HERKES, HERYER; MUTLU DİYÂNET, PUTLU AZINLIK...

Abone Ol

Tekrar geçmiş olsun. Hatay dün de 6.4 ve 5.8 ölçekli iki sarsıntısıyla sallandı. Yeni ölümler, yaralanmalar ve yıkımlar var. Rabbimiz yardımcımız olsun.

HÜZÜN DE O'NDAN, HUZUR DA...

"Asrın felaketinin ilk demlerinde fiziksel acıya, manevi sızıya şahitlik ettik.

Hayata tutunuşlarda, gözyaşından tebessüme uzanan sert geçişlerle sevindik.

Umuda sımsıkı sarıldığımız arayışlarda, ışıkların söndüğü sessizlikle üzüldük.

Ebediyen silinmeyecek hazin manzaralar biriktirdik.

Elimde mikrofon gözyaşıyla dolaşırken, depremde kardeşini ve yeğenini kaybetmiş amcanın derdini bırakarak teselli gayesiyle sarılıp, geçecek evladım imtihan dünyası söylemiyle tevekkül nedir öğrendik.

Celalinden cefa, cemalinden sefa, hüzün de O'ndan, huzur da.

Bize düşen tedbire sımsıkı sarılıp, tevekkül limanında inşirahı beklemek. Tedbirsiz tevekkülse boşa kürek çekmek..."

(Rasih TURANOĞLU)

ASIL FELÂKET NEREDE?

Elbette her şey kader, bizim engel olma şansımız yok; ama her şey gereğince ve sağlam yapılsaydı sonuçlar böyle olmazdı. Binalardan önce ruhen çürümüşlük, yâni sorumsuzluk söz konusu. İşte buna dair bir paylaşım:

"KESİLEN KOLONLAR

BU BİNA SAĞLAM DİYE SÖYLENEN İMZALI YALANLAR

O YALANLARA VURULAN MÜHÜRLER ONBİNLERCE CAN VE YOK OLAN ŞEHİRLER..."

(Galip BİLGİLİ ‘den)

ÜLKEMİZİN İLK CÂMİİ...

Bugünkü ülke sınırlarımız içerisinde inşa edilen ilk cami olan Hatay/Antakya Habib-i Neccar Camii de depremde dayanamadı. 638 yılında inşa edilen cami Hz. İsa’nın havarilerine ilk iman eden Antakyalı bir kişinin ismini taşır ve Yasin Sûresi (13-32)ayetlerde zikredilmektedir...

Bugün Hatay'da şahit olduğumuz hadiselere ibretle baktık. Memleketimizin her köşesinden gelen ve yardıma koşan insanları gördükçe ne güzel bir millet olduğumuza bir kez daha şahitlik ettim.

Rabbim bizi bu tür doğal afetlerden muhafaza eylesin...

(FB: İbrahim MEMİŞ)

ÖLÜM VAR ÖLÜM!

ÖLÜM VAR ÖLÜM!

Şimdi sıra; Ordu İHL mezunu, Konya Necmettin ERBAKAN Üniversitesi Öğretim Üyesi, dün akşam Diyanet TV'de programını da izlediğimiz bir değerli Hocamızın paylaşımında:

BİR MECZUP, PİR MECZUP!

"Bir zamanlar İstanbul’da bir meczup varmış, zaman zaman yoldan geçenlerin kollarından tutup, "Allah var!" dermiş. "Biliyoruz be adam, elbette Allah var!" şeklinde karşılık verilince, meczup: "Bildiğiniz gibi değil, hakikaten Allah var!" der ve uzaklaşırmış."

VİRÜS GELDİ TIRIS GİTTİ!

"Birkaç yıl önce bir virüs çıktı, "Aciz varlıklarsınız; dünya hayatı geçici ve bağlandığınız kadar değerli değil" dedi. Biz "Biliyoruz be virüs, elbette öyle" deyince, virüs; "Bildiğiniz gibi değil, hakikaten acizsiniz ve gerçekten dünya bu kadar bağlanmaya değmez" dedi."

DEPREM BURDA, SİZ NERDE?

"Bu sefer deprem seslendi: “Dünyaya bu kadar bağlanmayın, hak-hukuktan ayrılmayın, ihtiraslarınıza yenik düşüp hayatınızı ve hayatları karartmayın! Ölüm var ölüm! Bildiğiniz/sandığınız gibi değil, gerçekten ölüm var ve çok yakın.”

İbret alın ey akıl ve idrak sahipleri!"

(Teşekkürler Halit ÇALIŞ Bey Hocam)

İŞTE, BİRKAÇ ÖRNEK DAHA...

Deprem gerçekten her anlamda ülkemizi çok etkiledi. Her kesimi etkiledi. Herkes duygu ve düşüncelerini de bir şekilde paylaşmaya çalıştı. İşte birkaç örnek daha:

BANA BENDEN SORMA!

Nasılsın diye sorma,

Ülkem gibiyim işte;

Bir yanım kan,

Bir yanım gözyaşı...

Allah’ım Ülkemize Milletimize sabırlar versin.

RABBİM güç kuvvet versin... (Yavuz TURAN)

EN GÜZEL TESELLÎ MERCİİ

"Depremde yakınlarını kaybedenleri teselli edecek bir söz yoktur. Yalnız şu hakikat belki ıstırâblarını biraz hafifletebilir...

Peygamber efendimiz SAV. babasını hiç görmedi. 6 yaşında iken annesini kaybetti.

8 yaşında iken dedesini kaybetti.

En fakir amcası Ebu Talip’in yanında büyüdü. Taif'te taşlandı. Uhud'da mübarek dişi kırıldı.

Risalet’in en zor yıllarında aynı yıl içinde hem eşini hem amcasını kaybetti.

6 evladını kendi elleriyle mezara koydu.

Bütün bu kayıplarına sabretti.

Biz böyle bir Peygamberin ümmetiyiz..."

(Ekrem KAFTAN)

HERŞEY APAÇIK OLDUĞU HÂLDE...

Bunca mucizeye şahit olduğumuz halde birileri hala dini değerlerimize saldırmaya devam ediyor. Ne diyelim bilmiyorlar, din konusunda çok cahiller. Allah c.c ıslah eylesin.

(Salih YAZICI)

DİYÂNET YALNIZ KALMAMALIDIR...

Ünlü şair-yazarlarımızdan Muhsin İlyas Subaşı’ndan önemli bir konuya parmak basan güzel bir paylaşım.

Dikkatlerinize ehemmiyetle sunulur:

HER AKLIMA GELDİKÇE İÇİM SIZLAR...

"Hiç unutamam, her aklıma geldikçe içim sızlar:

1960 ihtilaflından sonra kurulan Milli Güvenlik Kurulu’nun başına bir emekli generali getirdiler. Bu zat, ilk laiklik sopasını Kayseri’de topladığı dindar kesimin üzerinde kullandı:

O tarihlerde, Kayseri İmam-Hatip Okulunda bir toplantı yaptı."

GENERAL ESTİ, YAĞDI, GÜRLEDİ...

"Buraya topladığı öğretmenlere, özellikle de okulun öğretmenlerine talimatlar verdi. Esti, yağdı, gürledi toplantıdan sonra okul müdürünün odasında kahve içmek üzere toplandılar. Orada söylediği şuydu: “Diyanet’i devlet kurdu, bu yolla İslam’ı bu ülkede kontrolde tutacağız, bu yolla insanlar İslam’ı bizim vereceğimiz izin sınırları içerisinde öğrenecektir.”

TAHAKKÜM DEVAM EDİYOR...

Tek Parti döneminde dini yayınların yasaklanması bu anlayışın ürünüydü. Türkçe Ezan da öyle! Hala bu zihniyetin ağır tahakkümüyle yüz yüzeyiz!

Dikkat ederseniz, bir kesim laikliği devletin dini gibi görmektedir. Diyanet’in bunun dışına çıkarmasını istemezler."

DÎNE SINIR, DİYÂNET'E ÇEMBER!

"Diyanet bir asra yakındır bu kalın çemberin içerisine hapsedilmiş durumdaydı. Son dönemde bu alandaki tutumunda Diyanet’in kendi misyonunu resmi ideolojinin dışına çıkarmak istemesi yüzünden saldırının ana hedefi durumuna getirdiler.

 Dine inanmayan, hatta dine düşman olanlar, inananlara dinin sınırlarını gösterip bunun içinde kalmasını istiyor. Yani, ‘bizim izin verdiğimiz kadar Müslüman olacaksınız”, diyorlar. Yürütülen bu kavganın arkasında İslam’a ve Müslümanlara saldırının arkasında bu vardır."

MÜSÂMAHASIZ MODERNLER...

"Yani Allah’ın İslam’ını değil, devletin İslam’ını telkin ideolojisi vardır. Bunlar eşcinsele müsamahalı olduğu kadar Müslüman’a müsamahalı değildirler. İnananlar bu gerçeği dikkate alarak inançlarına sahip çıkmaları gerekir. Diyanet yalnız kalmamalıdır!"

DİYÂNET HERYERDE; DEVÂ HER DERDE...

Diyanet’in her yerde olması oradakilere güven ve teselli verdiği kadar bizlere de gurur ve kıvanç veriyor. Bu imanı olanlar için böyledir.

MUTLU ve PUTLU AZINLIK...

 İnanç konusunda zaafı olanlar, tıpkı cenaze namazı istemeyenler gibi konuya uzak, çok da kaale almadan işimize bakmamız gereken, -yaygın ifadeyle- mutlu ve putlu azınlıktır.

Biz her anlamda büyük milletiz. Büyük dertlerimizin olması da bana göre bunun bir kanıtıdır.

DİP DALGALAR, ÇETİN KAVGALAR...

Büyük başın büyük derdi olur. Bu güruh ta bu dertlerin bir parçası. Onları da tetikleyen dış dalgalar, okyanus ötesi dip akıntılar var.

Sözün özü deriz ki; bir kulağımız orada olsa da işimize bakalım; gayretten geri durmayalım, görevimizi yapalım.

HAYIRLI ÖMÜRLER, GÜZEL ÇALIŞMALAR...

Rabbimiz milletimizin, memleketimizin, Ümmet-i Muhammed'in yardımcısı olsun; cümlemize din-iman selâmetleri ve sıhhat-âfiyetler üzere hayırlı, uzun ömürler, din-diyanet, millet-memleket adına güzel çalışmalar ve bu konuda muvaffakiyetler, son tahlilde sevdikleriyle beraber ebedî mutluluklar nasip eylesin diyor, tüm ehl-i iman ve irfana sevgiler-saygılar sunuyoruz wes'selâm...