Evlere kapanılan ve öğrencilerin sınav stresinin üzerine bir de mini travmalar barındıran zorlu bir YKS sürecinin ardından, üniversite adaylarını ilgilendiren önemli bir dönemin başlangıcındayız. 28 Temmuz’da sonuçların açıklanmasından sonra başlayacak olan tercih döneminde öğrencileri neler bekliyor, doğru tercih için bu dönem nasıl değerlendirilmeli? Pandeminin de etkisiyle öğrencilerimiz gerçekten zor bir süreç geçirdi, hayatlarının doğal akışı sekteye uğradı ama şimdi soğukkanlı bir şekilde çok önemli olan tercih kısmına odaklanmalıyız. Meslekleri ve kendimizi, mutlu olacağımız alanları çok iyi tanımalıyız. En önemlisi içimizdeki müziği dinlemeliyiz. Sınava giren ve bir bölüme yerleşen her 3 öğrenciden biri bir sene sonra tekrar sınava hazırlanıyor. Bunu düzeltmek için mutlu olacağımız mesleği veya bölümü seçerken çok dikkatli davranmalıyız.
Telaşa gerek yok! Acele etmeden karar vermeye odaklanın
Tercih maratonuna dahil olmanın ilk kuralı olarak sakin olmayı öneriyorum. Akıllı ve sakin olmak lazım, çok hızlı hareket etmemek gerekir. Tıp doktorlarının çok güzel bir tabiri vardır. Yoğun bakımda kullanırız bu ifadeyi en çok. “Acele etmeden, çok hızlı.” Acele etmek başka, hızlı olmak başka. Şuan hızlı olmamızı gerektiren bir süreç yok. Bütün sene çalışmış, emek vermiş, puanınızı almışsınız. Tadını çıkararak, eziyete çevirmeden hayallerinizi planlayın.
Ne istediğinizi bilin, içinizdeki müziğe kulak verin
Gençlik çağındaki adaylar hangi konulara yatkın olduğunu ve hayattan ne beklediğini bilmesi gerekir. Kişilik özelliklerinize göre neye yatkın olduğunuzu netleştirmelisiniz. Tarih mi edebiyat mı konusunda arada kalabilirsiniz ama hemşirelik mi Türk dili ve edebiyatı mı? Bu konuda arada kalmamalısınız çünkü çok farklı alanlar. Birkaç örnek vereyim. Bir öğrencimin hümanist özellikleri var, yardım programlarına gönüllü olarak katılıp tüm dünyada bu alanda bir şeyler yapmak istiyor. Tıp alanına yönelimi de var, bu seçim onun kişilik özelliklerine de tam uyum gösteriyor. Bir diğer öğrencim pilot olmak istiyor. “Diyelim ki olamadım, uçak mühendisi olacağım” diyor. Uçaklara olan ilgisini küçük yaşlardan itibaren o kadar kodlamış ki kendisine. Tercih yapacak öğrencilerin bu şekilde kişisel özelliklerine de uygun bir alan belirlemelerini öneriyorum. Zaten alanlarını keşfetmişlerdir, ama onlara empoze edilen şeylere de kulaklarını tıkamaları lazım. Her insan içinde müzikle doğar ama sadece belli insanlar o müziği hayatına yayar. İçindeki müziği dinlemelerini öneriyorum.
Aklınızdaki mesleklerin zirvesindeki insanlarla fikir alışverişi yapın
Kendi kişilik tarzınıza ve yeteneklerinize uygun birkaç meslek seçtiniz. Peki bu mesleğe giden yolda nasıl bedeller ödeyeceksiniz? Sizi nasıl bir hayat tarzı bekliyor? Okuldan sonra nasıl bir süreç olacak? Mesleğinin zirvesinde ve keyif alan insanlarla bir araya gelin. Sahadan bir insanla fikir alışverişinde bulunmak empati yeteneğinizi artıracak. O meslekle ilgili daha rahat hayal kurabilmenizi sağlayacak. Bunu öğrencilerime mutlaka öneriyorum. Tabii mesleğini severek yapan, sizi meslekten soğutmadan artı eksilerini masaya yatıracak birilerini bulmanız önemli.
Ebeveyn baskısına dikkat: Yönlendirmeden desteklemek önemli
Bazı durumlarda istemeden de olsa aileler çocuklarını yanlış tercihe doğru itebiliyor. Anne babalar için evlatlar elbette ki çok kıymetli. En iyisi olsun istiyorlar. Çocuklarını çok iyi tanıdıklarını düşünüyorlar ve tecrübelerini yansıtmak istiyorlar. Gençlerin aynada göremediğini olgun insanlar tozlu tuğlada görür. Hayat tecrübesi çok önemli, evet ama şunu unutmamalıyız ki devir çok değişti. Anne babanın tecrübesi de şuanda mevcut şartlarda yetmiyor, bazen yönlendirmede eksik kalabiliyor. Doğru kaynaktan akıl almak lazım. Anne babalık gönül olayı ve içgüdüsel. Bu seçim öyle bir şey değil. Anne baba sahaya belli mesafede kontrollü bir şekilde durmalı ve bu işi bilen profesyonellerle çocuğunu buluşturmalı. Dünyadaki devinim çok hızlı ve bizim çocuklarımız başka bir dünyada yaşayacaklar. Ebeveynlere söylemek istediğim şu; seçenekler sunabilirsiniz ama karar gencin.
21. yüzyılda büyüklerimizin ‘altın bilezik’ olarak nitelendirdiği mesleklerin yanında bir sürü yeni meslek olduğunu hatırlatmak isterim. 24 Tane tercih hakkının arasına istemedikleri hiçbir mesleği koymamaları gerektiği konusunda gençleri uyarıyor.
‘Tek meslekle bile hayat geçmeyecek artık. Alanlarda yetkin olmak durumundasınız. Makul, mantıklı, içinize sinen bir yola çıkın. Bir tane hayatımız var, yedeğiniz yok. Kimseyi memnun etme gibi bir göreviniz yok. Meslek seçiminde ebeveyn tercihinden çok gencin kendi yetenek ve ilgi alanlarının esas alınmasını öneriyorum.
Yanlış tercihten korkmayın, altyapınızın üzerine farklı renkler ekleyebilirsiniz
Herhangi bir sebeple istenmeyen bir mesleğin seçilmesi durumunda da hayatın sonu olmadığını, bunun da çözümünün farklı yetkinliklerle sağlandığını nilmenizi isterim. Bölümlerin üzerine farklı bir yetkinlik eklenmesi daha farklı yollar açar. Örneğin istemeden de olsa psikoloji okudunuz, üzerine sanat tarihi eklerseniz, mühendislik okudunuz ama üzerine tasarım eklerseniz, iletişim eklerseniz bir fark yaratmış olursunuz. Yanlış tercih yaparsam ömür boyu mutsuz olurum diye düşünmeyin, lisansınızı yaptıktan sonra yüksek lisansta alternatifine bakabilirsiniz. Yan dal, çift anadal gibi çok fazla avantajınız var. 5 yıl sonra belki siz de değişeceksiniz. Sistem öyle bir noktaya gidiyor ki, siz her koşula adapte olabilme yeteneği geliştirirseniz istediğiniz alana kayabilirsiniz. Altyapının üzerine farklı renkler eklediğiniz için daha fazla aranan ve özel bir birey olabilirsiniz. Bu sizin avantajınıza dönüşecektir.
Sadece iş bulma kaygısıyla tercih yapmak sizi sıradanlaştırır
‘Hayatınız için önemli, yepyeni bir yola çıkıyorsunuz. Sadece iş bulabilir miyim olarak bakarsanız ve kendi yetkinliklerinizi göz ardı ederseniz, sürüye karışır ve kalabalık sürüde değersizleşirsiniz. Üniversite kartviziti ile iş bulma devri sona erdi. Hiçbir devlette sen şunu okuyacaksın ben seni memur alacağım gibi bir şey yoktur. Burada yol belli. Belli eğitimi alacaksınız, kendinizi güzel yetiştireceksiniz, özellikleriniz olacak ve insanlar sizi kapacaklar. Hakkını vererek yaptığınızda karşılığını alacaksınız.
Üniversiteyi değil ‘mutlu olacağınız bölümü’ seçin
İsmi olan üniversiteleri tercih etmek için istemediği bölüme dâhil olan öğrenciler hata yapmış olur. 10 Sene önce olsaydı iyi üniversitelerde belli meslekler vardı ve buralardan mezun olunca iş garantisi vardı. İşveren de belli üniversite mezunlarını tercih ediyordu. Şimdi durum böyle değil. Bu öğrenciler için çok büyük bir avantaja dönüştü. İşveren artık kişinin yetkinlerine, yeni mezun olsa bile nasıl bir fark yarattığına, kendisini nasıl geliştirdiğine bakıyor. Sırf ismi olan bir üniversitede, istemediğin bölüme yerleşmek, sadece mutsuzluk getiriyor.