İnsan kelimesi nisyan kelimesi ile akrabadır. Hani ne deriz; Hâfıza-i beşer nisyân ile mâluldür. Yâni insan unutma özürlüdür. Bundan dolayı da acûl, zalûm, cehûl ve nankör gibi sıfatlarla nitelenmiştir Kur’ân-ı Kerîm’de. Elbetteki Allâh CC her şeyi en iyi bilendir. Bizi O yarattı ki, bizi bizden iyi bileceği noktasında şüphe câiz değildir.
KİMLER İÇERİ, KİMLER DIŞARI?
KİMLER DOST, KİMLER HAŞARI?
Nitekim bu gün ülkemizin durumuna bir bakalım. Ben vatandaşın diliyle konuşuyorum; daha düne kadar işe bisikletle gelip-gidiyordu, dükkân kiraydı, şimdi dükkânı var, kendisinin, oğlunun ayrı arabaları var, çocuklarını bu hükümet zamanında işe de soktular, anlamıyorum, veryansın ediyorlar. Ben diyor adam ilerleyemedim, babam rahmetli oldu, onun gibi yürütemedim işi, zar-zor yürütüyorum. Ama bu, hükümetin kabahati değil. Şimdi ben de hükümete yüklenebilirim. Suçu onlara atarım. Hem kader diye bir şey var. Sonra herkes başarılı olacak diye bir şey de yok. Tıpkı herkes zngin olacak diye bir şey olmadığı gibi. Ne diyorduk; evet, çocuklarımı onlar gibi işe de sokamadım. Onlar oy vermiyorlar. Ben herhâlükârda veriyorum. Bu mesele para meselesi değil ki. Partiden öte ülke dâvâsı var ortada. Yâni paramız olsun ama kimseye faydamız olmasın. Kimseye kapıyı açmayalım gâvurlardan başka. Onlar gelsin, gitsin; onların dediği olsun, bize de yandan rüşvet niteliğinde yandan krediler, paralar elsin. Zâten böyle bir şey yok ta, meselâ yâni. Çünkü kimse kimseye bedava para vermez. Mutlakâ karşılığı vardır. Hele gâvur hiç vermez. Şimdi böyle bir maddî bolluğu hangi Müslüman kabul eder? Ne demek istediğimizi anlıyor olmalısınız. Hani nerede Türklük gurur ve şuuru. Nerede Müslüman olmanın izzeti? Hani onlar Batı Kulüptü? Şimdi, FETÖ misâli, bir Tayyip düşmanlığı bahânesiyle tüm mefâhiri, ilkeleri, yerel ülke menfaatlerini bir çırpıda görmezden gelmek var mı? Yeterki Tayyip gitsin, sonuçta isterse ülke bitsin! Acabâ dünyâda böyle bir vatandaş türü daha var mı güzel ülkemizden başka?
EY KULAK AS(may)ANLAR!
Değerli okurlar; satılmış ve hâinler görevini yapıyor da, ey üç kuruş için onların lâfına kulak asanlar sizlere sesleniyorum:
Arkadaşlar; hiçbir menfi propagandaya kapılmamak lâzım. Kaldı ki ülkemizde olumsuzluklar olsa da süper ligde mücâdele veriyoruz. Bu çok açık değil mi? Mevcudun mâkul bir alternatifi de bulunmadığı durumda başka sevdâlara kapılmak ülkeyi ve ümmeti ittihat-terakkîvârî bir, sonucu belli mecrâ ve mâcerâlara sürüklemekten başka bir şey değildir. Hem, beğenmediğimiz taraflar ve kişiler varsa ki elbette olacak; bn beğensem, beğenmeyen birileri mutlakâ bulunacak, o zaman biz neden atak davranıp ta oraları sâhiplenmedik şeklinde kendimizi srgulamamız gerekmez mi?
SULAR AKAR, TÜRKLER BAKAR!
Bakınız; dünyâ siyâsetinin hak-hukuk, akit tanımaz tutumuna karşı lâf kalabalığına bakmadan işine bakan, tavrını fiilî olarak ortaya koyma irâdesine sâhip bir dönemi yaşıyoruz. Çok şükür. Eskiden böyle bizi gururlandıracak hamlelerimiz var mıydı? Hani Alman ne dermiş; SULAR AKAR, TÜRKLER BAKAR! Sonra barajlar yapılmaya başlandı, ferahladık. Bakınız etrafımız ateş çemberi. Şimdiye kadar hep seyirciydik. Ama şimdi, “hop arkadaş; buradayız” demeye gerek duymadan gerekeni yerinde ve zamânında yapıyoruz. Ben inanıyorum ki, aynı zihniyete sâhip bir başka yönetim de olsa böyle bir irâde olmadıkça bölgede tutunamazsıniz.
Şimdi; gelgelelim, bu atak davranışın da bir bedeli var. Birçok zorluklar yaşıyoruz. Ama böyle bir idaremiz olduğu için göğüsleyebiliyoruz. Ekonomik olarak ta kayıplarımız bu idârenin kazandirdiklarindan bir bölümü olabilir sâdece. Çünkü daha öncesini unuttuk.
KÂR-ZARAR
Sanmayın ki feryatlar, gerçek bir zarardandır;
Kötülük gelmeyecek, mazlum, mağdur yârdandır!
Unutuldu herhâlde eski mahrûmiyetler;
Varsa eğer bir kayıp, kazanılan kârdandıŕ!...
Diğer yandan, bu dediklerimiz işin maddi boyutu. Manen düşündüğümüzde, Ümmet-i Muhammed'in ümit bağladığı bir ülke olarak sancağı yükselten eli, bir kaç kuruş zarar ettik diye zayıflatmanın Hak katındaki vebâli de unutulmamalıdır. Kaldı ki ekonomik olarak ta, Suriyeli kardeşlerimizin de sağladığı sinerji ile beraber çok hareketli bir dönem yaşadığımızı düşünüyorum. Sıkıntılar bize has değil. Pandemi neyse ekonomi de o dünyâ ölçeğinde. Bundan tüm dünyâ etkilendi. Biz en hafif atlatanlardaniz.
TRENDEN TREND’E…
Elbetteki böyle bir hakkınız var. Hattâ işinize gemiyorsa okumama hakkınız da. Tabiî ki, yalın olarak baktığımızda, n’oluyoruz diye sorular akla gelmiyor değil, gelmeyecek gibi de değil. Ama hem kendimize, hem de kafası özellikle karıştirilan insanlarımiza meseleyi soğukkanlı bir şekilde izah etmek, “içimizdeki beyinsizler yüzünden bizi helâk etme Allahım!” diyerek yürüyüşümüzü kesintiye uğratmadan, Allâh için, millet için, ümmet için bu treni yürütmek, bu trendi sürdürmek durumundayız. Her şeye rağmen, daha iyisi var, daha güzel olacak diyenler varsa; -öyle bir şey yok ta şu ya da bu sebeple öyle inananlar varsa- yapacak bir şey yok, bizden sâdece uyarması; Allâh CC Ümmet-i Muhammed olarak cümlemizin yardımcısı olsun wes'selâm...