Her yıl 8 Mart’ta, kadınlara çiçekler verilir, sosyal medyada kutlama mesajları paylaşılır, birkaç yerde farkındalık etkinlikleri düzenlenir. Sonra? Sonra genellikle her şey eskiye döner. Ama mesele sadece bir gün hatırlanıp, ertesi gün unutulacak bir konu değil.
Bir erkek olarak, 8 Mart’a sadece “Kadınlar Günü” olarak bakmak yerine, asıl mesajını kavramamız gerektiğine inanıyorum. Kadınlar, bu dünyayı omuzlarında taşıyor. Çalışıyorlar, üretiyorlar, annelik yapıyorlar, bakıma muhtaç olanlara el uzatıyorlar, sanatın, bilimin, siyasetin içinde var olmaya çalışıyorlar. Ama hâlâ birçok yerde eşit haklara sahip değiller, hâlâ birçok alanda görünmez kılınıyorlar.
Kadınlar sadece “nazik, fedakâr ve güzel varlıklar” olarak romantize edilmemeli. Onlar emekçidir, mücadele verendir, haklarını isteyen bireylerdir. Eğer bugün gerçekten anlamlı bir şey yapmak istiyorsak, kadınların sesine kulak vermeliyiz. İş yerinde, evde, sokakta eşit haklar ve adil bir düzen için ne yapabileceğimizi sorgulamalıyız.
Belki de 8 Mart’ı bir kutlama günü değil, bir farkındalık günü olarak görmek en doğrusu. Çünkü bir gün değil, her gün kadınların yanında olmak, onların mücadelesini görmek, desteklemek gerekir. Çiçekler bir gün sonra solar, ama adalet ve eşitlik çabası sonsuza kadar yaşamalı.
Bugün bir çiçek vermek yerine, bir hakkı savunmayı deneyelim mi?