“Antibiyotikler ciddi hastalıklarla mücadele etmekte insanlığın önemli bir yardımcısıdır. Birçok ölüme yol açabilecek hastalıkta antibiyotik en önemli silahtır.
Antibiyotikler ciddi hastalıklarla mücadele etmekte insanlığın önemli bir yardımcısıdır. Birçok ölüme yol açabilecek hastalıkta antibiyotik en önemli silahtır. Ancak!
2000 ve 2015 yılları arasında tüm dünyada antibiyotik tüketimi %65 artarak 21,1'den 34,8 milyar günlük doza ulaşmıştır. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre Türkiye giderek artan antibiyotik tüketimi ile 1000 kişi başına 38.18 tanımlanmış günlük dozla üçüncü en yüksek antibiyotik tüketicisi olmuştur. Oysa bilinçsiz antibiyotik tüketimi maalesef kanser riskini arttırmaktadır.
Ağustos 2019’da Cancers Dergisi’nde yayınlanan bir meta-analizde yaklaşık 8 milyon kişi üzerinde yapılan bir araştırmada uzun ve aşırı antibiyotik kullanımının başta akciğer, pankreas ve lenfoma olmak üzere genel olarak kansere yakalanma riskini %18 arttırdığı saptanmıştır. Hastaların kullandığı reçeteler incelendiğinde hiç antibiyotik kullanmayan ve uzun süre kullananlar arasında ciddi kanser riski artışı saptanmıştır.
Özellikle genç kişilerde uzun süreli antibiyotik kullanımı bağırsak kanseri riskini arttırmaktadır. Aynı şekilde İngiltere’de yapılan araştırmada 29.000 bağırsak kanseri olan kişi ve kontrol grubu olarak 166.000 kişinin reçete kayıtları incelenmiş. Toplamda 60 günden fazla antibiyotik kullananlarda bağırsak kanseri riski %18 daha fazla saptanmıştır.
Antibiyotik neden kanser riskini arttırır?
Artık biliyoruz ki sağlam vücut sağlıklı bağırsaklar ile olur. Sindirim sistemimizde bizimle birlikte doğal olarak yaşamakta olan mikrobiyata dediğimiz çok çeşitli bakteri, virüs, mantar vardır. Bunların çoğu vücudumuza faydalı, immün sistemimizi güçlendiren mikroorganizmalardır. Maalesef antibiyotikler zararlı bakterileri yok ederken yararlı bakterileri de yok etmekte ve vücudun savunma mekanizmasını bozmaktadır. Yapılan araştırmalar bağırsak yapısı bozulmuş kanser hastalarında tedavide kullanılan bazı kanser ilaçlarının etkisinin azaldığı saptanmıştır. Akciğer dokularında mikrobiyal ekosistemin bulunduğu bilinmektedir. Uzun süreli antibiyotiklerin neden olduğu akciğer mikrobiyotasındaki değişiklikler, akciğer kanseri olasılığının yüksek olmasını açıklayabilir.
Elbette kısa süreli kullanımlarda bağırsaklar kendini çabuk onarmakta ama uzun süreli kullanımlarda mikrobiyata ciddi bir şekilde bozulmaktadır. Özellikle beta-laktam, sefalosporin ve florokinolon grubu antibiyotiklerin uzun süreli kullanımı daha riskli bulunmuştur.
Türkiye’de risk daha fazla!
Maalesef ülkemizde gelişigüzel her hastalıkta antibiyotik kullanılmakta ve hastaların doktora bu konuda baskısı olmaktadır. Özellikle enfeksiyonlarda kültür incelemeleri ile en etkili antibiyotik saptanmadan geniş spektrumlu antibiyotiklerin kullanımı riski arttırmaktadır.
Birçok viral hastalıkta antibiyotik hiçbir işe yaramasa da ‘’tedbir’’ amaçlı kullanılmaktadır. Çocuklarda en basit ateş yükselmesinde antibiyotik kullanılması kanser açısından ileri de ciddi riskler oluşturmaktadır. Üstelik antibiyotiğe gerek yok diyen doktor ‘’sevilmeyen doktor’’ olup hemen başka bir doktor aranmaya başlanmaktadır.
“Doktor onayı olmadan antibiyotik almayın!”
Unutmayın bağırsak floranız ne kadar sağlıklıysa siz de enfeksiyona ve kansere karşı o kadar dayanıklısınız demektir. Elbette antibiyotikler gerekli olduğu durumlarda hayat kurtarıcıdır ama gereksiz ve uzun kullanımlar sizi daha ciddi hastalıklara sürükleyebilir. Özellikle çocuklarınıza bilinçsizce antibiyotik kullandırmayın. Doktor onayı olmadan antibiyotik almayın. Her yükselen ateşte antibiyotik kullanımı gerekli değildir.
Kanserle mücadele eden kişilerinde bağırsak floralarını olabildiğince dengeli tutmaları hastalıklarının seyrini etkileyecektir.