Yazıya mealini Diyânet Kur'an Yolu Tefsirinden aldığımız bir ayetle başlıyoruz:
ÖYLE BİR KAVİM Kİ;
ALLÂH CC ONLARI SEVER...
"Ey iman edenler! Sizden kim dininden dönerse bilsin ki Allah öyle bir kavim getirecektir ki Allah onları sever, onlar da Allah’ı severler; müminlere karşı alçak gönüllü, kâfirlere karşı vakarlıdırlar; Allah yolunda cihad ederler ve hiç kimsenin kınamasından korkmazlar. İşte bu Allah’ın dilediğine verdiği bir lütfudur. Allah’ın lütfu geniştir; O, her şeyi bilir. (Maide Sûresi:54)
TEDBİR BİZDEN, TAKDİR ALLAH’TAN...
Tedbiri elden bırakmamak ve de bir kul, şuurlu bir vatandaş olarak elimizden geleni yaptıktan sonra tevekkülle beraber işi Allah’a havale edeceğiz. Telâşa düşmeyecek, endişeye kapılmayacağız.
SEN ASLÂ SIRADAN DEĞİLSİN!...
Ey millet, kendini hor görme, misyonunu da basit. Şu çağda yukardaki ayete bakarak konumunun ne olduğunu gör. Sen asla sıradan değilsin, basit değilsin.
UCUZ HESAP, PAHALI SONUÇ!
Şunu bilesin ki tüm dünyanın mesuliyeti senin üzerinde. Ucuz hesaplara, şu bu fiyatlarına, bezirgân yaygaralarına kapılma. Öyle değil, daha iyi bir şey zaten yok ta, velev ki öyle olsun; her şey dünya mı?
DÜNYÂ, DÜNYÂDAN MI İBÂRET?...
Bize göre bizim anladığımız dünya her şey. İşte ayet ortada. Biz o millet, o topluluk olmak için her türlü fedakârlığı göze almış ve asırlarca o sancağı taşımış, bayrağı dalgalandırmış bir milletiz. Şimdi onu elimizden almaya çalışıyorlar. Alıp ta yere çalmak için ama daha yükseğe çıkarmak için değil.
MES'ÛLİYET "MÜNDEMİÇ"...
Bu kısmen başarıldı; hilâfet makamı ilga oldu ama, onun misyon ve sorumluluğu yine bizim üzerimizde. Zaten meclis zabıtlarında da bu "MÜNDEMİÇ" mefhumuyla ifade ediliyor.
KAYMAK İSTEYEN KAYPAKTIR!
Bu misyonu ağır görüp altından kaymak, küresel güçlerin peyki olarak gününü gün edip bu dünyadan midesinin keyfini sürerek gitmek isteyenler olabilir. Ama bir ulvî dava ve misyonu haiz olmanın şerefiyle yaşamak isteyenler de vardır ve bu ülkenin aslî unsurudur.
KİMSENİN ŞÜPHESİ OLMASIN...
Onlar bu şerefli misyonu temsil ve onu canlı tutmak için asırlarca ne yapmışlarsa onu her zaman sergilemeye hazırdırlar. Bundan kimsenin şüphesi olmasın.
Allah CC bu milleti seviyor.
ÂDETÂ BİR SEFERBERLİK...
Allah CC sevdiği kuluna belâ verir. Onu devamlı imtihanlara tâbî tutarak derecesini yükseltir. Bununla ilgili gerek ayet, gerekse hadisler çok. Biz onlardan ilhamla söyleyelim ki Rabbimiz bu son deprem afetiyle de aziz milletimize âdeta bir seferberlik seyri yaşatıyor.
KENDİNE GEL; YERİNİ-YURDUNU BİL!
Ben şöyle anlıyorum; Ey Türk Milleti, senin önünde çok büyük işler var. Sen at sırtından inmeyen mücahid bir milletsin; unutma. Çok daldın bu dünyaya. Aklını başına al, toparlan. Senin dünya üzerinde bir farklı yerin var. Stratejik konumunu, gönül coğrafyanı, dünya mazlumlarını unutma. Sana uyku, sana durmak yaraşmaz. Titre ve kendine dön.
Ve nitekim de döndü milletimiz. Ânında organize oldu. Ancak bu kadar olur.
OLAY BÜYÜK, DÜNYÂ KÜÇÜK...
Tabiî, olay çok büyük olunca bir anda herkese ulaşılamadı elbette. Bulunduğunuz şehrin komple yandığını düşünün. Mevcut itfaiyenin yetişme şansı olur mu hemen? Sayı yeter mi? Sayı yetse yollar geçit verir mi? Meselâ yâni.
MAHMUT HASGÜL ANLATIYOR:
Her neyse. Şimdi, deprem bölgesinde yaşanan, bizi biz yapan özellik ve güzellikleri, kendini insânî hizmetlere adamış, deprem deyince öğrencileri ve çevresiyle yollara düşmüş bir güzel insan Mahmut HASGÜL'ün bizzat yaşadığı paylaşımlarından iktibasla, müsâmahasina sığınarak yansıtmaya çalışacağız; buyrun:
"100 gr. ÇAY, BİR TABAK ŞEKER!"
Gölbaşı, Mimar Sinan Mahallesi Muhtarı Mehmet abi anlatıyor.
Depremden sonra ilk yardım paketleri Tokat’tan geldi. Paketlerin arasında küçük bir poşet vardı. Poşetin içinden 1 kilodan biraz fazla bulgur, yüz gram kadar çay, bir tabak şeker ve bir pusula çıktı. Pusulada şöyle yazıyordu. 'Geçmiş olsun. Allah inandırsın, evde sadece bunlar vardı. Kusura bakmayın. Bir aileyi Tokat’ta evimde misafir edebilirim. Dualarım sizinle.'
Bizi en çok duygulandıran yardım paketi bu oldu.