Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, ODTÜ Teknokent Kuluçka Merkezleri Açılış Töreni'nde konuştu.
İşte Bakan Varank'ın açıklamalarından öne çıkanlar:
"Bugün, Ankara Kalkınma Ajansı'mızın destekleriyle yenilenen, kısa adı ATOM olan Animasyon Teknolojileri ve Oyun Geliştirme Merkezi ile KOSGEB’in destekleriyle hayata geçen Eğitim Teknolojileri Kuluçka Merkezi'nin resmi açılışlarını gerçekleştiriyoruz. İçinde bulunduğumuz bu bina yıllarca Ankara’da teknoloji girişimciliğini teşvik etmek için KOSGEB TEKMER olarak hizmet verdi. Öyle güzel başarılar elde etti ki aslında ODTÜ TEKNOKENT’in kurulmasına da vesile oldu diyebiliriz.
Ülkemizin kuluçka hizmeti sunan ilk yapılarından olan bu binayı Bakanlığımız, KOSGEB, ODTÜ TEKNOKENT ve Millî Eğitim Bakanlığı'mızın iş birliği ile kısa adı ETKİM olan Eğitim Teknolojileri Kuluçka ve İnovasyon Merkezi'ne dönüştürdük. Eğitim, danışmanlık, mentörlük, ortak altyapılar, ofisler, ne ararsanız burada mevcut. Dijital oyun, animasyon ve eğitim teknolojileri alanlarında girişimcilerimizin uğrak yeri olacağına inandığım merkezimiz, üniversitemize, Ankara’ya ve ülkemize hayırlı uğurlu olsun.
"Global oyun pazarı 200 milyar dolar büyüklüğe ulaşmış durumda"
Animation ve oyun, teknolojinin en hızlı gelişen alanlarından biridir. Özellikle veri depolama ve bulut tabanlı teknolojilerde, sanal gerçeklik ve metaverse alanlarında yaşanan gelişmeler oyun sektörünün gelişimini daha da hızlandıracaktır. 3 milyara yakın kullanıcısıyla küresel oyun pazarı 200 milyar dolar, animasyon pazarı ise 400 milyar dolarlık bir ekonomik büyüklüğe ulaşmıştır. Özellikle oyun sektöründe, tarihte görülen en büyük satın almaların birkaçına tanık olduk. Microsoft, oyun şirketi Activision Blizzard'ı yaklaşık 70 milyar dolara satın alarak, sadece oyun dünyası için değil aynı zamanda bir teknoloji şirketi tarafından yapılan en yüksek satın alım olarak tarihe geçti.
Konsol ve bilgisayar pazarının önde gelen şirketlerinden Take-Two Interactive, mobil oyun sektörünün önemli üreticilerinden Zynga'yı 12,7 milyar dolara satın aldı. Zynga, 2020 yılında Türk mobil oyun geliştiricisi Peak Games'i 1,8 milyar dolara satın almış ve Peak Games böylece ülkemizin ilk unicorn'u olmuştu. Oyun sektörü, 2030 yılına kadar 500 milyar dolar, animasyon sektörü ise 600 milyar dolarlık bir ekonomik büyüklüğe ulaşması bekleniyor.
Türk oyun sektörü de aldığı yatırımlar ve gerçekleşen başarılı satın almalarla dünyada ön plana çıkmaya devam ediyor. Türkiye’de oyun pazarının büyüklüğü 1,2 milyar dolara yükselirken, dijital oyuncu sayısı 42 milyona ulaştı. Sadece son beş yılda ülkemizde oyun alanında 800’e yakın start-up kuruldu. Türkiye’de geliştirilen oyunlar dünyanın en çok hasılat yapan oyunları arasına girmeye başladı. Bugün artık küçücük bir start-up, kısa sürede büyüyerek en köklü global şirketlerin onlarca yılda ulaşabildiği seviyelere kolaylıkla gelebiliyor. Oluşturdukları katma değer ve sağladıkları istihdam sayesinde ekonominin itici gücü olabiliyor.
Dolayısıyla biz de yüksek teknoloji başta olmak üzere tüm alanlarda başarılı girişimlerin kurulmasını teşvik ediyoruz.
"Eğitim teknolojileri sektörünün 5 yıl içinde 250 milyar doları aşacağı tahmin ediliyor"
Türkiye’nin ilk tematik ön kuluçka merkezi olarak kurulan Animasyon Teknolojileri ve Oyun Geliştirme Merkezi, bugüne kadar 2 binden fazla girişimciye kuluçka hizmeti verirken 500’den fazlasının da şirketleşmesine aracılık etti. Ancak daha fazlası için fiziki imkanları yeterli değildi. Elde edilen başarılar ve girişimcilerin talepleri karşısında kayıtsız kalamazdık, Ankara Kalkınma Ajansı'yla burayı desteklemeye karar verdik. Altyapıyı iyileştirdik, fiziksel kapasiteyi artırarak daha fazla girişimciye erişimi sağladık.
Yaşadığımız pandemi süreci ve devamında gelen teknolojik dönüşüm, oyun sektörü gibi eğitim sektörünün gelişimini de derinden etkiledi. Dijital içerikler, çevrimiçi eğitim platformları, interaktif sınıf ortamları gibi yeni yaklaşımlar ortaya çıktı. Artık Eğitim, mekândan ve zamandan bağımsız, veriye dayalı ve kişiye özel bir deneyime dönüşüyor. Burada ODTÜ’lü bir girişimci olan Eren Bali’nin başarılı şirketi Udemy’den bahsetmek yerinde olacak. ODTÜ Teknokent’e yurtdışından gelen eğitmenlerin girişimcilere anlattıkları dersleri kaydedip bir platform üzerinden herkese ulaştırmak için yola çıkan Udemy. Bugün yaklaşık 4 milyar dolar değere ulaşan bir unicorn haline getirdi. 125 milyar dolarlık bir pazara ulaşan eğitim teknolojileri sektörünün 5 yıl içinde 250 milyar doları aşacağı tahmin ediliyor. Bu manada, eğitim teknolojileri ekosistemini geliştirmeye yönelik ilk kurumsal yapı olacak açılışını yaptığımız Eğitim Teknolojileri Kuluçka Merkezimiz; Girişimcilerin fikirlerini hayata geçirmeleri için finansman, eğitim, mentorluk, işbirliği geliştirme ve yatırımcılarla buluşturma gibi hizmetleri sunacak. Ofis, ekipman ve altyapı desteği sağlayacak ve araştırmacıları, öğretmenleri, eğitim teknolojileri firmalarını, girişimcileri ve potansiyel yatırımcıları biraraya getirecek. Teknoloji girişimciliği alanında hizmet verecek bu kuluçka merkezinin, yeni unicornlar çıkarttığına hep beraber şahit olacağız, ben buna yürekten inanıyorum.
"2002 yılında 2 olan teknopark sayısını yaptığımız yatırımlarla 98’ye çıkardık"
Türkiye, teknoloji tabanlı işlerde ciddi bir sıçrama yakaladı, potansiyeli ise çok daha yüksek. Bu doğrultuda, ülkemizi öncü ülkelerden biri haline getirmek amacıyla; tüm kritik alanlarda milli ve özgün teknolojiler geliştirmek, yüksek katma değerli üretimi çoğaltmak ve teknoloji geliştiricisi insan kaynağını artırmak üzere
Milli Teknoloji Hamlesi vizyonunu ortaya koyduk. Tabi girişimcilik kültürünü yaygınlaştırmak öyle hızlı ve kolay elde edilebilecek bir mesele değil. Bu sürecin her aşamasını hızlandıracak altyapıları ve ihtiyaç duyulan destekleri sağlayarak girişimcilerimizin işini kolaylaştırıyoruz. Bu doğrultuda Ulusal Teknoloji Girişimciliği Stratejimizi kamuoyuna açıkladık.
Girişimcilik alanındaki politikalara yön vermek üzere; özel sektör, kamu, STK ve akademi temsilcilerinin katılımıyla Teknogirişim Konseyi’ni kurduk. Türkiye teknoloji girişimciliği ekosistemine milyar dolar değerlemeye ulaşan yeni Turcornlar kazandırabilmek amacıyla Turcorn 100 Programını başlattık. Dünyanın en gelişmiş 20 ekosistemi arasında yer alarak 15 Turcorn ve 5 Decacorn çıkarmayı hedefliyoruz. Kurduğumuz teknoparklar, kuluçka merkezleri ve TEKMER gibi altyapılarla yenilikçi iş fikirlerinin ticarileşmesini sağlıyoruz. Buralarda, girişimciler ile işletmeler, üniversiteler, yatırımcılar ve araştırma altyapıları arasında iş birliği imkanları oluşturuyoruz. Bakınız, 2002 yılında sadece 2 olan teknopark sayısını yaptığımız yatırımlarla 98’ye çıkardık.
Bugün geldiğimiz noktada Teknoparklarımız; 92 bin Ar-Ge personelinin çalıştığı 9 binden fazla girişime ev sahipliği yapan, Milyarlarca dolarlık ihracatın gerçekleştiği, yapay zekâ, oyun, sağlık, havacılık ve uzay teknolojileri gibi alanlarda kritik projelerin yürütüldüğü; birçok başarı hikayesinin yazıldığı alanlara dönüştü. Firmalarımızın kendi bünyelerinde kurdukları Ar-Ge ve Tasarım Merkezlerini de ilk defa biz desteklemeye başladık. Türkiye’de halihazırda 1581 Ar-Ge ve Tasarım Merkezi var. Bu altyapıların yanında elbette finansman konusu da girişimcilik ekosisteminin en önemli gündem maddesi.
"Değeri 1 milyar doların üzerinde olan Türk teknoloji şirketi sayısını 6'ya çıkardık"
Girişimcilik alanında altın çağını yaşayan ülkemizde sadece son 4 yılda sermaye piyasasına kayıtlı 1,3 milyar dolar büyüklüğünde 86 fon kuruldu. Özel sektörün yanında kamu kaynaklarıyla Teknoloji ve İnovasyon Fonu, Bölgesel Kalkınma Fonu ve Bilişim Vadisi Girişim Sermayesi Fonunu kurduk. Fonların fonu Tech-InvesTR programı çerçevesinde 2,8 milyar liralık kaynağı harekete geçirdik. Tabi, bu fonlara ek olarak, Kalkınma Ajansları, TÜBİTAK ve KOSGEB üzerinden girişimcilere sağladığımız birçok destekler mevcut. Tüm bu çalışmalar ve verilen destekler sayesinde Ar-Ge harcamalarının milli gelire oranı son 20 yılda binde beşten yüzde 1,40’a yükseldi. 2002 yılında yalnızca 29 bin olan tam zaman eşdeğer Ar-Ge personeli sayısı 222 bine ulaştı. Ar-ge kültürü kazanan özel sektör, 2002 yılında Ar-Ge harcamalarının yüzde 35’ini yaparken, bugün yüzde 65’ini yapar hale geldi. 2010 yılında Türk startupların aldığı yatırım 20 milyon dolar iken 2022 yılında Türkiye’de 315 teknoloji girişimi, yaklaşık 1,6 milyar dolar yatırım aldı. Değeri 1 milyar doların üzerinde olan Türk teknoloji şirketi sayısını 6'ya çıkardık. Ayrıca 200’den fazla global firma, Ar-Ge ve tasarım merkezlerini ülkemize taşıdı. Bu durum sağlıklı ve doğru bir istikamette yol aldığımızı gösteriyor.
"6’lı masanın metninden Türkiye’nin gerçek fotoğrafını göremediklerini anlıyoruz"
Önümüzde yaklaşan bir seçim var. Türkiye’yi hızla bu seçim atmosferinden çıkarıp yolumuza devam etmemiz gerekiyor. Yapacak çok işimiz var. Ben veriye dayalı siyaset yapmayı, kurusıkı atarak değil ayakları yere basarak konuşmayı önemseyen bir arkadaşınızım. Onun için biz neler yapacağız, önümüzdeki dönemde nasıl bir vizyon ortaya koyacağız bunu göstermenin yanında, acaba bize rakip olacaklarını iddia edenler neler vadediyor bunu da incelemeyi ihmal etmedim. Bakınız 6’lı masanın bir ortak politikalar metni var, bu metne baktığınızda bırakın yeni politika ve proje önerilerini daha ülkemizde şimdiye kadar neler yapılmış, Türkiye’nin gerçek fotoğrafı nedir bunu bile göremediklerini anlıyoruz. Bakınız metinden bazı başlıklardan size örnekler vermek istiyorum.
Diyorlar ki Türkiye’yi giderek sözümona dışlandığı uluslararası araştırma ve yenilik ağlarına dahil edip, AB yenilikçi ekosistemi içerisinde aktif olarak bulunmasını temin edeceklermiş. Göreve geldiğimiz günden bugüne araştırmacılarımızın uluslararası Ar-Ge ve yenilik işbirliği ağları içinde yer almalarını zaten teşvik ediyoruz. Geçtiğimiz yıllarda bir AB projesine sadece dahil olabilmek başarı kabul edilirken, şimdi Avrupa’dan çok sayıda kuruluşun katıldığı büyük konsorsiyumlu projeleri Türk koordinatörler yürütüyor. Üstelik, AB Programlarına ödediğimiz ulusal katkı payından daha fazlasını ülkemize geri kazandırmayı başardık. Neymiş Akademisyenlerin sanayi kuruluşlarında, teknoparklarda ve benzeri oluşumlarda çalışabilmelerinin önünü açacaklarmış. Akademisyenlerimiz zaten Ar-Ge ve tasarım merkezleri ile teknopark firmalarında tam zamanlı çalışabiliyor, Teknoparklarda kendi şirketlerini kurabiliyor. Sanayiye hizmet verebiliyor ama haberleri yok.
6'lı masanın metninden bir başka örnek: Türkiye’nin uydu geliştirme çalışmalarını hızlandıracak, bu alandaki teknolojilerin yerlilik oranını en az yüzde 50’nin üzerine çıkaracağız diyorlar. Onlar söyleye dursun, biz cumartesi günü Türkiye’nin ilk metre altı çözünürlüklü yerli ve milli yer gözlem uydusunu başarıyla uzaya fırlattık.
Milli gururumuz İmece, yörüngeye yerleşti. Şimdi 97 dakikada bir, günde 14 kez, Dünya’nın etrafında dönüyor. Her turunda TÜBİTAK UZAY yer istasyonuna bilgilerini iletiyor. Biz tasarladık, biz ürettik ve biz test ettik. Hem de yüzde 50 yerlilik ile değil, yüzde 90 yerlilik ile.
Türkiye Yüzyılı; bilimin, üretimin, verimliliğin, dijitalin, kalkınmanın, sürdürülebilirliğin, gençliğin ve başarının yüzyılı olacak. Yenilikçi ve teknoloji tabanlı girişimlerimizin katkılarıyla bu hedeflere çok daha hızlı ulaşacağımızın farkındayız. Bu manada küresel piyasada adından söz ettirecek yeni Türk markaları çıkarmak üzere cesur girişimcileri, yenilikçi fikirleri desteklemeye devam edeceğiz. Bu noktada üniversitelerimizden beklentimiz, girişimcilik ruhunun ve yenilikçilik kültürünün gelişmesinde öncü olmaları. Açılışını yaptığımız merkezlerimizin de bu hedefe giden yolda ülkemize çok önemli katkılar sunacağına yürekten inanıyorum."