Geçtiğimiz hafta, uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Standart & Poor’s ülkemizin kredi notunu açıkladı. Açıklamada, ülkemizde tüketimin artırılması yoluyla ekonomik büyümenin sağlanacağına, yüksek cari açık, dış finansman açığı ve bunların getirdiği risklere vurgu yapıldı. Bu yıl Türkiye’nin %2,6 ve gelecek yıl da %2,8 büyüme kaydedeceğine dair beklenti de yine S&P’nin değindiği konular arasındaydı.
Bireylerin ve şirketlerin olduğu gibi ülkelerin de kredi notu vardır. Kredi derecelendirme kuruluşları ülkelere kredi notu verirken, ülkelerin kredileri geri ödeyebilme yeteneği, faiz, verilen kredi sınırının kullanılma oranı, tüketim alışkanlıkları, mevcut borç miktarı gibi çeşitli verilere bakarak karar verir. Ülkelerin kredi notuna kişi başına düşen milli gelir, büyüme rakamları, enflasyon gibi ekonomik faktörlerin yanı sıra politik, sosyal faktörler de etki etmektedir.
En çok bilinen üç kredi derecelendirme kuruşu Standart&Poor’s, Moody’s ve Fitch bu sektörde oligopol oluşturmuş durumda. Ciro toplamları neredeyse diğer tüm kredi derecelendirme kuruluşlarının ciro toplamına eşittir. Bu sebeple bu üç kuruluşun değerlendirmeleri ülkeler nezdinde önem arz etmektedir.
Kredi notları neden önemlidir?
Yabancı sermayenin başka bir ülkede yatırım yapabilmesi için o ülkeye güvenmesi gerekir. Bu noktada yatırım yapılacak ülkenin borçlarını geri ödeyebilme kapasitesine ilişkin yatırımcıların bilgi edinebileceği uluslararası göstergelere ihtiyaç vardır. İşte bu nedenle kredi derecelendirme kavramı yatırımcı ve yatırım yapılacak ülkeler için hayati öneme sahiptir.
Ülkelere verilen notlar yatırımcıların yatırım kararlarını doğrudan etkilediği için ülkeler kredi notlarını geliştirmek için uğraşmaktadır. Kredi notları bankaların yabancı kaynak maliyetini, bu maliyet de tüketicilerin ve reel sektörün kullandığı kredilerin maliyetini etkilemektedir.
Kredi notları ne kadar objektif?
Bu noktada en büyük soru işareti verilen notların belirli siyasi politikalar doğrultusunda veriliyor olabileceğidir. Büyük kredi derecelendirme kuruluşu, piyasaları ve ülkeleri olumlu ya da olumsuz etkileyebilme gücüne sahip. Ancak sahip oldukları gücün yeterince denetlenmediğine dair kanı da yaygın.
Başka ülkelerde yatırım yapmak için referans niteliği taşıyan ve değer verilen kredi notları bazen yanıltabiliyor da. Bir buçuk asırlık, ABD’nin en büyük yatırım bankalarından Lehman Brothers’ın 2008’de iflası öncesinde S&P’den yüksek kredi notunu almasını örnek gösterebiliriz. Şirketin batışı dünya ekonomisine büyük yıkıcı etki bırakmıştı. İflasını açıkladığında Lehman Brothers’ın toplam borcu 613 milyar dolardı.
Ülkemizde kredi derecelendirme
Ülkemizde 90’lı yılların başında sermaye hareketlerinin serbestleşmesinden sonra yabancı sermaye girişi ve dünya para piyasalarından borçlanmaya başlanması ile ülkemizin kredi derecelendirme süreci de başlamış oldu. İlk olarak Türkiye’nin kredi notu 1992 yılında açıklandı. S&P, ülkemize yatırım yapılabilir seviyesi ile ilk kez kredi notu veren kuruluş oldu.
Şu anda ülkemiz, üç büyük kredi derecelendirme kuruluşu tarafından yatırım yapılabilir ülke sınıfında yer almamaktadır. Ülkemizin dış finansman ihtiyacının yüksekliği, büyüme artışının zayıflaması, kurumsal yapıda ortaya çıkan zayıflamalar kredi notumuzu düşüren gerekçelerdir. İşte bu nedenle, dış finansmana bağımlılığı azaltacak ve ekonomik yapıyı düzeltecek yapısal reformlar, ülkemizin yeniden yatırım yapılabilir ülkeler sınıfında yer alması için önemlidir.