Komşuluğa kültürümüzde çok önem veriliyor. Sonuçta insan ilişkisel bir varlık.
Şu anda komşuluk şunun için önemli, aileden sonra en yakın kişiler komşulardır. Son yapılan nörobilim çalışmaları bazı gerçekleri ortaya çıkardı. İnsan ilişkisel bir varlık, genetik şifreleri tek başına yaşamaya göre programlanmamış. Bu nedenle insan yalnız kaldığı zaman mutsuz oluyor. Hatta bununla ilgili bir bağımlılık modellemesi yapılıyor. Hayvanlarla ilgili bir deney var. Fareler kokain bağımlısı yapılıyor. Fare pedala bastıkça kokainli su geliyor. Kokain bağımlısı olmuş bir fareyi alıyorlar ve doğal sosyal çevresine koyuyorlar. Hayvan kokainli suyu içmekten vazgeçiyor. Bu çalışma müthiş bir devrim yaptı. Toplumda da bunun örnekleri vardır. Aslında insanların bağımlı olmasının nedenlerinden bir tanesi bağlanma ihtiyacını karşılayamaması. Madde bağımlısı olan insanların zayıf arkadaşlık ilişkileri, zayıf aile ilişkileri, zayıf insan ilişkileri vardır, yani yalnızdır. Canı sıkıldığı zaman alo diyeceği dostu, arkadaşı yoktur. Teselliyi ilişkide, uyuşturucuda bulurlar. Onunla geçici bir rahatlama yaşar.
Modernizmin kabusu; yalnızlık
Günümüzde modernizmin kâbuslarından birisi yalnızlık Şu anda Batı dünyasının en büyük sosyal sorunu budur. İngiltere, 2018’de Başbakanlık Ofisi Yalnızlık Bakanlığı kurulduğuna ilişkin açıklama yaptı. Bakan tayin etmişler. İleri yaşta 8,5 milyon İngiliz evde yalnız yaşıyor ve ani ölümler var. Sosyal destek için devlet yetişemiyor. Bakanlık kurum olarak çözüm üretmeye çalışıyor.
Yalnızlığa karşı “komşuluk” ilacı
Geleneksel kültürümüzün yalnızlığa çözüm olarak komşuluk sistemi. Bizim geleneklerimiz bunun çözümünü bulmuştu. Komşuluk ve aile sistemi. Modernizm tüketim ekonomisini teşvik etmek için kazan-çalış çarkı içerisinde tüketimle ilgili bir rekabete soktu. İnsan barışçıl olmayan bir rekabete girince aile ve komşuluk bağları zayıfladı. Herkes, herkesi engelleyen kişi olarak görmeye başladı. Önce ‘ben’ demeye başladı. İnsanlık tarihinde egoların bu kadar şiştiği bir çağ yok herhalde. Bu dönemde de yalnızlık gibi bir sonuç ortaya çıkıyor.
Kültürümüzde güzel komşuluk ilişkileri var
Toplumumuzda güzel komşuluk ilişkilerine ilişkin örnekler bulunuyor. Anadolu’da komşu çanağı varmış eskiden. Bizde pişer komşuya da düşer diye. Evde pişen yemek komşuya da götürülürmüş. Rahibe Terası’nın meşhur bir söz vardır. ‘Dünya nasıl iyi bir yer olur?’ diye soruyorlar. ‘Birebir iyilik yapmakla olur’ diyor. Komşuluğun zayıflamasının sebebi, birebir iyilik yapmamakla ilgili. Bizim kültürümüzde güzel komşuluk örnekleri var. Aşure geleneği, kurban bayramı gibi. Kurbanın üçte biri komşunun hakkıdır. Komşuda zekâta muhtaç biri varsa başkasına verilmez. Hz. Ali’nin çok güzel bir sözü var: ‘Birisi evini benim evimin yanına yaparsa benim evimin yanını seçtiği için ben onu aileden kabul ederim’ diyor.” d
Komşuluk ilişkisi toplumu ayakta tutar
Günümüzde komşuluk ilişkisi önemli. Bizi ayakta tutan çok önemli bir husus komşuluk ilişkisi. Özellikle küçük yerlerde komşuluk çok önemli, azaldı ama bozulmadı. Komşunda sıkıntı varsa ve siz rahat rahat yatıyorsanız siz bencil bir insansınız demektir. Dünyada mağdur, mazlum ve dezavantajlı insanlar var. İnsanlar bu durumdayken bizim oturup keyif yapmamız ne derece insanidir? En azından komşunuzla ilgili nasıl bir iyilik yapabilirim diye zihin haritamızda bir pencere açmamız lazım. Mağdur ve mazlum insanlar için neler yapabiliriz diye düşünmemiz gerekiyor. 10 liramız varsa bir lirasını mazlumlar için harcamak dünyayı daha yaşanılabilir yapar. İnanç sisteminde tebessüm sadaka olarak geçer. Tatlı söz sıcak bir gülüş, insan ilişkilerinde değerli unsurlardır. Bunlarda cömert olmak gerekiyor. Bunlarda cömert olursak sosyal çevremizde güzel insanlardan oluşur. Çıkar odaklı sosyalleşmek değil, insan odaklı sosyal network oluşturmamız lazım. İnsanlar dostlarını çıkar için değil hatır sormak için aramalı.
Çağımızın sorunu güvensizlik
Günümüzde özellikle büyük şehirlerde sosyal ilişkiler azaldı. Komşulukta ciddi bir azalma var. Güvensizlik çağındayız. Güven o kadar zayıfladı ki insanlar birbirlerine ‘Merhaba’ deyince bile kaygılanıyorlar. Bencilliğin ve bireyselliğin bu derece arttığı bu çağda bir müddet sonra güvensizlik ortaya çıktı. Selamlaşma hareketi vardır, eller kaldırılarak yapılır. Bunun sebebi Ortaçağ’da güvensizlik o kadar yaygınlaşmış ki insanlar ‘Elimde silah yok’ demek için bu şekilde selam veriyorlarmış. Rönesans ve reformla birlikte bu durumda ciddi bir dönüşüm yaşandı. Güven ilişkisi oluşmuştu. Batı şu anda onu da kaybediyor. Maddi refah seviyesi yüksek ama manevi refah seviyesi aynı şekilde yüksek değil. Bunun sebeplerinden birisi de komşuluk ilişkilerinin yok edilmesi.
Komşuluğun en büyük düşmanı çıkarcılık
Büyük şehirlerde komşuluk ilişkileri yaşanmıyor. Evde birisi vefat ediyor, üç gün sonra anlıyorlar. O derece bir umursamazlık var. Modern yaşantının hastalıkları da maalesef bize bulaştı. Bundan kendini koruyan dünyayı daha yaşanabilir yapıp aslında en büyük yatırımı da kendine yapmış olur. Kişi bunları yaparsa çocukları da görecek ve bunu modelleyecek. Ama sinik felsefe var. Sinik felsefe herkesi çıkarcı görmektir. Komşuluğun en büyük düşmanı dünyada çıkarcılığın artmasıdır. İnsanlar çıkarcıdır. Toplum da çıkar peşinde koşanlardan oluşmuştur. Nietzsche de bunu savunmuştur. Hatta sadaka kültürü ile dalga geçiliyor. ‘Yardımlaşma ve tevazu işletme maliyetini arttırır. Zayıf şirketler batsın kendine bakamayana yardım etmeyin’ şeklinde bencil bir anlayış var. Modernizm yardımlaşmayı küçümseyen bir kültür doğurdu. Modernizmin üretimi arttırmak için yaptığı bencilce paylaşımlar insan ilişkilerinde böyle bir olumsuzluk doğurdu ve bunun bedelini de böyle ödüyoruz. Boşanmalar ve şiddet arttı. Bu çağ güvensizlik çağı diye geçiyor. Komşu komşuya güvenmezse nasıl rahat yatabilir ki insan. Evde eşim bana zarar verebilir diyen bir kimse nasıl rahat uyuyamazsa aynı şey komşuluk için de geçerlidir. Evin güven alanı olması lazım. Komşularla güvenli ilişkiler kurulması lazım. Şu anda insanlar duvarları yükseltmeyi çözüm olarak görüyor. Duvarları istediğiniz kadar yükseltin komşuluk önemli.
Zihinsel dönüşüm yaşanmalı
Mimarinin komşuluk üzerinde etkileri var. Mimari bir kimliği temsil eder. Komşuluk bağları zayıf olan kültürlerde evler birbirine çok uzaktır. Biz toplum olarak yakın yaşantıyı seviyoruz ama modernizm koronavirüsten sonra iyice hızlandı. Bahçe ve villa tarzında şehirden uzak evler rağbet görmeye başladı. Komşu ilişkilerinde karşılaşıldığı zaman selamlaşmak, hal hatır sormak çok zor değil. Bunları kültürümüzde devam ettirmemiz gerekiyor. Sıcak ilişki ve yakın yaşantıları hayatımıza geçirebilirsek iyi bir yaşantımız olacak. Günümüzdeki modern mimari sistemde insanların teması azaldı. Bunun olumlu tarafı da olumsuz tarafı da var. Burada önemli olan insanın zihinsel dönüşümü. Zihinsel dönüşüm olmazsa binaların şekli çok da önemli değil. Konforlu ve rahat yaşamak insani bir istek. Geniş ev bizim kültürümüzde var. Onun için evi sığınak haline getirmemiz gerekiyor. Bütün dünyayı karşımıza alamayız ama insani ilişkileri güçlendirebiliriz.