Kıymetli kardeşlerim! İçinde bulunduğumuz mübarek Ramazan ayı olması dolayısıyla, çok önemli yere sahip olan İslam’ın şartlarından dördüncüsü olan zekât bahsini inşallah işlemeye çalışacağım.
İslam'ın en önemli emirlerinden olan zekât gerçekten üzerinde durulması gereken görevlerden birisidir. Zekâtın özelliği, Allah için toplum yararına yapılan bir ibadet çeşidi olmasıdır.
Allah bazı kullarına maddi zenginlikler lütfeder onları başkaları ile paylaşmakla mükellef kılar. Hediye edilen bu zenginlik sayesinde kişinin zekâtlarla muhtaç olanlara kendilerinin belirlediği ve umduğu bir hayat umudu hediye edilir.
Müslümanların tarafından verdikleri zekatla sosyal eşitsizlikleri aşmalıyız ve dayanışmayı güçlendirmeliyiz. Zekât malımızı ve kalbimizi temizler. Sadaka gönül işidir, Sadakadan farklı olarak zekâtın verilmesi dini bir vecibedir.
Kimlerin zekât vermekle sorumlu olduğunu ve kimlere zekât verileceği ve zekâtın nasıl tespit edilmesi gerektiği konusu Allah tarafından kur ’anın birçok ayetlerinde belirlenmiştir.
Zekât bahsi Kur’an’da 37 yerde namaz ile birlikte zikredilir: konu hakkında en can alıcı Ayette söyledir; Namazı dosdoğru kılın ve zekâtı verin. Kendiniz için önceden her ne iyilik yaparsanız, mükâfatını Allah’ın yanında bulacaksınız. Çünkü Allah, bütün yaptıklarınızı görmektedir. (Bakara, ayet 110.)
Hz. Peygamber (s.a.s.) zekât vermeyi, İslam’ın beş temel esasından birisi olarak nitelendirmiştir. Kur’an’da zekâtın namazla birlikte zikredilmesi zekâta verilen önemin büyüklüğünü göstermektedir. Mali bir ibadet olan zekât, Kitap, Sünnet ve İcma ile sabittir.
Bir başka önemli husus da zekâtın sadece maddi bir hak olmayıp, aynı zamanda mümin olmanın şartlarından sayılan bir ibadet olduğu gerçeğidir. (Tevbe, 9/11.) Dolayısıyla etkenliği hem yasal ve hem de vicdani bir zorunluluğa dayanır. Bu yüzden modern anlamda sosyal güvenlik müesseselerinden daha etkilidir.
-Peki kimler Zekât ibadeti ile yükümlüdür.? Akıl baliğ olmuş, rüştüne ulaşmış her Müslümanın mal varlığı nisap miktarına ulaşınca zekât vermek zorundadır. Bir kameri yıl süresince nisap miktarından fazla mal varlığınız varsa bu mal varlığınızdan yüzde 2,5 zekât olarak ihtiyaç sahiplerine vermek zorundadır.
-Kimler Zekât vermekle yükümlüdür.?
Zekât verecek kişinin Müslüman ve hür olması
Akıllı ve ergenlik çağına gelmiş olması
Temel ihtiyaçları ve varsa borçları dışında nisap miktarı mala sahip olması
Zekât verilecek ürün, mal ve paraya tam malik olunması ve malda tasarruf yetkisinin bulunması, zekâtı verirken niyet etmesi gerekir.
Yukarda belirtildiği üzere zengin olan herkes için geçerlidir. Yılda bir defa mallarımızın belirli bir miktarını fakirlere, muhtaçlara mutlaka bağışlamamız gerekmektedir.
-Kimler zekât (sadaka) alabilirler.? Kimin zekât alabileceği Allah tarafından belirlenmiştir.
“Sadakalar (zekâtlar), Allah’tan bir farz olarak ancak fakirlere, düşkünlere, zekât toplayanlara, kalpleri İslam'a ısındırılacak olanlara, köleler, borçlulara, Allah yolunda yolda kalmış olanlar içindir. Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. “(Tevbe Ayet 60)
-peki zekât miktarı nasıl hesap edilir.? Toplum için bağışladığımız zekâtının miktarını mal varlığımızın büyüklüğü belirler. Bu miktarı hesaplarken iki önemli nokta esas alınır:
Nisap bu konuda çok önemlidir. Nisap miktarı 80,18 gram altın karşılığı mala sahip olmak gerekir. Hesaplama altının o günkü anlık değeri esas alınır.
Birde canlı hayvanların zekâtı vardır. Devenin nisabı 5 devede bir koyun,40 koyunda bir koyun, Sığırın nisabı da 30 sığırda bir yaşını gelmiş erkek dişi farket bir düve olarak tespit edilmiştir. İslâm âlimleri ayrıca keçilerin koyun, mandaların da sığır nisap ve nispetleri içinde zekâta tâbi olacakları hususunda görüş birliğindedir.
-peki zekâta tabi olan taşınır taşınmaz mallarımız nelerdir? Nakit para, yatırımlar, altın, gümüş ya da gayrimenkuller. Hisse senetleri yatırım için alınan arsa (v.b) gibi şeyler bunlar zekâta tabidirler.
-Hangi mallar zekâta tabi değildir.?
Kendi oturduğunuz eviniz, arabanız, mobilyalarınız ya da ofisiniz bulunur. Borçlarınızı zekât miktarından düşebilirsiniz. Birde başkalarının elinde olan alacaklarınız vardır. Bunların alma şansınız varsa zekâta dahil edilir, yoksa dahil edilmez.
-Zekât ne zaman verilmelidir.?
Zekâtların verilmesi noktası üzerinde bir kameri ayın geçmesidir. Bu hesabında esas olan kameri senedir ki, bu da 354 gündür. Üzerinden bir yıl geçen malın zekâtı günü dolması ile hemen verilmelidir. Bazı kardeşlerimiz geciktirmek suretiyle ben Ramazan’da veririm gibi hesap yapanlara tavsiyem hemen vermeleri, ya ömür kifayet etmezse borçlu giderler.
-Zekâtı verenlere zekâtın faydaları nelerdir.?
Her şeyin bir şükrü vardır. Şükür sadece, dille yapılan bir teşekkür değildir. Burada asıl şükür, fiili olarak yapılan şükürdür. Mesela, ilmin şükrü, bilgiyi başkalarıyla paylaşmaktır. Zamanın şükrü, zamanı iyi değerlendirmektir. Malın şükrü, kırkta birini ihtiyaç sahiplerine zekât olarak vermektir. Bu konu ile ilgili olarak Kur’an’da şöyle buyrulur: “Eğer siz şükrederseniz ben de size olan nimetimi artırırım.” (İbrahim, 14/7.) O hâlde, malın şükrü olan zekâtı hakkıyla verirsek, malımız artacak, bilgimizi karşılıksız bir şekilde toplumla paylaşırsak, cehalet azalacak ilmimiz çoğalacaktır. Mesela, ilmin şükrü, bilgiyi başkalarıyla paylaşmaktır. Zamanın şükrü, zamanı iyi değerlendirmektir. Malın şükrü, kırkta birini ihtiyaç sahiplerine zekât olarak vermektir. Konu ile alakalı ayet Kur’an’da şöyle geçmektedir: “Eğer siz şükrederseniz ben de size olan nimetimi artırırım.” (İbrahim, 14/7.) O hâlde, malın şükrü olan zekâtı hakkıyla verirsek, malımız artacak, bilgimizi karşılıksız bir şekilde toplumla paylaşırsak, cehalet azalacaktır.
Zekâtını veren bir Müslüman ruhen arındığı gibi, bu durum malının artmasına da vesile olur. Yani, zekât, beden ve ruh arasında dengeyi sağlar. Peygamberimiz bir hadislerinde: “Mallarınızı zekât ile koruyunuz; hastalıklarınızı sadaka ile tedavi ediniz, bela dalgalarını dua ve niyaz ile karşılayınız. Buyurmuşlardır. (Münâvî, Şemseddîn)
Zekâtını hakkıyla veren bir kimse, iç huzuruna erer, mutlu olur. Yardım etmiş olma hazzı, içini ve dışını kaplar. Aynı zamanda yardım görenlerin saygı ve sevgisini görür. Böyle bir toplumsal yapıda barış ve birlik ruhu hayat bulur. Zekât vermek, fertleri eşyanın kulu-kölesi olmaktan korur.
Son olarak konuyu özetlersek! İslam’da zekât ile fakirlik problemi ve açlık sorunu başta olmak üzere, sosyal çatışma, savaş, doğal afetlerin doğurduğu problemler vb. gibi toplumsal sorunları büyük ölçüde çözümlemeyi amaçlamıştır. Hiç kuşkusuz bunlar, sosyal güvenliğin sağlanması bakımından son derece hayati önem taşımaktadır.
Hepinizi Müstecap olunan dualarda bizleri de unutmamanız kaydıyla hayırlı Ramazanlar, Hayırlı iftarlar…
Selam ve dualarımla.