Ülkemiz bir GÜLŞEN OLAYI yaşadı biliyorsunuz. Hemşehrimiz olması dolayısıyla ilimizde daha bir yakından tâkip edilen olayın fâilesi Gülşen'in 30 Nisan'da verdiği bildirilen bir konser sırasında sahnedeyken yanındaki bir kişi hakkında söylediği, “Daha önce İmam hatipte okumuş, bence sapıklığı oradan geliyor” şeklindeki sözleri geçen ay medyada yayılmış, oldukça tepki toplamış, hakkında mitingler yapılıp dâvâlar açılmıştı. Önce tutuklandı. Sonra da göz hapsi derken, şu an tamâmıyla serbest mâlum.
VAKFA FRANSIZ BİR MÜCÂHİT?!
Gelgelelim bu bize göre piyasadaki gülşenlerin yanında çok sıradan kalıyor. Fazla öteye, karşı tarafa falan gitmeye gerek yok; bizim bu tarafta, içimizde, gûyâ dâvâ adamı havasında bulunanlar içerisinde bunların çok daha katmerlileri var. Mesele şaşı ya da aykırı bakmaksa, içimizde bunun numûneleri sayılamayacak kadar çok.
Nitekim, geçtiğimiz ay sonu kaleme aldığımız bir yazıda bunun bir örneği vardı. Önümüzdeki günlerde seçim yapacak, hükümet nezdinde mûteber ve etkin, Ordu'daki ilk kurucularından bulunduğumuz Eğitim-Bir-Sen sendikamızın başkanlığına da aday olan bu mücâhit(!) arkadaşın, bir müdür ataması bağlamında yaptığı paylaşımları tekrar hatırlatalım. Bakalım siz yakıştıracak mısınız?
MUHÂCİR HALK, ENSAR MİLLET....
"Lokman UZUNÇAKMAK: …..bi dini vakfın başka bir yere atlama dürtüsünde olan insanlara pabuç bırakmayacağız… İfşa edeceğiz dini vakfın yöneticisinin yaptıklarını
Lokman UZUNÇAKMAK: Bu iş bitmedi; O vakıf neden soruşturma geçirdi biliyoruz; o vakfın yöneticisi ile çalıştım biliyorum; vakfın ismi meşhur"
Doğru, o vakfın yöneticisi ile çalışmışsınız. O da sizi biliyor. Başka bilenler de var. Kendinizden eminseniz, hodri meydan; onlar her şeye hazır. Sen güvenebiliyor musun kendine?
“O vakıf, bi dînî vakıf, pabuç, ifşâ!” derken uslûbundan hışım taşıyor. Bunu, târih boyu Ensar olmuş, bünyesi muhâcir dolu, hâlâ akın akın gelen mülteci ve muhâcirlere kucak açan ve kıyâmete kadar da açacak olan bir milletin evlâdı olduğuna inanan kimse söyleyemez!
MADIMAK, MENEMEN; ERMENİSTAN...
"Lokman UZUNÇAKMAK: Bizim orta noktamız yok; …….cemaziyel evveli belli bir vakıf yöneticisinin ithamları ile değerli bir müdürü yaralamanın İslami ve insani olmadığını düşünüyorum…"
Burada ayrıca açık bir küçümseme var. Demek ki, böyle bir oluşumla ilgisi yok. Böyle bir kültür ve atmosfere uzak. İthamlar da tamâmen militan sol ağzı. Anlayana fazla söze hâcet yok; ortada asılsız bir olay var, ama karalamak isteyenler için böyle bir haberin çıkması yeterli. İspâtı şart değil. Tıpkı Madımak gibi, tıpkı Menemen gibi. Bunlar düzmece olaylar ama, müslümanları karalamak, yeni neslin gözünden düşürmek adına devamlı kullanılır. Ermeni soykırımı meselâ. Ülkemize baskı kurmak için devamlı tekrarlanır. Bunun gibi bir şey.
SİYÂH TAŞ, BEYAZ TÜRK!
Kaldı ki diyelim var; hangi insan grubu yok ki çürükleri olmasın? Meleklerden oluşan bir insan grubu olabilir mi? Şimdi bir grupta biri hasbel'beşer bir hatâ yapacak olsa, bütün o gruba aynı gözle mi bakılacak? Bir sürü günahkâr Müslüman var. Şimdi dîni itham mı etmemiz gerek hâşâ?
Bu arkadaşın vakıflara bakışının sakat olduğu açık. Bu müdürlük olayını fırsat bilip verip veriştirmiş âdetâ. Maalesef, sûret-i haktan görünen nice böyle insanlarımız var bizim çevremizde, bizim adımıza piyasaya çıkan. Bence böyleleri gülşenlerden çok daha fazla dikkât etmemiz gereken isimler. Sağ gösterip sol vurabilecek tipler. Pirincin içerisindeki beyaz taşlar. Ya da bizim gibi Anadolu insanı zannettiğimiz beyaz türkler bunlar. Ne çekiyorsak bu tipler yüzünden çekmiyor muyuz? Millet olarak ta, devlet olarak ta! Ankara’nın sıkıntısı da bu değil mi taşrâya karşı? Problemin başı bu! Senden görünen başkaları!
TÜRGEV, ENSAR; ERDOĞAN...
Bu arkadaşın yaptığı işin garâbetine bakınız ki, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan ailesinin Kılıçdaroğlu’na yönelik açtığı davalarda kazanılan son tazminatları TÜRGEV ve Ensar Vakfı'na bağışlayacağını söylerken o vakıflar aleyhine rahatlıkla konuşabiliyor. Kaldı ki, bu arkadaşın âmirlerinin çoğu da vakıf ve benzeri STK'larda görev yapıyorlar. Sendikacılığı pervâsızlığından neş'et ediyor olmalı. Ama pervâsızlığın gerektiği yer burası değil!
Diğer yandan, burada bizim demek istediğimiz; sol hükümet olacak ta siz onların dernek ve kuruluşlarına bir memur olarak söz edeceksiniz! Ya da üstlerinize, bırakın doğrudan hakâreti, îmâda bulunacaksınız; hiç mümkün mü sizce? Ama biz, nasıl olsa kimse bir şey demiyor diye edebimizi âdâbımızı bilmemeli miyiz yâni? Bizim tarafta böyle bir savrulmuşluk ta var maal'esef. Bunlar bize yakışmadığı kadar, haksız yere dâvâya da zarar veriyor. Hâlbuki, ağzımızdan çıkanı kulağımız duysa daha iyi olmaz mı?
PROJE, TEKNOFEST; ÖDÜL, CEZÂ?!
Her neyse; konuşulacak şey çok da biz konuya dönecek olursak bir de bunların gazına gelen arkadaşlar da var. Bir iki örnek vermek gerekirse; bence çok mânidâr olduğunu düşündüğüm ve de herkesin neyi beğenip neyi reddettiğine dikkât etmesi gerektiğine müntebih bulunması adına bunları paylaşıyorum.
Yine aynı müdür meselesinin gündem olduğu süreçteyiz. Atama yapılmış. O günlerde Proje okulu Roket Takımı 30 Ağustos - 4 Eylül tarihleri arasında Teknofest’in Samsun'daki tanıtım programına katılıyor. Öğrencilerden birisinin velisi sosyâl medyada ilgisi olan arkadaşları Çarşamba Havaalanındaki programa davet ediyor. Bu paylaşımın altından iki yorum cümlesi şöyle:
"Ercan Aydın: Proje okulunun başarısı mı hocam. Başarılı Müdürlere ödül veriyor musunuz"
"Recep Gürler: Ercan Aydın ceza var. Ödül olarak."
ORDU, ÜNYE, ANKARA; ÂİDİYET...
Konu nereden nereye getiriliyor. Arkadaşlar niye böyle polemiğe girme ihtiyâcı duyuyorlar? İkisi de tanıdığımız, ağır başlı arkadaşlar. Ama sosyal medyanın hava ve uslûbu buraya getiriyor herhâlde.
Bizim tarafta daha başkaları da yok değil. Bu süreçte âidiyet telakkîlerine îtimâdım da sarsıldı açıkçası. Ama ben birileri gibi âidiyetleri suçlamıyorum, sıkıntı mensuplarda. Bu süreçte, Ünye’den, Ordu’dan ikişer arkadaş bu tâyin konusunda o kadar aşırı taraftar oldular, Ankara bazına ulaşan öyle gereksiz ataklar yaptılar ki, âidiyetleri adına onları yadırgadım. Demek ki kendi özelleri olunca ne âidiyet, ne de adâlet, insaf bir değer ifâde ediyor! Paylaşımları olsaydı onları da verirdik…
ETKİLER, TEPKİLER; PAYLAŞIMLAR...
Yine, bizim de grup olarak aralarında yer aldığımız, kültür-edebiyât adına birlikte hareket ettiğimiz insanlardan da yer yer, hiç ummadığımız, beklemediğimiz tepkiler görüyoruz. Dînimiz, inancımız, irfanımız bir diye düşünürken öyle şaşırtıcı durumlarla karşılaşıyoruz ki; burada mevzû da paylaşımlar da uzun.
Onları da inşâllâh bir başka sefere paylaşmak dileğiyle, cümleye sevgiler-saygılar wes'selâm...