ORDU

Ordu’da Deprem Tahmini Tartışması Alevlendi: Kavga Çıktı!

Türkiye'nin en büyük sorunlarından biri olan deprem, hem halkın hem de bilim insanlarının gündemini meşgul ediyor. Ordu'da yapılan bir anket, depremin yapay zeka ile 1 ay önceden tahmin edilip edilemeyeceği konusundaki görüş ayrılıklarını gözler önüne serdi.

Abone Ol

Türkiye'nin en büyük sorunlarından biri olan deprem, hem halkın hem de bilim insanlarının gündemini meşgul ediyor. Ordu'da yapılan bir anket, depremin yapay zeka ile 1 ay önceden tahmin edilip edilemeyeceği konusundaki görüş ayrılıklarını gözler önüne serdi.

Depremlere karşı alınacak tedbirlerin önemi ve teknolojinin geleceği üzerine yürütülen tartışmalar, dikkat çekici farklı bakış açılarını ortaya koydu.

"Yapay Zeka İle Depremi Tahmin Etmek Mümkün!"

Ordu’da yapılan anketin en dikkat çeken cevabını Mehmet Beton verdi. Beton, teknolojinin hızla geliştiğine ve gelecekte depremlerin önceden tahmin edilebileceğine inandığını belirterek, "Şu anda büyük teknolojiler var ve 20-30 yıl içinde bu tür bir gelişme sağlanabilir. İnsan beyni bu tür şeyleri yapabiliyor. Uçaklar yoktu, ama şimdi uçuyoruz. Japonya, teknolojik sistemlerle depremleri takip edebiliyor. Bugün yoksa bile, yavaş yavaş gelişiyor ve yapılması mümkün," dedi. Beton, özellikle Türkiye’de bilim insanlarının yetersiz destek nedeniyle yurtdışına gitmesini eleştirerek, "Bizim bilim insanlarımız kaçıyor. Ön ayak olunmalı, destek verilmelidir," şeklinde konuştu. Beton’a göre, teknoloji ve bilim, deprem tahminlerini gelecekte mümkün kılacak.

"Depremi Kimse Tahmin Edemez, Sadece Allah Bunu Bilebilir!"

Diğer yandan, Mustafa Kıran, depremlerin kesin olarak tahmin edilemeyeceğine inananlardan. Kıran, “Yer altı bilimcilerinin varlığı çok önemli, ancak bugüne kadar kimse depremi tahmin edemedi. Depremin 1 ay önceden tahmin edilmesi mümkün değil. Deprem, Allah’ın bilgisi dahilindedir ve sadece Allah bunu bilir. İnsanlar, Kuran’a inanmadan bilimsel gerçekleri kabul etsinler. Teknoloji ne kadar gelişirse gelişsin, bunu tahmin edebilecek bir sistem henüz yok," dedi. Kıran, bilim insanlarının başarısızlıklarını ve halkın hala beklentilerinin yüksek olmasını eleştirdi. Ayrıca, Marmara Bölgesi’nde depremin beklendiğini hatırlatarak, "Hala ne yapılmış? Hiçbir şey!" diyerek bu konuda yapılacak çok iş olduğunu vurguladı.

"Teknoloji, Deprem Tahminlerini Mümkün Kılabilir"

Fırat Gürsoy ise teknolojinin geleceği konusunda daha umutlu. Gürsoy, teknolojinin gelişim sürecinin hızla devam ettiğini ve sensör sistemlerinin depremleri önceden tespit etme konusunda önemli rol oynayabileceğini savundu. "Teknoloji her geçen gün ilerliyor. Sensör teknolojileri ve yer altı sistemleri gelişiyor. Bugün bile deprem hassasiyetini ölçen sistemler var. Bu tür teknolojik gelişmeler gelecekte daha da hassaslaşacak ve deprem tahminlerini mümkün kılacaktır," diyerek teknolojinin potansiyeline olan inancını dile getirdi. Gürsoy, insanlığın ilerlediği bu noktada, her şeyin mümkün olabileceğini belirterek, deprem tahmininin teknolojik bir gerçeklik haline gelmesinin uzak olmadığını ifade etti.

Deprem Tahmini, Bilim ve İnanç Arasındaki Çatışma

Türkiye’nin en büyük doğal felaketlerinden biri olan deprem, sadece bilim dünyasında değil, halk arasında da tartışılan bir konu. Bir yanda teknolojinin gelişmesiyle birlikte depremleri tahmin etmenin mümkün olduğunu savunanlar, diğer yanda ise sadece Allah’ın bu bilgiyi bilebileceğini savunanlar var. Bu durum, bilim ve inanç arasındaki farkları gözler önüne seriyor. Ancak bilim insanlarının ve teknoloji uzmanlarının iddiaları, gelecekteki gelişmelerle birlikte deprem tahminlerinin daha yakın bir gerçeklik haline gelmesi ihtimalini artırıyor.

Sonuçta, teknoloji ile bilim arasındaki bu farklar, depreme karşı alınacak önlemler ve hazırlıklar için de büyük önem taşıyor. Türkiye’nin bu konuda yapacağı atılımlar, sadece teknoloji değil, aynı zamanda bilimsel destek ve halkın bilinçlendirilmesi noktasında da kritik bir rol oynayacaktır. Deprem gibi büyük bir tehditle karşı karşıya olan Türkiye’nin, hem bilimsel hem de teknolojik olarak bu sorunu nasıl ele alacağı, ülkenin geleceği için önemli bir belirleyici olacaktır.

HABER: Gülüşan Tuğran