Son yıllarda, özellikle sosyal medya üzerinden sürekli karşılaştığımız iki kavram var: “Çok gezen mi çok okuyan mı?” Her iki ifadede de bir tür yaşam biçimi ve bilgi edinme tarzı yatıyor. Ancak hangisi daha değerli, hangisi daha öğretici? Bu sorunun cevabı, kişisel tercihler ve hayat görüşlerine göre değişiklik gösterebilir. Yine de, bu soruya bakarken her iki tarafın da avantajlarını ve sınırlarını göz önünde bulundurmak gerek.
Çok Gezen…
Öncelikle "çok gezen"e odaklanalım. Gezi, insanın dünyayı daha geniş bir perspektiften görmesini sağlar. Yeni kültürlerle tanışmak, farklı coğrafyalarda insanların nasıl yaşadığını gözlemlemek, farklı mutfakları denemek, bir yerin tarihini yerinde keşfetmek… Bütün bunlar insanı farklı bir şekilde besler. Gezerken, sadece şehirler değil, insanlar, toplumlar, gelenekler, hatta doğa bile insanın bilgi dağarcığını genişletir.
Ama gezmek, yalnızca fiziksel bir eylem olmaktan öte bir anlam taşıyor. Gezdiğiniz yerlerde yaşadığınız deneyimler, sahip olduğunuz bakış açısını derinleştirir. Örneğin, bir köyde sabah güneşinin doğuşunu izlemek, bir metropolde sabah iş temposunun başlangıcını gözlemlemek, insanın içindeki değerleri sorgulatır. Her yerin kendine özgü bir hayat ritmi vardır ve bu ritimler, bir yerin kültürünü, zamanın akışını öğrenmek isteyen bir insan için paha biçilmezdir.
Gezi, belki de en çok hayatı algılama biçimimizi dönüştürür. Ama gezmek de bir tür “öğrenme şekli” olarak kabul edilebilir. Gezmekle kazanılacak deneyimler, en akademik kitaplarda bile bulunamayacak türden bilgi sağlar.
Çok Okuyan…
Diğer tarafta ise "çok okuyan" bir yaşam tarzı var. Kitaplar, dergiler, makaleler… Bir insan ne kadar okursa, o kadar çok bilgi edinir ve zihni ne kadar beslenirse, dünyaya bakış açısı da o kadar zenginleşir. Ancak okumanın getirdiği bilgi genellikle soyut bir düzeyde kalır. Kitaplar bize dünya hakkında çok şey anlatır ama bu bilgi, çoğu zaman doğrudan deneyimle sınanmaz. Bu da, okumanın sınırlı kalmasına neden olabilir. Okumak, zihni açar, farklı bakış açıları sunar; fakat okumanın özü, okuyanın o bilgiyi nasıl içselleştirdiğine, nasıl anlamlandırdığına bağlıdır.
Her bir kitap, bir yaşamın yansımasıdır. Her bir paragraf, bir başka düşüncenin yolunu açar. Okuma, insanın hayal gücünü harekete geçirir, düşüncelerini organize etmesine yardımcı olur ve bazen de bir konuyu derinlemesine anlamasını sağlar. Ancak okuma, bazen dünyadan soyutlanmayı da beraberinde getirir. Kitaplarda anlatılan her şey, belirli bir yazardan, belirli bir zamandan ve mekândan alınan izlenimlerden ibarettir. O yüzden okurken bir insan, genellikle kendi dünyasında kalır ve dünyayı yalnızca kitaplardan öğrenir.
Sonuçta, her iki eylem de kendi yerinde kıymetli ve öğreticidir. Birini diğerine üstün tutmak, belki de hatalı bir bakış açısı olacaktır. Çünkü gezmek, bir kitabın öğrettiği teorik bilgiyi hayatla test etme fırsatı sunar. Okumak ise gezdiğiniz yerlerde gördüğünüz ve deneyimlediğiniz her şeyin daha derin anlamlar taşımasını sağlar. Gezi, bizi doğrudan yaşama dair pratik bilgilere ulaştırırken, okuma da bu bilgilerin temeline inmemizi sağlar.
Hayatta derinleşmek ve olgunlaşmak için, ikisini de birlikte yapmak en sağlıklısıdır. Okuduklarımız, gezilerde karşımıza çıkan soruları anlamlandırmamıza yardımcı olur. Gezilerde yaşadığımız anlık deneyimler ise okuduklarımızı daha somut bir hale getirir.
Bir kişinin ne kadar gezdiği ya da okuduğu, aslında kişisel gelişim yolculuğundaki farklı yöntemlerdir. Bazıları daha çok gezerek öğrenir, bazıları ise kitaplardan. Kimi için dünya, okuduğu kitaplardan ibarettir; kimi içinse dünya, adım attığı her yeni şehirle büyür. Her iki yol da kendine özgüdür ve insanı bir adım daha ileriye taşır.
“Çok gezen mi, çok okuyan mı?” sorusuna kesin bir cevap vermek zordur. Her bireyin öğrenme tarzı farklıdır. Ama her iki yolun da önemi büyüktür ve birbirini tamamlar. Bu yüzden gezmeyi ve okumayı birbirinden ayırmak yerine, bir denge kurmak en iyisidir. Öğrenme yolculuğunuzda hem gezerek hem de okuyarak daha geniş bir dünyaya açılmak, sizi yalnızca bilgiyle değil, deneyimle de zenginleştirecektir.