Bu sıra düğünler çoğaldı çok şükür. Bu, bir takım toplumsal çekincelerin de nispeten bertaraf olduğu, kısıtlamaların kalktığı anlamına geldiği için bir bayram havası da getirdi aslında. Başta evlenenler ve âileleri olmak üzere herkes mutlu da, geçen bir berber arkadaşın ifâdesiyle bundan sıkıntı duyup darlananlar da yok değil.
BİR ESNAF, YİRMİ DÜĞÜN...
- Âbi, bir ayda 20’yi geçti gelen kart. 100 TL’den aşağı veremiyorsun. Tanışın, akraban, komşun ya da müşterilerin. Tabiî ki gelir noktasında bizim gibi olanları zora sokuyor bu durum!
- Haklısın da, yeter ki insanlar namusuyla evlensin diye düşünmek lâzım. Tabiî biraz zorlanacağız ama katlanmak gerek. Fedâkârlıklar olmadan güzellikler boy vermiyor kardeşim. Bak ortalığın hâline. Pandemi dedik, ibret dedik, ders dedik; o da ders değil de âdetâ ters yapmış gibi. Millet sanki, “ölüm kol geziyor, kendime çeki-düzen verip hazırlanayım, ölüme hazırlıklı olayım” şeklinde değil de; n’olur n’olmaz, her an ölebilirim; ölmeden ne kadar açılabilirsem açılayım, şu yalan dünyadan ne kapar kaptırırsam kâr çılgınlığında! Kimin ne peşinde koştuğu belli değil.
- KENDİNİ BİLMEYEN NEYİ BİLİR?
- Ben sana söyleyeyim mi sevgili kardeş; işin aslı, millet ne yaptığını, neyin peşinde koştuğunu bilmiyor! Mesele bu, gerçek bu. Bakmayın öyle çok biliyoruz, çok okuyoruz, çok geziyoruz havalarına! Neyi okuyorlar, neyi öğreniyorlar, neyi biliyorlar? Allâh’ı bilmedikten, Peygâmberi tanımadıktan, ahlâkını örnek almadıktan sonra neyi yaşadığını zannediyorsun? O zaman sen neyi biliyorsun? Ölümü bilmeyen hayâtı da bilemez. Tıpkı kendini tanımayanın Allâh’ı da tanıyamayacağı gibi.
- KONUMUZ, KONUMUMUZ ve de SONUMUZ!...
- Biraz hocalık gibi olacak ama; Efendimiz SAV buyuruyorlar ki: MEN AREFE NEFSEHÛ, FEKAD AREFE RABBEHÛ: KENDİNİ BİLEN RABBİNİ DE BİLİR. Allâh CC bizleri insanlığının ve de islâmlığının farkında ve de Rabbinin yolunda olanlardan eylesin kardeş inşâllâh. Bak sen ne güzel; elinin emeği ve alnının teriyle helâlinden kazanıyorsun. Rabbim herkese böyle, ne yaptığını, dolayısıyla Rabbini, dünyâdaki rol ve konumunu bilerek, takdîre rızâ göstererek hayât sürdürmeyi nasip eylesin. Şu dışarıdaki manzaraya bakınca, nereye gidiyoruz, Allâh mâsum çocuklarımıza acısın, sonumuzu hayr’eylesin demekten alamıyor insan kendisini. Başka ne diyeyim…
- Âbi, mâdem ben de bir şey söyleyeyim yanlış anlamazsan; belki insanlar, senin düşündüğün gibi değil, “Nasılsa öleceğiz, kefene sarmak için önce üstümüzde ne varsa soyacaklar! Bizim yaptığımız bir nevî buna hazırlık, onlara kolaylık olsun diye!” şeklinde düşünüyorlar, nereden bileceksin?
- DERSİNDEN DEĞİL, TERSİNDEN HAZIRLIK?!
- Evet, çok güzel bir yaklaşım, esprini anlıyorum. Çok yerinde oldu. Evet, ölüme bir nevî tersinden hazırlık gibi bir şey! Şaka bir yana da; bu insanlar böyle, bu kendini dağıtmış ne Allâh’tan, ne kuldan çekinmez, utanmaz ve de usanmaz hâliyle, milletin-memleketin hayrına katkı bağlamında hangi hayırlı işe, ahlâka ve fazilete, hangi güzel değerlere doğru koşuyor olabilir?
- Lâfı uzattık, ne derler; dert söyletir. Kısaca; dememiz o ki sevgili kardeş, gençler yeter ki evlensinler de bir derlenip toparlanma olur, inşâllâh edebiyle, ahlâkıyla, nâmus ve asaletiyle güzel birliktelikler kurulur, oturaklı âileler çıkar ortaya. Mâlum, toplumun yükselmesi sağlam temellere, yâni âileye bağlı.
- Evet, aynen dediğin gibi âbi. İnşâllâh öyle olur. Biz de öyle düşünüyoruz. Elimizden geldiğince, merasimlere katılıyor, katkı da veriyoruz.
- "MUHAKKAK Kİ İYİLİKLER KÖTÜLÜKLERİ GİDERİR" HÛD:114
- Allâh CC râzı olsun. Bu yaptıklarımızı ne kendimiz ne de ülke için küçük görmeyelim. Rabbimizin bizi hangi amelimiz dolayısıyla affedeceğini bilemeyiz. Az ya da çok, hiçbir hayrı göz ardı etmemeliyiz. Böyle böyle, azdan çoktan iyi niyetli adımlar, gayret ve niyetler birike birike dağ olur, bereketlenir; geleceğimiz ve ondan sonrası bitimsiz mutluluklara doğru kanat açar. Değil mi ki Rabbimiz bir iyiliğe en az 10 kat olmak üzere sevap veriyor; bundan daha garantili ve de kârlı bir şey olabilir mi? Hem, yukardaki âyetten şunu anlıyoruz ki, her şeye rağmen, hiçbir zaman ümitsizlik yok; iyilikler az da olsa çok görünen kötülüklere gâlip gelecektir. Öyleyse, bu hârika netîcede bizim de az-çok demeden bir payımızın olması ne güzel değil mi?
- HEM ELİNE HEM DİLİNE!...
- Evet çok doğru ağabey; bu arada işimiz de bitti. Nasıl olduğunu anlayamadık. Teşekkür ederiz. Saatler olsun; şöyle bir bak istersen, nasıl?
- Çok güzel, eline ve de tabiî diline sağlık; çünkü bu arada dediğin gibi güzel de sohbet ettik. Allâh râzı olsun.
- Rabbim sizden de râzı olsun. Ayrıca, tanıştığımıza memnun oldum.
- Ben de memnun oldum. İnşâllâh tekrar görüşmek üzere, Allâh’a ısmarladık, hoşça kal, hayırlı günler, hayırlı cumâlar -sizlere de tabiî değerli okurlar- wes’selâm…