‘Rolüm Ağır, Peki Senin Rolün Ne?’ projesi başladı. Yapılan çalışmalar ile alanında ilk olma özelliğini taşıyan proje, obezitede ayrımcı davranışlar ve söylemler üzerine farkındalık yaratmayı hedefliyor ve toplumdaki herkese sesleniyor.

 Damgalama, öncelikle obeziteli bireylere aileleri ve çevreleri tarafından sevimli olduğu gerekçesiyle çeşitli sıfatlar takılarak başlıyor. Espri gibi söylenen sözler, takılan sıfatlar ne tepki gösterilecek kadar keskin ne de iltifat olarak kabul edilecek kadar güzel. Ancak bu ifadeler farkında olmadan kırılmış kalpler, ertelenmiş hayaller ve gerçekleştirilmeyi bekleyen planlar anlamına geliyor. Bunun yanı sıra eğitimde ve iş hayatında yaşadıkları damgalama tüm yaşamlarına etki ediyor, sağlık çalışanları tarafından maruz kaldıkları damgalayıcı davranışlar ise obeziteli bireylerin sağlık hizmeti almaktan vazgeçmelerine neden olabiliyor. Ulaşımdan restorana, kıyafetten arkadaş ilişkilerine kadar her alanda yaşadıkları damgalayıcı ve ayrımcı tutum sosyal yaşamdan da soyutlanmalarına neden oluyor. Ayrıca tüm kilolu bireylerin neşeli, eğlenceli ve hoş vakit geçirilen kişiler oldukları gibi bir baskı unsuru da var.

Kısacası kilolu bir kişinin kalabalık içinde mutsuz ve keyifsiz olma hakkı bile elinden alınıyor; girdikleri her ortama neşe katmak görevi kişiye sorulmadan usulca omuzlarına yükleniyor.

Obeziteli bireyler medyada da kalıp yargılarla ve damgalayıcı söylemlerle belirli sınırlar içine hapsediliyor. Yayınlanan haberler, programlar, filmler, diziler ve reklamlar ayrımcılığı pekiştiriyor.

DAMGALAMANIN VE AYRIMCILIĞIN ÖNÜNE NASIL GEÇEBİLİRİZ?

Obezite hastaları hipertansiyon, kalp hastalıkları ya da diyabet kadar duygusal boşluk ve dışlanmışlık gibi zorluklar da yaşıyor. Ne giymeleri gerektiğinden, nasıl yolculuk edeceklerine kadar kendileri yerine karar verilen bir dünyada yaşamlarını sürdürmeye çalışıyorlar.

 “YÜZÜN ÇOK GÜZEL AMA BİRAZ KİLO VERSEN…” DEMEYİN!

Obeziteli bireyler en çok kelimelerle yaralanıyor. Her şey dil ile başlıyor. Genel kabulün aksine, yetişkinler ve ileri yaştaki obeziteli bireyler de kendilerine takılan lakaplardan hoşlanmıyorlar. Kilolu bireylerin sıkça karşı karşıya kaldıkları, “yüzün çok güzel ama biraz kilo versen!” ifadesi mesela… Ya da hemen hemen herkesin hayatında kullandığı, “senin iyiliğin için söylüyorum” ifadesi… Dolayısıyla önceliğimiz dilimizi değiştirmek, ifadelerimizi gözden geçirmek olmalı.

PROF. DR. SEZGİN: DÜŞÜNCEDE VE DİLDE DEĞİŞİMİ BAŞLATIYORUZ”

Obeziteli bireylerin eğitim, iş hayatı, sosyal yaşam, sağlık hizmetlerinden yararlanma ve medya başlıklarında damgalama ve ayrımcılığa uğradık.

“Rolüm Ağır, Peki Senin Rolün Ne?” diyerek bu konuda bizlere düşen rolleri konuşacağımız bir proje hayat buluyor ve bu yıl öncelikle medyadan başlayarak dilde ve düşüncede değişimi başlatmayı hedefliyoruz. Medyanın kullandığı dildeki ve görsellerdeki dönüşümle toplumda bir farkındalık yaratılacağına inanıyoruz. Beraberinde diğer alanlarda farkındalık yaratmak üzere Türkiye Obezite Araştırma Derneği'nin öncülüğünde bu projeyi gerçekleştirmeyi hedefliyoruz. “Obezite Medya Kılavuzu”, medyanın obezite ile ilgili haber çalışmalarında, dil ve fotoğraf kullanımlarında destek olmak için hazırlandı. Daha sonra “Obezitede Medyanın Rolü” atölye çalışmalarına başlayacağız.

 

Ayrıca toplumdaki herkese bir rol düştüğünü özellikle vurgulayan bu araştırmayı okuyan farklı meslek grupları ve sektörlerdeki çalışanlardan da “Bizim rolümüz ne? Biz ne yapabiliriz?” desteğini gördüklerini sözlerine ekledi. Prof. Dr. Sezgin, kitabın diğer araştırmalar için bir kaynak olarak kullanılabileceğinin yanı sıra, farkında olmadan damgalayıcı ve ayrımcı ifadeler kullanan kişilerde de olumlu bir etkiye sebep oldu.