Bugün ilk söz Kütahya'da. Bir depremzede kalemin sılasından uzakta ilk Ramazan duyguları. Okuyunca çok etkilendik.
HEPİMİZ EMÂNETÇİ, HEPİMİZ GURBETÇİ!
Ama sonuçta bu dünya hiçbirimizin aslî vatanı değil. Hepimiz emanetçi, hepimiz gurbetçiyiz. Ama, söylemesi kolay; bu kardeşlerimiz gurbetçi içinde gurbet yaşıyorlar. Allah CC yardımcıları olsun. Rabbimiz hepimize gerçeğimizi anlama ve bu minvalde gerçekçi yaşama niyet, azim, gayret ve samimiyeti lütfeylesin. Âmin...
CÂMİ DOLU; HİÇ TANIDIK YOK!...
Şimdi sözü mevzubahis olan yazıya bırakıyoruz:
* * * * İLK TERAVİH* * * * *
Dün teravih namazı kıldık. 
Sıladan ayrı Kütahya'da, bizim Kahramanmaraş gibi.
Genç bir imam her rekâtta ayrı bir ayet okuyor, dolaşıp duruyoruz Kur'an sayfalarında. Aralarda salavatlar okunuyor hep beraber.
*Depremde kaybettiğim dostlarımı hatırladım, bu Ramazanda yoklar şimdi, beraber teravih kılacaktık sonra bir tatlı yiyecek, çay sohbeti yapacaktık, yeni şiirler soracaktık birbirimize...
*Cami doldu ama tanıdık kimse yok.
Çoğunlukta yalnız olmak. 
Dışarda yağmur var ıslandığına aldırış etmeden sessiz sokakları geçip, bir türlü alışamadığım emanet eve gelmek.
*Televizyon açık deprem haberleri, tekrar eden sarsıntı anları, hasarlı binaların yıkılması, enkazların hâlâ bitmemiş olması, caddelerin tanınmaz hale gelmeleri ve gurbetten sılaya özlemle bakışlarımız, sonra sükûnet ve garip sessizlik. 
*Hanımın kırılan ayağı alçıdan çıktı, yürümeye başladı, şimdilik sevincimiz bu hamt içindeyiz.
*Her gün gelen yemekler oruçta kesildi, mutfakta kendi yemeklerimizi yapacağız artık. Biraz daha sabırlı olmamız lazım. Hayat çok pahalı da olsa israf etmeden yaşamalıyız.
*Memleket dostlarım sağ kalanlar, muhabbeti olanlar, yardımcı olmak isteyenler arıyor, konuşuyoruz dertleşiyoruz, teselli oluyoruz.
*Bayramdan sonra döneceğiz ama başka bir şehre gelmiş gibi olacağız.
Sevdiklerimizin bir kısmı olmayacak aramızda, arayacak gözlerimiz ama heyhat! Tekrar yâd edecek Fatihalar göndereceğiz ruhlarına.
*Yeniden donanmanın, yeniden inşa olmanın yollarını arayıp bularak, buruk, eksik, yan ve canlarımızla güzel günler içinde olacağız inşallah.
Şiir yazmaya izin vermiyor halim, birkaç cümle yazmak geldi içimden.
*Edebiyat şehrime, dostlarıma, yeniden inşa ve kuşanmalara selamlar ediyorum. 
Kütahya'dan muhabbetle...
(Hanifi Yılmaz)
"TABÎ Kİ ORUÇLUYUM; SÂDECE ŞEY YÂNİ?"
Birkaç genç Ramazan ayında yaşlı birinin 
Kuytu bir köşede gizliden yemek yediğini görürler. 
Alay ederek; 
''Hayırdır oruçlu değil misin dede''
Yaşlı adam: '
'Tabi ki oruçluyum sadece su içip yemek yiyorum''
Gençler gülerek ''Gerçekten mi'' derler ...
Yaşlı adam: ''Gerçekten tabi; 
Yalan söylemiyorum. 
Kimseye kötü gözle bakmıyorum.
Kimseyle alay etmiyorum... İsraf etmiyorum.
Kimseye hakaret etmiyorum...
Kimsenin gizlisinin saklısının ardına düşmüyorum... Gıybet etmiyorum ...
Kimsenin malına göz dikmiyorum.
Lakin bir hastalıktan dolayı 
Mideme oruç tutturamıyorum o kadar...''
Yaşlı adam gençlere dönerek: ''Peki siz 
Oruçlu musunuz !?''
Gençler utanarak başlarını önlerine eğip:
Hayır oruçlu değiliz sadece yemek yemiyoruz!
&&&
İNSAN; bazen kendini de okumalı.
Hatta yargılamalı.
(Meral SONGER/Yörenin Sesi/ORDU)
Çok öğretici bir anekdot. Teşekkürler. Tam vaazlık. İnşallah akılda tutabilirsek sohbetler için birebir; uyarıcı, dikkat çekici bir özelliği var. 
Tam burada, madem Ordu'dan bir paylaşım da yapmışken bölgenin bilge değerlerinden Şenel Özata’nın yukardaki ihtiyarın mesajını da teyit eder muhtevadaki sözlerine kulak verelim:

DİKKÂT ET HA EVLÂT!
"Dikkat et evlat!
Oruç tuttum diyeceksen, bütün varlığınla, tüm azalarınla Allah'a yönelip oruç tutmalısın. Sadece aç kalmak marifet değil." Ş.Ö.
ORDU'DAN SAMSUN'A DOĞRU...
Şimdi de biraz Ordu'dan Samsun tarafına doğru geçiyoruz:
ARIK DUYGULAR, YÜRÜK SÖZLER...
Oruç bize misafir geldi. Onu iyi ağırlayalım çünkü, o da bizi ahirette ağırlayacak.