
"Kaldı ki bize bakınca, bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır, toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır. Bu bizim ciğerlerimize işlemiştir. Biz bayrağımıza böyle bakarız. Başkentimiz noktasında zaten en ufak bir sıkıntımız söz konusu değil. Diğer iki maddeyle ilgili en ufak bir sıkıntımız benim partimin, arkadaşlarımın böyle bir sıkıntısı söz konusu değil. Yani bunlar kendilerine göre bu işi alıp farklı yere gidiyor. Bunlar tartışılabilir, konuşulabilir. Kimse endişe etmesin, Recep Tayyip Erdoğan ve Cumhur İttifakı cumhurun ve Cumhuriyet'in teminatıdır. Buralarda herhangi bir spekülasyona nasıl 21 yıldır biz fırsat vermediysek, bundan sonra da kesinlikle böyle bir spekülasyona, böyle bir yaklaşıma asla fırsat vermeyiz."
Sabah Gazetesi muhabirlerinin sabah saatlerinde şafak baskını yapılarak, Almanya'da gözaltına alınmasına ilişkin soruyu cevaplayan Erdoğan, "Batı medyası tüm ilgi alakasını bize kanalize etmiş durumda. Kendi ülkelerindeki seçimlerden çok, Türkiye'deki seçime ilgi duyuyorlar. Ama sürekli yalan haberlere imza atıyorlar. Basın ahlakı hak getire. Böyle bir şey yok. Konu Türkiye aleyhine yayın olunca, basın etik ilkeleri ihlal edilebiliyormuş onu da bu vesileyle anladık. Tabii yapılanların farkındayız. Hangi odaklara hizmet ettiklerinin bilincindeyiz. Bunlar oralardaki FETÖ uzantılarıyla müşterek olarak attıkları adımlar. Bu ikircikli tavrı çok önceden beri biliyor ve bu tarz yayın yapanlara zaten itibar etmiyoruz" ifadelerini kullandı.
"Gereken hesabı biz sorarız"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, kendilerini üzen durumun Türkiye'de belli kesimlerin de bu yayınlara inanması olduğunu belirterek, "Alman güvenlik güçlerinin firari bir FETÖ'cünün şikayeti üzerine Türk gazetecileri gözaltına almasını ise kabul edilemez buluyoruz. Bu yapılanlar çok açık bir şekilde basın özgürlüğünün bir defa ihlalidir. Her fırsatta Türkiye'yi basın özgürlüğü konusunda eleştirenlerin düştükleri durum kendileri adına utanç verici bir durum. Bunlar bundan sonra bizi ziyarete geldiklerinde veya bizimle bir araya geldiklerinde herhangi bir yerde, nasıl kalkacaklar da bize basın özgürlüğüyle ilgili herhangi bir sorumluluk yüklemeye yanaşacaklar. Onlara gereken hesabı orada biz sorarız" şeklinde konuştu.
Erdoğan, soruya ilişkin yanıtına şöyle devam etti:
"Ülkemdeki hiçbir gazetecinin özgürlüğü, mesleklerini icra ettikleri için kısıtlanmamıştır. Ve onların hepsi de basın ahlak yasasının dışında affedersiniz her türlü yanlışı yaptıklarından dolayı ülkemizdeki yani yasama veyahut da yargı noktasında o yönden bunlar tutuklanmıştır veya içeri alınmıştır. Olay budur. Ama onlar her zaman, 'İşte şu an cezaevlerinde bu kadar basın mensubu var.' filan gibi yaklaşımlarla bize yanaşıyorlar. Halbuki birçoğu bunların ya bakıyorsun silah bulundurmaktan ya esrar, eroin vesaire bu tür şeyleri bulundurmaktan. Bunlardan dolayı içeride olanlar. Ama nedir? Elinde bir gazeteci kimliği vardır. Buna sığınarak bu adımları bunlar atmışlardır. Olay budur."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Yeni petrol müjdeleri var mı?" sorusunu "Yakın." diyerek cevapladı.
Muhalefetin "Her seçim öncesi oluyor." diye bir kampanyası olduğunun hatırlatılması üzerine Erdoğan, şunları kaydetti:
"Tabii 21 yıldır zaten Türkiye'de malum bunların iktidar diye bir şeyleri söz konusu olmadı. Daha bunlar çok bekleyecekler. Ama biz 21 yıldır yerli, yabancı bütün ülkelerle bu konuda sismik araştırmalar yaptık, sondajlar yaptık ve bulamayana da dedik ki 'Bulamadığına göre artık daha devamı da gerek yok' ve hepsiyle de yüzde 50 yüzde 50 anlaşmalar yapmıştık ve bunların içerisinde Shell'i vardı, BP'si vardı. Fakat netice alamadılar. Bu arada da işte özellikle Berat Bey'in döneminde biz bu sondaj gemilerinden alım yaptık. Ve bu sondaj gemileriyle beraber, bir defa artık kendi kendimize yeter hale geldik. Önce işte 2 sondaj gemimiz vardı, 1 sismik araştırma vardı. Daha sonra bunları 4'e, 5'e çıkardık. Sismik araştırmayı aynı şekilde artırdık. Ve bunları tabii elde edince, kendimizin malı da olunca o zaman tabii biz çok daha rahat hareket eder hale geldik."
Erdoğan, sondajlarla doğal gazı bulduklarını belirterek, "Tabii burada önemli olan bir şey şu, rezerv çok önemli. Şimdi şu anda Azerbaycan'la mukayese ederken Azerbaycan'ın konumu farklı. O da çok farklı kuyularda, çok farklı rezervler elde ediyor. Hazar'a varıncaya kadar onların böyle bir rezerv konusu var. Şimdi bizim tabii şu anda öncelikle Karadeniz, Sakarya. Şimdi bir de tabii Ordu ve Rize olayımız var. Ordu ve Rize'de birisinde petrol olayı var, birisinde doğal gaz konusu var. Şimdi inşallah burada da rezervi iyi yakalayabilirsek, rezervi iyi yakalamamız halinde gerek Ordu gerekse Rize'de çok daha farklı bir potansiyele ulaşmış olacağız. Tabii Sakarya, yani oradaki rezerv olayı inşallah, siz 711 dediniz, daha da artabilir. Böyle de bir durum söz konusu" şeklinde konuştu.
Keşfin ardından doğal gazı ilk ay 1 ay ücretsiz yaptıklarını anımsatan Erdoğan, "Ama yıl boyu da inşallah, 1 yıl boyu mutfakta biz yüzde 25 gibi bunlara özellikle yıl sonuna kadar bunu ücretsiz vereceğiz. Bunu da 'Cumhurbaşkanının hediyesidir.' diye de altına bir not düştü arkadaşlar. Böyle devam edecek" dedi.
"Bugün petrol aradığımız bu dağlarda zamanında teröristler kol geziyordu"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bütün gayelerinin ülkenin zenginliğini milletle paylaşmak olduğunu ifade ederek, şunları söyledi:
"Vatandaşlarımızın gelirini, hayat kalitelerini daha da arttırmak. Şimdi Batı Karadeniz'deki aramalarımızı Orta ve Doğu Karadeniz'e de böylece kaydırmış olduk. Özellikle Ordu ve Kastamonu açıklarında yoğun sondajlarımız var. Ordu tamam. Petrol keşfi konusunda da Gabar'da Şehit Esma Çevik Sahamızın keşfiyle arama ve sondaj çalışmalarımızı yoğunlaştırdık. Ve bu sahaya yakın bir bölgede Türkiye tarihinin en büyük keşfini yaptık. Bu sahamıza da Şehit Öğretmen Aybüke Yalçın adını verdik. Burada yeni sondajlarla birlikte, 'bakın burası çok önemli' günlük 100 bin varil petrol üreteceğiz. Bu muhteşem bir zenginlik. Türkiye'nin şu an günlük yurt içi petrol üretimi 80 bin varil. Şimdi bunu düşünün, 100 bine. Ve bunun yaklaşık 1,5 katını sadece bir sahadan karşılayacağız. Bugün petrol aradığımız bu dağlarda zamanında teröristler kol geziyordu. Ve bunlar sebebiyle buralarda bu tür çalışmalar yapılamıyordu."
"Kadınların iş ve aile yaşamı dengesini tahkim edecek mekanizmaları da güçlendireceğiz"
Petrol ve doğalgaz gelirleriyle Aile ve Gençlik Bankası kurulması müjdesinin ne zaman hayata geçeceğine ilişkin soruya Erdoğan, şu yanıtı verdi:
"Aile ve Gençlik Bankamıza gelince, bankamızı kurduk. Bay bay Kemal'in böyle salladığı gibi değil bu işler. Önce kaynağı bulacaksın. Kaynağımızı bulduk. Yani Aile ve Gençlik Bankamızın da ne oldu şimdi; Kaynağı ortaya çıktı. Meclis çalışmaya başlayınca konuya dair yasal düzenlemeleri hızlıca yapacağız. Bu banka vasıtasıyla 'şimdi şurası çok önemli' ev hanımlarına emeklilik imkanı başta olmak üzere, ailelerimize farklı gelirler sağlayacağız. Ev hanımlarına emeklilik bu çok önemli. Yeni evlenen çiftlere iki yılı geri ödemesiz, 48 ay vadeli, 150 bin lira faizsiz evlilik kredisi sunacağız. Kadınların iş ve aile yaşamı dengesini tahkim edecek mekanizmaları da güçlendireceğiz. Toplumumuzun hiçbir kesimini çaresiz, sahipsiz hissettirmeyeceğiz."
Erdoğan, konuyu seçim beyannamelerine aldıkları zaman bunların hazırlıklarının da yapıldığını kaydederek, "Sadece vatandaşımızdan onay bekliyoruz. Bu onay pazar günü. Vatandaşımızın bize 'Yürü Erdoğan.' demesi halinde hemen süratle 323 de zaten parlamentoda, parlamentoyla el ele vereceğiz. Başkaları gibi 'Tefecilerden bize şu kadar borç gelecek, onun için size vaatte bulunuyorum.' dedik mi? Demedik. Ama bay bay Kemal diyor. Kendi yerli ve milli kaynaklarımızı yine ülkemizin hayrına kullanacağız. Yani bizim metodumuz bu. Kılıçdaroğlu'nun metodu ise ortada bir şey yok ama atıyor" dedi.
Gençlere evlenirken verilecek kredinin önemine dair değerlendirme üzerine Erdoğan, "Çok iş görecek" dedi.
"Önceliğimiz vatandaşlarımızı bu fahiş fiyat artışlarına karşı korumak"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, dar ve sabit gelirlilere kira noktasında nasıl bir yaklaşımlarının olacağına dair soruyu, "Bir defa bizim önceliğimiz vatandaşlarımızı bu fahiş fiyat artışlarına karşı korumak. Biliyorsunuz, kira artışlarına biz yüzde 25 sınırlaması getirmiştik. Şimdi de başka alternatifler üzerinde çalışıyoruz. Vatandaşlarımızı bir defa ne demiştim, 'Enflasyona ezdirmeyeceğiz' ve bunu biz yaptık, ezdirmedik. Adalet Bakanlığının konuyla ilgili işlemleri içeren tedbirleri olacak. Ayrıca çeşitli destek paketleriyle konut arzını daha da arttıracağız. Toplu konut noktasında atılan adımlarla meseleye çözümler üretiyoruz. Deprem bölgesindeki konutları da hızlı bir şekilde tamamlıyoruz" diye cevapladı.
İstanbul'da belediye başkanlığı yaptığı dönemde KİPTAŞ'ı kurduğunu anlatan Erdoğan, "KİPTAŞ'la yüz binlerce konut inşa ettik. Şimdi Ekrem Efendi İstanbul'da Büyükşehir Belediye Başkanı. Ya bir sorun bakalım, 'Sen geldin geleli acaba ne kadar konut inşa ettin?' Doğru dürüst hiçbir şeyin yok, yalan bol. Ve biz öbür tarafta TOKİ'yle yoğun bir şekilde konut inşaatını devam ettiriyoruz. Şimdi ise 'Yarısı bizden' adımını yine bizler TOKİ olarak attık. Ve 'Yarısı bizden' sloganıyla inşallah bu konut inşalarını, bir artı iki, bir artı üç şeklinde başta İstanbul olmak üzere yoğun bir şekilde devam ettireceğiz. Ve bunları yerinde dönüşüm bir taraftan, bir diğer taraftan zemin etütleri yapılmak suretiyle daha farklı yerlerde de bu inşaatları, yani ciddi manada sayısal olarak yoğunlaştıracağız" ifadelerini kullandı.
"Kanal İstanbul'da adımı attık, temeli attım ben"
Erdoğan, büyük bir mücadelelerinin var olduğuna ve olacağına işaret ederek, "O da Kanal İstanbul'un her iki tarafında yapılacak konutlar. Oralar bizim şu anda rezerv alanlarımız olarak bekliyor. Yani mesela Avcılar biliyorsunuz ciddi manada deprem sıkıntısının yaşandığı sorunlu zemin. Bunları bu taraflara taşımak suretiyle ve tabii Kanal İstanbul'un her iki tarafında da gerçekten çok çok kalite, lüks güzel binaların yapılması mümkün ve rezerv alanı oraları seçtik, yeni bir şey değil. Bunlar da ne yapıyorlar? 'Kanal İstanbul'u yaptırmayacağız.'. Şu anda pazar günü neticeyi alalım, biz zaten şu anda Kanal İstanbul'da adımı attık, temeli attım ben. Ve Kanal İstanbul'da, özellikle kanalın üzerinden çok ciddi bir köprünün yapım çalışmaları devam ediyor" diye konuştu.
Temmuz ayında yapılması planlanan maaş düzenlemelerinin hatırlatılması ve "Vatandaşlara nasıl bir mesaj verirsiniz?" sorusu üzerine Erdoğan, en düşük emekli maaşını 7 bin 500 liraya çıkarttıklarını, bu rakamı daha da arttırmanın çalışmalarını da yaptıklarını söyledi.
Memurların en düşük maaşını da temmuzda 22 bin lira seviyesine yükseltme sözünü verdiklerini, bunu da gerçekleştireceklerini, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin'in bunun açıklamasını yaptığını anımsatan Erdoğan, EYT'lilerin de tüm haklarını verdiklerini, vermeye devam ettiklerini ve onların ilk maaşlarını aldıklarını belirterek, "Güle güle harcasınlar" dedi.
Asgari ücrete ilişkin konuşan Erdoğan, "Şimdi temmuz ayında asgari ücrete ilişkin hesaplamalar sürüyor. Biliyorsunuz bu Asgari Ücret Komisyonunun toplanıp çalışmasıyla belirleniyor. Bugüne kadar olduğu gibi yine bütün emekçilerimizi enflasyona karşı koruyacak tedbirleri alacağız ve bu yönde bütün gerekli adımları da atacağız." ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, enflasyona değinerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Enflasyon da şu an düşüş eğilimine girdi ve enflasyonu tek haneli rakamlara inşallah yine biz indireceğiz. Ekonomik programımız planlı şekilde işliyor. Burada tabii bir gerçeği ifade etmem lazım. Başbakanlığım döneminde biz faizi 4,6'ya, enflasyonu da 6,2'ye indirmiş bir hükümettik. Biz bunu yaptık. Bizim deneyimimiz, tecrübemiz buna yeter. Seçimin ardından da inşallah piyasalarda rahatlamayı, ekonomide büyümeyi, yatırımlarda artışı hep birlikte göreceğiz. Bundan kimsenin endişesi olmasın. Çünkü biz bunu yaşadık, biz bunu yaptık ama bunlar herhangi bir şey yapmadılar. Şimdi bay bay Kemal, bilboardlara koymuş 'Enflasyonu in-di-re-ce-ğiz.' Ya bugüne kadar senin böyle bir ne tecrüben var, ne uygulaman var, hiçbir şeyin yok."
"Terörü sıfırlama noktasına geldik"
Bilbordlarda "Terör bi-te-cek." ifadesinin de yer aldığının hatırlatılması üzerine Erdoğan, "Nasıl bitecek? Yanındaki teröristlerle beraber mi bitirecek? Şimdi HDP dediğin zaten bu işin bunlar kompetanı ve orada zaten terörle yatıp terörle kalkanlar var ve bunlar bütün hepsi belgesellere varıncaya kadar şu anda ortada. Kandil, oradan durmadan zaten sinyali veriyor. Bunlarla beraber mi sen bunu bitireceksin veya terör noktasında bu işi ortadan kaldıracaksın? Terörü biz Cudi'de bitirdik, Gabar'da bitirdik, Tendürek'te bitirdik, Bestler Deresi'nde bitirdik ve adeta şu anda sıfırlama noktasına geldik. Bunları bir taraftan da tabii sınır ötesi noktada o koalisyon güçleriyle bile gerektiğinde gereken dersi onlara veriyoruz, vereceğiz." ifadelerini kullandı.
Erdoğan, "Bir HDP milletvekili adayı 'Afrin'i geri alacağız.' demişti." hatırlatması üzerine, "Hayır, bizzat Pervin'in kendisi söyledi. 'Afrin'i geri alacağız.' diye onun açıklaması var. Bizim olduğumuz bir Türkiye'de, bizim bu işin başında olduğumuz bir Türkiye'de bunlar bu tür adımları atamaz, bunlar avucunu yalar." dedi.
"Fiyatların arttırılması için ciddi bir sebep görmüyoruz"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Piyasalar merakla bazı mesajları bekliyor. Ekonomik Sosyal Konsey gibi önemli bir kurumsal yapı var. Acaba tarafları bir araya getirerek, ekonomik programla ilgili seçim beyannamenizde 'Şartlara göre belli güncellemeleri de yaparız.' şeklinde de bir mesajınız var. Bu yönüyle bir değerlendirme, bir çerçeve çizer misiniz?" sorusu üzerine Erdoğan, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Bu konuyla ilgili tabii kendi hafıza kayıtlarımda belli bazı bu noktalarda isimler var. Bütün bu süreci hem bu isimlerle çok daha farklı bir şekilde güçlendirmek ve onlarla beraber de tabii atacağımız adımı ona göre atmak var. Biz ülkemizin kronik sorunlarının çözümü noktasında bugüne kadar büyük adımlar attık. Şu anda da enflasyon, hayat pahalılığı ve benzeri sorunları da yine biz çözeceğiz ve gıda fiyatlarına gelince bu noktada da marketlerdeki fiyatlar da yaz dönemiyle birlikte inşallah dengeye de kavuşacak ve zaten düşüş başladı. Bakın şimdi domates, patates vesaire fiyatlar 7 liraya kadar düşmüş vaziyette. Şimdi bundan sonraki süreçte bu çok daha farklı olacak ve emtia fiyatları zaten hiç tereddütsüz düşüyor. Girdi maliyetleri bu noktada azalıyor, arz artıyor ve bunun sonucunda da fiyatların arttırılması için de ciddi bir sebep biz görmüyoruz."
"Gençlerin önünü açmak, sorunlarını çözmek hep önceliğimiz olmuştur"
EYT ve 3600 ek gösterge düzenlemelerinin ardından kamuda gençlere yeni kadrolar açılıp açılmayacağının sorulması üzerine Erdoğan, yakın zamanda 45 bin öğretmen atamasını, 4 bini aşkın engelli öğretmen atamasını yaptıklarını anımsattı.
Erdoğan, bu süreç içerisinde de Kabine'nin oluşumuyla birlikte bu konuda yeni ne gibi atamalar yapacakları noktasında çalışacaklarını belirterek, "Mesela sağlıkta da 40 bini aşkın yine atama yaptık. Memur alımı yaptık. Bunların içinde sağlık memuru var, hemşire var, doktor var vesaire. Yani bu konularda bizim tıkanma diye bir şeyimiz söz konusu değil. Bir de yapamayacağımızı vadetmek gibi de bir alışkanlığımız yok. Gençlerin önünü açmak, sorunlarını çözmek, onları desteklemek bizim hep önceliğimiz olmuştur" diye konuştu.
Bu dönemde de gençlere güvendiklerini, inandıklarını ifade eden Erdoğan, şunları kaydetti:
"Bunun için de parlamentoya özellikle bu gençlerimizi almak için şöyle bir yani ufuk hızıyla bir adım atalım istedik ve bunu da birileri gibi işte aynen lafta bırakmıyoruz. Siyasette de onun için gençlere en fazla yeri biz verdik. Seçilme yaşını önce 25'e, sonra da biz 18'e indirdik. Tabii buna o zaman nasıl karşı çıktıklarını hatırlayın; 'Parlamentoyu çoluk çocuklarla mı dolduracaksınız?' demişlerdi. Görüldü ki bunların çoluk çocuk dedikleri hepsi parlamentodaki birçoklarını şöyle geriye düşürecek şekilde kabiliyetli, kaliteli gençlerimiz. Bunların içerisinde öyleleri var ki bakıyorsunuz double yapmış, o şekilde mezun olmuş. Siyasette de bayağı deneyimleri, tecrübeleri var. Yani parlamentoya girdikleri anda değil, parlamentoya girmeden önce bunlar siyasetin mektebinde okuyarak geldiler, aday oldular ve bunlara biz de yolu açtık, parlamentoya da girdiler. Ben gençlere güveniyorum."
"(UEFA Şampiyonlar Ligi finali) Maça gitmeyi düşünüyorum"
İstanbul'da 10 Haziran'da UEFA Şampiyonlar Ligi finalinin gerçekleşeceği, futbolu yakından takip eden biri olarak, Manchester City FC ile İnter takımlarından hangisinin kupaya daha yakın olduğu sorulan Erdoğan, "Ben Hakan'la (Çalhanoğlu) da konuştum. İlkay'la (Gündoğan) konuştum. Şimdi birisinden birisini söylersem, onların da kulağına giderse üzerim." dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Yani iyi olan kazansın mı?" denilmesi üzerine, "Her zaman söylendiği gibi öyle. Özel olarak, televizyon şeyinden sonra ben senin kulağına fısıldarım ama fevkalade bir durum olmazsa inşallah maça gitmeyi düşünüyorum." ifadelerini kullandı.
Moldova'da 1 Haziran'da düzenlenecek Avrupa Siyaset Diyalog Toplantısı'na katılıp katılmayacağı sorulan Erdoğan, "Pazarı bir halledelim inşallah. Çünkü beklenti var. İnşallah pazardan zaferle çıkmamız halinde Moldova'daki bu toplantıya katılmayı düşünüyorum." yanıtını verdi.
Bu tip programlarda sunucuların kendisine "Sayın Cumhurbaşkanı" diye hitap ettikleri, gıyabında "Beyefendi" denildiği, "Reis", "Tayyip dede", "Tayyip baba" diye de seslenildiği dile getirilerek, kendisinin en çok hangisini beğendiği sorulan Erdoğan, şu değerlendirmede bulundu:
"(Tayyip dede) O tabii ufaklıkların, bazıları pankartlara da yazıyorlar böyle. 'Tayyip dede, bizim eve çaya gelir misin?' Bugün mesela Esenler'de çok gördüm, 'Tayyip dede, ne olur bizim eve çaya gel.' emir sigasıyla. Tabii bunların hepsi hoş. Bu tabii yani halkınızla eğer iç içe oluyorsanız, zaman zaman da bunların evlerine gittiyseniz, oradan sizi tanıyorlar, biliyorlar. Ben de tabii bunlara çok uzak değilim."
Müderrisoğlu'nun, "İyi de harçlık veriyorsunuz." ifadesi üzerine Erdoğan, "Onu vermemiz lazım. Bunlar bizim için özellikle hele hele bu seçim öncesinin güzellikleri. O çocukları sevindirmekten daha güzel ne olabilir?" diye konuştu.
- Erdoğan'dan "Büyük Türkiye zaferi için hep beraber sandığa" çağrısı
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, seçimler öncesindeki son televizyon programı olduğu belirtilerek, vermek istediği mesajın sorulmasının ardından, sözlerini şöyle tamamladı:
"Bunu daha önce de söyledim ama şu anda oturmuş olan yani zihinsel devrim diye de düşündüğüm ve buradan hareketle özellikle bu seçim için çok önemsiyorum, bizim başlığımız şu olsun dedik. Nedir o? 'Büyük Türkiye zaferi için hep beraber sandığa.' Bu bizim için çok önemli. Yani milletçe bu işi hafife almamak gerekiyor. Burada bizim büyük Türkiye zaferine bir yürüyüşümüz var. Onun için de hep beraber 'Sandığa' diyelim ve hiç hafife almadan çünkü 1 oyun çok çok kıymetli olduğunu bilmemiz lazım. 'Aman canım, bu defa gitmesem de olur.' demeyelim. Hatta geçen defa gitmeyenleri de getirelim. Onları da bir araştıralım. Akrabadan kimler gelmedi veya komşulardan kimler gitmedi, buna da dikkat edelim. Özellikle Cumhur İttifakı'nı destekleyen bütün vatandaşlarıma sesleniyorum; sensiz olmaz. 28 Mayıs'ta hep beraber sandıklara gidelim. Sensiz olmaz. Türkiye Yüzyılı'nda, ülkemizin bu şahlanış döneminde gelin, her birimizin harcı olsun."
Okan Müderrisoğlu'nun, kendisinin meydanlarda söylediği "Duyanlara Duymayanlara" şarkısını açarak dinletmesi üzerine Erdoğan, "Ben o finali bugün Esenler'de yaptım. Yarın büyük ihtimalle Beykoz'da da yapacağım. Biz milletimizi kimseyle mukayese edilemeyecek derecede çok ama çok seviyoruz" ifadelerini kullandı.
Erdoğan, konuşmasının sonunda programı organize edenlere teşekkür etti.