Birçok kişi bu sürecin geçmesini beklerken, belirsizliğe karşı korku, kaygı, panik atak gibi duygularını ve semptomlarını patolojik boyutta yaşarken, birçok kişi de bu süreçte kendilerinden kaçmayı bırakıp kendileriyle, bağımlılıklarıyla, kaygılarıyla yüzleşmeyi ve çözüm bulmayı seçti. Kendisi hakkında, ilişkileri hakkında, içinde bulunduğu dünya hakkında düşünmek ve fark etmek için zaman buldu. Karşılaştığı tehlikeyi kayıplara değil fırsatlara çevirdi. “An” da yaşamayı öğrenmek, ertelemeyi bırakmak, çözüm bekleyen meseleleri halletmek, kendilerini geliştirmek gibi… Unutulan değerleri yeniden hatırladık…
Birlik ve dayanışma duyguları ile öğrendiğimiz hijyen tutumlarını sürdürebilirsek geleceğe daha büyük katkılarda bulunabileceğiz.”
Şu an yaşanan depresyon uzun yolda giderken arabayı cebe çekip beklemek gibi. Şu an cebe çekildik; yolculuk devam ederken kısa süreli bir mola… Orada araba dinleniyor, biz biraz uyuyoruz, yemek yiyoruz, sonra yola tekrar devam edeceğiz. Tabii ki bunlar bu sürecin tamamlanması için gerekli olan şeyler, sağlıklı bir süreç yaşıyoruz. Şu an öfke, pazarlık ve depresyon arasında gidip geliyoruz. Bunun sonucunda elbette kabullenme gelecek. Yavaşça bu aşamaya doğru geçiyoruz. Evet, bu virüs var, dünyayı, ekolojik dengeyi yerine getirmek için var, kabul ediyoruz; şimdi ne yapmamız gerektiği kısmına geçeceğiz. Artık günlük yaşama adapte olmaya ihtiyacımız var. Kovid’in bize kazandırdığı davranışları, o birlik ve dayanışmayı, duyarlılığı, hijyen tutumlarını sürdürebilmemiz lazım… Çünkü bunları öğrenmemiz gerekiyordu, öğrendik. Eğer sürdürebilirsek geleceğe daha büyük katkılarda bulunabileceğiz.
Özel yaşam ile profesyonel yaşam arasında denge sağlanmalı
Bu durum hem uyku düzenimizi hem yeme düzenimizi değiştirdi, dengelerimiz bozuldu. Özel yaşam ile profesyonel yaşam arasındaki denge bozuldu, özel yaşam mahremiyetimiz kalmadı. İş görüşmeleri evlerden yapılıyor, ev bizim özel alanımızdır. Bu tabii ki zorunlu bir şey… Ama eğer mümkünse evin her alanında bilgisayar ile gezmek yerine tek bir yeri düzenleyip orayı iş enerjisine çevirmek, diğer alanları kişisel alanımız olarak tutmak daha doğru olacaktır. Burada mesai anlayışının olmaması da büyük sıkıntı… Sürekli tetikte yaşıyor insanlar. Normalde iş enerjisinden çıkıp eve gelirsiniz. Ama burada işverenlere de büyük iş düşüyor, çalışanlarının psikolojik sağlığını korumak için gerekirse online eğitimler, motivasyon paylaşımları yapılması gerekiyor. Motivasyon olmadıkça çalışmadan verim alamazsınız. Eğer acil bir şey yoksa mesai saatinden sonra iş verilmemesi gerekiyor. Bunun aksi olduğunda uyku düzeni bile kalmıyor. Eşinizle, çocuklarınızla özel alanınız, yemek düzeniniz kalmıyor. Bir de bu süreçte evdeyken ev kıyafetlerini giyip, hatta uyku kıyafetleriyle tüm günü geçiren kişiler var. Beyin öyle bir şey ki her duruma adapte oluyor. Mesela omuzlar düşük durmaya başlarsanız beyin bunu depresif algılıyor. Ama daha dik duruşlu olursanız beyin onu daha sağlıklı olarak algılıyor ve mutluluk hormonu salgılamaya başlıyor. Evdeyken de öyle, yataktan kalktığımız an sanki güncel yaşam başlıyormuş gibi hazırlanmamız gerekiyor.