HER YIL 1.4 MİLYON ERKEK PROSTAT KANSERİ OLUYOR

Abone Ol

Prostat kanseri, erkeklerde en sık rastlanan ikinci kanser. Prostat kanserinin Dünya Sağlık Örgütü’nün 2020’de güncellediği ve dünya kanser verilerini içeren GLOBOCAN raporunda erkeklerde en sık rastlanan ikinci kanser olarak saptanıyor.

Ailede, özellikle babada veya erkek kardeşlerde prostat kanseri tanısı var ise o kişide prostat kanseri görülme ihtimali normal kişilere göre 3-5 kat daha fazla. Kadınlarda meme kanserine neden olan BRCA1 ve BRCA2’deki mutasyonlar, erkeklerde de prostat kanserine neden oluyor. Dolayısıyla aile öyküsüne bakıldığında kişinin sadece babasındaki prostat kanseri değil, annesindeki meme kanseri de risk oluşturuyor. Ailesinde bu tarz kanser öyküsü olanlar prostat taramalarına 40’lı yaşlarda başlamalı. Erken tanı koyabildiğimiz hastalarda erken ve daha etkili tedavi yapma şansımız oluyor. Özellikle de prostat muayenesi çok önemli. Erkekler kültürel nedenlerle prostat muayenesinden çekinebiliyorlar. Bundan kesinlikle kaçınılmamalı.

Dünya Sağlık Örgütü’nün 2020’de güncellediği ve dünya kanser verilerini içeren GLOBOCAN 2020 sonuçlarında prostat kanserinin erkeklerde en sık rastlanan ikinci kanser olduğunu, erkeklerde yeni tanı alan kanserlerin yüzde 14,1’ini oluşturduğunu ve tüm dünyada her yıl 1.4 milyon erkeğe, yani yaklaşık 1 buçuk milyon erkeğe prostat kanseri tanısı konduğunu bildirdi. Bu verilere göre dünyada her yıl 375 bin erkek prostat kanseri nedeniyle hayatını kaybediyor ve prostat kanseri erkeklerde ölüme neden olan kanserler arasında 5. sırada yer alıyor. Dünya Sağlık Örgütü’nün GLOBOCAN raporuna göre 2020 yılında Türkiye’de ise 19 bin 444 erkeğe prostat kanseri tanısı konmuş.

Eğer ailevi bir riskiniz varsa bu taramaları 40 yaşında başlatmayı öneriyoruz. Ailesel bir riskiniz yoksa genellikle 50’li yaşlarda ürolojik değerlendirme ve beraberinde kan PSA düzeyinin belirlenmesi ve de bu değerlendirme sonucunda bir olumsuzluk saptanmaması durumunda da 60 yaşından sonra düzenli tarama yapılmalı. Kuzey Amerika ve Batı Avrupa'da prostat kanseri tarama programlarının başladığı 90’lı yılların ortalarındaki ölüm oranları ile günümüzdeki prostat kanserine bağlı ölüm oranları karşılaştırıldığında izlenen belirgin düşüşün sebebinin hem erken tanı koymak amaçlı tarama programlarının (fizik muayene ve PSA kontrolü) yaygınlaşması hem de tedavi seçeneklerindeki gelişmeler olduğu bildirilmektedir.

Yapılan prostat muayenesinde bir anormallik saptanması ve/veya kanda ölçülen PSA değerinde yükseklik olduğu taktirde tanıya yönelik işlemlere geçildi. Eskiden direkt prostat biyopsisi yapıyorduk, günümüzde prostat biyopsisi sırasında bize yol göstermesi amacıyla biyopsi öncesinde artık prostat MR’ı çekiyoruz. Daha sonra MR görüntülemesinin bize sağladığı bulgular rehberliğinde prostat biyopsisi işlemini gerçekleştiriyoruz. Prostat MR Füzyon biyopsi yöntemi ile eskiye oranla daha yüksek doğruluk oranları ile prostat kanseri tanısı koyabiliyoruz. Biyopsi örneklemesinden sonra kanser tanısı konan hastalarda hastalığın evrelendirilmesi amacıyla tüm vücut görüntülemeleri yapılıyor. Bundan sonra da tümörün yerleşimine, derecesine ve yaygınlığına göre tedaviler planlanıyor.

Bu kadar sık rastlanan bir kanserde tarama programları artık yerini buldu. Tarama amaçlı olarak ürolojik muayene ve PSA değerleri önemli. Erken tanı koymak daha başarılı tedaviler, o da daha uzun bir sağkalım anlamına geliyor. O yüzden bence en değerli şey insanların bilinçli olması ve düzenli kontrollere gelerek taramalarının yapılması. Bu sayede erken tanı alan kişilerin sonuçları da daha başarılı oluyor. Son 20 yılda hem cerrahların kullandığı başta robotik cerrahi olmak üzere cerrahi yöntemler, hem radyasyon onkologlarının kullandığı cihazlar ve protokoller, hem de nükleer tıp uzmanlarının uyguladığı radyonüklid tedaviler umut vaad ediyor. Ayrıca henüz sınırlı veri olsa da, bağışıklık sistemi tedavileri olarak da bilinen immünoterapi gibi medikal onkologların kullandığı akıllı ilaçlar da hastalara büyük avantajlar sağlıyor. 20 yıl önce elimizde kısıtlı tedaviler vardı. Şu anda hastalığın farklı evrelerinde kullanabileceğimiz tedavi seçeneklerimiz gerçekten fazlasıyla artmış durumda…

Yalnızca prostat kanserinde değil tüm kanserlerde kişiye özel tedaviler uygulandı. Tüm tedaviler kişiye özgü uygulanmaya başladı. Bu da zaten teknolojinin ve artan bilginin beraberinde getirdiği bir sonuç.