Ordu’da heykeltraşlık mesleğini yapan Tuğçe Karali bu süreçte yaşadığı zorlukları ve gelecekte bu mesleği yapmak isteyen kişilere ne yapması gerektiğini açıkladı.
1989 Ordu doğumlu Tuğçe Karali, evli ve 1 çocuk sahibi. Evlilik nedeniyle Ankara'ya taşınan Karali, Hacettepe Üniversitesi'nde eğitim gördü. Sanatla tanışması, 10 yaşında başladığı karikatürle oldu ve bu tutku, zamanla resimle devam etti. Son olarak hayran olduğu heykel branşında eğitim alarak bu alanda kendini geliştirdi. Gazi Üniversitesi'nden pedagojik formasyon aldıktan sonra, Ordu'ya dönüş yapma kararı aldı. Ordu'yu çok sevdiğini belirten Karali, hayali olan atölyeyi açma fırsatını buldu. Bu atölyede sadece bir sanat dalında değil, heykel, seramik, ahşap gibi farklı alanlarda da eğitim vermeyi hedefliyor.
Sanat kariyerine 22 yaşında profesyonel olarak başlayan Karali, aslında çocukluğundan itibaren sanata duyduğunu dile getiriyor. “Arkadaşlarımın defterlerinde, mektuplarda her zaman karikatür ya da resimler vardı" diyor. Kendisini görüşleri ile klasik bir sanatçı olarak tanımlayan Karali, modern sanata da açık olduğunu, dönemin şartlarının onu arada moderniteye yönlendirdiğini ifade ediyor.
Karali, ortaokulda Almanca öğretmeninin defterin kenarlarına karalamış olduğu çizimlerini almasıyla sanat yolculuğunun başladığını ifade ediyor. Lise yıllarında ise resim öğretmeni Yekta hocanın desteğiyle sanatını geliştirdi. Ordu'nun küçük bir şehir olması ve sanatın değerinin o dönemde tam olarak anlaşılmaması, Karali'nin ilk zamanlarda zorlanmasına sebep verdiğini dile getiriyor. Karali, eşinin desteği sayesinde sanat yolunda ilerleme fırsatı buldu. Eşi, onun eğitimini tamamlamasına ve mesleğini icra etmesine olanak sağladı.
Karali eşi için su ifadeleri dile getirdi; “ Benim şu an bu mesleği icraa etmemi sağlayan insan eşimdir. O olmasaydı olmazdı. Eşim olmasaydı ne Ankara’ya gidebilirdim ne okulu kazanabilirdim ne de evli ve çocuklu olmama rağmen o okulu bitirebilirdim. Şu an konumu bana eşim ve ailesi verdi” ifadelerini kullandı.
Karali, heykelin üç boyutlu yapısı nedeniyle kendini çok özel hissettiğini ve bu alandaki çalışmalarında kendini ifade etmenin farklı bir anlam taşıdığını belirtiyor. Sanatın her dalını değerli bulsa da, heykelin ona en çok canlılık ve özgünlük hissettirdiğini ifade ediyor. Heykelde her sanatçının aynı temada benzer görüntüler çıkarsa da birbirinden tamamen ayrı eserler ortaya çıkardığını düşünüyor. Heykeltraşın yeni bir şey yaratmak gibi olduğunu düşünüyor.
Sanatın, para kazanmak için yapılacak bir iş olmadığını vurgulayan Karali, bu mesleğin gönül vermek ve sabırla çalışmak gerektirdiğini belirtiyor. Türkiye'de hala bu sektörü tam anlamıyla bilmeyenlerin olduğunu, ancak sanat eğitiminin mesleki bakış açısını geliştirdiğini ve öğrencilere farklı bir perspektif ve imkanlar sunduğunu düşünüyor.