Ordu Üniversitesi, Ordu Valiliği ve Ordu Büyükşehir Belediyesi'nin iş birliği ile “I. Dünya Savaşı ve Millî Mücadele Yıllarında Rum Ayrılıkçılığı Çalıştayı” gerçekleştirildi.
Ceren Özdemir Konferans Salonu’nda düzenlenen çalıştaya Ordu Valisi Muammer Erol, Ordu Büyükşehir Belediyesi Başkan Vekili Celal Tezcan, Üniversitemiz Rektörü Prof. Dr. Orhan Baş, kamu kurum ve kuruluş temsilcileri, katılımcılar, akademisyenler, öğrenciler ve davetliler katıldı.
Düzenleme Kurulu adına çalıştayın açılış konuşmasını yapan Ordu Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Ömer Erden, “Pontus mütarekesi sonrasında 1919 ve 1922 yılları arasında Yunanistan’ın kışkırtmasıyla Anadolu Rumları özellikle Karadeniz bölgesinde Pontus çeteleri kurarak Müslüman halka bölgedeki yerel ahaliye karşı katliamlar yapmaya başladı ve bu daha sonra bir toplu isyan hareketi halini aldı. 1923 sonrasında Anadolu’daki Rumlar, batı Trakya hariç Yunanistan’daki Türkler mübadeleye tabi tutuldu. Bu tarihten sonra mübadele olmuş buradaki Rumlar Yunanistan'a göç etmiş, fakat orada genel bir kabul görmedikleri için cemiyetler kurmuşlar. 1980 sonrasında Yunanistan’ın organize etmesiyle bakıyoruz ki bir suni, yalan bir Pontus meselesi ortaya atıldı. Tabii ki bunda Ermenilerin izlediği yol ve Avrupa’yı sözde soykırım yalanıyla kandırıp meclislerden soykırım geçirerek bu yalana ortak edip başarılı olmalarında büyük rol oynadı. Aynı yolu takip eden Rumlar 1980’den sonra Anadolu’da 300 bin Rum katledildi, yerlerinden sürüldü gibi iddiaları ortaya attılar. Sayın Rektörümüz de biz bu iddialara Ordu’dan güçlü bir cevap verelim dedi ve bu çalıştayı düzenledik. Bu organizasyonun düzenlenmesinde desteklerini esirgemeyen Ordu Valisi Muammer Erol, Ordu Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Mehmet Hilmi Güler’e ve tüm emeği geçenlere teşekkür ediyorum.” dedi.
Ordu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Orhan Baş, “Bildiğiniz gibi son 40 yılda Yunanistan’ın yürüttüğü ayrılıkçı faaliyetler arasında en önemlisi ülkemizi de zan altında bırakacak Rum Pontus faaliyetleri asılsız faaliyetlerdir. Bu faaliyetlerin amacı Türkiye Cumhuriyeti devletinin ulusal ve uluslararası alanda itibarsızlaştırma, devletin itibarını sarsmaktır. Tarihe baktığımızda bu olayları belgelerle açıklamalıyız. Rum Pontus faaliyetlerinden önce Balkan savaşlarında Müslümanların nasıl katledildiğini zaten Lozan Antlaşması’nın 59., 67. ve 68. maddeleri ciddi şekilde ispatlıyor çünkü Yunanistan bu maddeler kapsamında savaş suçu işleyip cezalandırılmıştır. Baktığımızda Yunanistan’ın ayrılıkçı Rum Pontus faaliyetlerindeki kastettiği olay şudur: 1914-1923 yılları arasında Doğu Karadeniz bölgesinde yaşayan Rum halkının ciddi eziyet gördüğü ve göçe, sürgüne zorlandığı. Bu bölgede iddia edilen 700 bin Rum halkının yaklaşık 353 bininin katledildiği, diğerlerinin göçe zorlandığı ve zorla baskı yapılarak dininin değişmeye zorlandığıdır. Ama o tarihlerde bu bölgede bu kadar insan yaşıyor muydu ve göçe zorlandı diyoruz ama mübadele tanımı nerede? karşılıklı değiş tokuş oldu. Bunu da ta ki 1980’lere kadar hiçbir şey yokken 1980’lerden sonra böyle bir olay nüksetmiştir. Balkan savaşlarında da asıl katliam o dönem olmuştur, Müslümanların çoğu katledilmiş, sürgüne zorlanmış ve daha düne kadar isimleri de değiştirilmek üzere çok ciddi faaliyetler içerisine girmiştir.” diye aktardı.
Rektör Baş, “Osmanlı’nın Balkanlar’da otoritesinin sarsılmaya başladığı dönemde, oluşturulan Rum çeteler bunları daha aktif hale getirmeye, halka katliama ve zulme daha fazla başlamışlar ve o dönemde Balkanlar’da Makedonya’da Yunanistan bölgesinde toprakların çoğunluğunu Yunanistan almıştır. Yani 500 yıllık Osmanlı hakimiyetinde olan bölgelerde en fazla toprak sahibi olan Yunanistan. Meriç’in batısı, batı Trakya, adalar hepsi alınmış ama herhalde bununla yetinilmemiş Mondros Ateşkes Antlaşması’ndan sonra da hâlâ Anadolu’da ayrılıkçı faaliyetleri Rum Pontus çeteleri sürdürmüştür. Bunları biz büyüklerimizden de görüyoruz, tarih kaynaklarında da bu şekildedir. Ama bu olmayan tarih kaynaklarından birileri Rum Pontuslulara karşı yapılan zulüm olarak anlatıyor. Bu noktada tarihçi hocalarımız bilgileri ile bizleri daha iyi aydınlatacaklar. Sonuç olarak 1980’den sonra Yunan halkı ve Rum diasporasının ortaya attığı hayali bir fikir şu anda sürdürülmeye çalışılıyor. Biz diyoruz ki bunları gerçeklerin ışığında, bilimin ışığında aydınlatalım. Gelecek nesilleri, gençlerimizi kin, nefret ve öfke içerisinde yetiştirmeyelim. Gençlerimizi insani duygularla yetiştirelim, topluma, millete ve dünyaya faydalı insanlar olsunlar. Hiçbir toplum kin ve nefret içerisinde yetiştirdiği gençlerden fayda elde edememiştir. Bizler de bu noktada sağduyulu olmak istiyoruz, tüm dünyayla sağduyuya ve bilime davet ediyoruz. Bu vesileyle çalıştaya katılan hocalarımıza, organize eden Tarih bölümü hocalarımıza teşekkür ediyorum, bizlerin daha da aydınlanacağı güzel bir çalıştay olmasını diliyorum.” şeklinde konuştu.
Açılış konuşması sonrasında başlayan “I. Dünya Savaşı ve Millî Mücadele Yıllarında Rum Ayrılıkçılığı Çalıştayı” 13 katılımcının konuya ilişkin bildiri sunumları ile dört oturum halinde gerçekleştirildi.