Yerel

Tıp biliminde geçen 50 yıl

DÜZCE ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ÇOCUK SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI ANABİLİM DALI KURUCU BAŞKANI PROF. DR. KENAN KOCABAY, TIP BİLİMİNDE GEÇİRDİĞİ YARIM ASIRLIK DÖNEMİ DEĞERLENDİREREK, GENÇ HEKİMLERE ÖNEMLİ TAVSİYELERDE BULUNDU.

Abone Ol

Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Kurucu Başkanı Prof. Dr. Kenan Kocabay, tıp biliminde geçirdiği yarım asırlık dönemi değerlendirerek, genç hekimlere önemli tavsiyelerde bulundu.

Kurucu Dekan ve Çocuk Hastalıkları Anabilim Dalı Kurucu Başkanı olarak birçok Tıp öğrencisinin ve asistanın eğitimine katkıda bulunduğunun altını çizen Prof. Dr. Kenan Kocabay açıklamasında “Bizim klinikte 50’ye yakın asistan, Çocuk Hastalıkları ihtisasını alarak uzman doktor oldu. Benim mesleğe başladığım yıllarla şimdiki devir arasında çok farklar var. Şimdiki gençler aceleci, sabırsız ve her şeye çabuk erişmek istiyor, fazla zorluklara katlanmak istemiyor, nöbet tutmak istemiyor ve bol paralı işleri tercih ediyor. Malpraktis davaları nedeniyle asistanlar TUS sınavında nöbetsiz hekimlik branşlarını tercih ediyor” ifadelerine yer verdi.

“Meslek hayatımda çok sayıda acı ve tatlı unutulmayacak anlar yaşadım”

Meslek hayatında çok sayıda hatıraları olduğunu ifade eden Kocabay, “Meslek hayatımda çok sayıda acı ve tatlı unutulmayacak hatıralarım vardır. 1999 Düzce depreminde hayatını kaybeden 5 tıp öğrencimizi ve deprem sonrası Acil Servis’te depremzedelere kaos ortamında hızlı tıbbi yardım yapmamızı hiç unutamıyorum. Anne ve babası tarafından terkedilen bebeklere, zaman zaman Çocuk Kliniği’nde rastlıyoruz. Bunların artışı sosyal yapımız için endişe verici olmaktadır” dedi.

“Eğitim bisiklete binmek gibi”

Eğitimde sürekliliğin önemini vurgulayan Kenan Kocabay, “Ben kendimi bugün mesleğe yeni başlamış gibi kabul ediyorum. Kendimi geliştirmek için sürekli okuyorum. Ben 50 yıllık bir hekim ve idareci olarak Tıp eğitimine elimden geldiği kadar katkıda bulunmaya çalıştım. Ben devletimin imkanları ile fazladan bir para ödemeden devlet okullarında ve Tıp Fakültesi’nde ücretsiz eğitim gördüm. Devletin bana kazandırdıklarını ve borcumu ben de toplumumuza ve öğrencilere eğitim vererek ödedim. Öğrencilere ders anlatırken eğitimin tıpkı ‘bisiklete binmek’ gibi olduğunu, devamlı sürmek gerektiğini, bir maraton koşucusu gibi eğitime ara vermeden sürekli çalışmaları gerektiğini ifade ediyorum. Eğitim sadece eğiticinin çabası ile olmaz. Öğrencinin de motivasyonu yeterli olmalıdır. Günümüzde internet ve teknolojik imkanlar ile bilgiye çok hızlı ulaşılabiliyor. Bu öğrencilerin eğitimi için benim öğrencilik ve asistanlık yıllarıma göre çok büyük bir kolaylık imkanı sağlıyor.

Geçmişi bilmeden geleceği planlamak zordur. Onun için gençlerin geçmişi de bilmesi gerekiyor. Öğrencilere tıp mesleği konusunda rol model olabilecek önder öğretim üyelerine de ihtiyaç var. Kız öğrencilerin sınıfların yarısından fazlasını doldurmasını önemsiyor, tıp eğitiminde onların motivasyonlarının daha iyi olduğunu gözlemliyor ve başarılı buluyorum. Toplum nüfusumuzun yarısı kadın olduğuna göre onların ülkemizde sağlık problemlerini çözebilecek kadın hekimlerin yetişmesi geleceğimiz için mutluluk kaynağı olacaktır. Gençlerimizin vefalı olmalarını ve yapılan hizmetlerde çok sayıda kişinin katkısının olduğunu bilmeleri gerekir. Gençlerin bundan sonra benim bu işe nasıl katkım olabilir şeklinde düşünmeleri, ellerini taşın altına koymaları gerekir. Son olarak gençlere tavsiyem ‘Bütün umudum gençliktedir.’ diyen Mustafa Kemal Atatürk’ün izinde vatanımızın birlik ve bütünlüğünü en önde tutmalarını öneririm” diyerek açıklamalarını sonlandırdı.