GÖNÜLLER KAZANILMALI ONU KIRMAMAK GERKİR

GÖNÜLLER KAZANILMALI ONU KIRMAMAK GERKİR
Abone Ol

Dostlarım bugünki sizlerle olacak sohbetim çok ama çok önemlidir!
Gönül almak/yapmak; kırılan ve gücenen veya mağdur ve mazlum bir kimseleri güzel söz ve davranışlarla sevindirmek, hoşnut etmek  ve kalbini kazanmaktır. 
Gönül yapmak, sevmek, saymak ve merhamet etmek, paylaşmakla ve gönlümüzü muhabbet ve samimiyetle birbirimize açmakla olur.
İnsanlar gönülleriyle yaşarlar, gönülleriyle hareket eder, gönülleriyle davranırlar. Gönülün değeri; verilen sevgi, saygı ve muhabbet ve selim duygularla ölçülür. 
Gönül adamı olmak her şeye gönül gözü ile bakmak ve başkalarının sıkıntısını paylaşmak ve ortak olmaktır. 
Hz. Mevlana bu hususta: “Göz nereye bakar, gönül oraya akar. Gönül nereye akar, ayak oraya koşar” demiştir.
Yüce Rabbin rızası, insanların gönüllerinin alınması/yapılması ile kazanılır. Kalbin huzura, sükunete kavuşması, iyiliğe ve güzelliğe sahip olması ile olur. 
İnsanlar arasındaki iyilik, sevgi, saygı, huzur ve mutluluk gönül bağından geçer. Gönül almak, kişiyi Allah’a yakınlaştırır. Çünkü “Kalp Allahü Tealanın komşusudur. “Allahü Tealaya, kalbe/gönüle yakın olduğu kadar hiçbir şey yakın değildir” (Kaf, 50/16)
Allah Rasûlü şöyle  buyurdular:”Allah sizin suretlerinize ve mallarınıza değil, kalplerinize/gönüllerinize bakar” (Müslim, Birr
Bu nedenle gönlümüz “Nazargah-ı İlahi” (Allahu Tealanın baktığı yer, Hakkın Nazargahı) kabul edilmiştir. Bir gönül yapmak, yüz Kâbe’yi yapmaktan iyidir. Kalb kırmak ise, Kâbe’yi yıkmaktan daha kötüdür) Kalb, Kâbe’den üstün müdür
Sorusuna gelince:Evet üstündür. Kâbe’yi yapan insandır, kalbi ise Allahü teâlâ yaratmıştır. Müminin kalbi için Allah’ın evi denir.
Kalb kırmak çok günah olduğu gibi, o kalbi yapmak yani gönül almak da büyük sevabdır.Bir gönül yapmak, yüz Kâbe’yi yapmaktan iyidir ve bunun karşıda cennettir.
Bu konunun daha iyi anlaşılması için Behlül Dâne’ye ait olan bir hikayecik ile başlayalım:
Bir kadın evine giderken yoksul görünümlü bir çocuğun elinde sopa ile toprağı çizdiğini görür.

Ne yapıyorsun evladım, diye sorar. Çocuk: Cenneti parselleyip satıyorum teyze der.

Kadın cennetin böyle parsellenmeyeceğini ve satılmayacağını bilse de çocuğun gönlünü almak için bana da bir parsel verir misin? Kaç para istersin? Parasını vereyim der.
Çocuk da 20 lira der. Kadın yardım niyetiyle parayı verir ve gider. Olayı da unutur.
Kadın birkaç gün sonra rüyada kendini cennette görür. Sonra da gördüğü rüyayı eşine anlatır.
Eşi de ne olur ne olmaz ben de bir parsel alayım der. Gider ve çocuğu bulur.
Evlat, bana da cennetten bir parsel verir misin? der! Çocuk olur ama bir parseli bir trilyon der. Adam itiraz eder, bizim hanıma 20 liraya vermişsin. Benden neden bir trilyon  istiyorsun der.
Çocuk şöyle cevap verir. Amca, eşiniz cennetin parsellenmeyeceğini, satılamayacağını biliyordu. Ama benim gönlümü almak için bana o parayı verdi. Cenneti satın almak için değil,
Sen gerçekten cenneti satın alabileceğini mi? Benim de satabileceğimi mi? zannettin!… Cennet öyle ucuz değil. Cenneti almak gönülleri almaktan geçer,bey amcacığım der. Evet yeri ve zamanı gelmişken ilk gönlü alınacaklar kimlerdir dersek:Gönüllerini alacağımız kimseler; öncelikle anne ve babalar,  mazlum ve mağdurlar olmak üzere, fakir, yoksul, muhtaç ve kimsesizler, hastalar, yaşlılar, engelliler, düşkünlerdir
Gönül kırmak, dinimizde hiç hoş görülmeyen, tasvip edilmeyen bir davranıştır. Sebepsiz yere incitilen kalbin, gerçek sahibi ve koruyucusu Yüce Allah’tır. 
Bir kutsi hadiste Yüce Allah: “Ben göklere ve yere sığmam, fakat mümin kulumun kalbine sığarım” (Aclunî, 2/195) demektedir. Bu nedenle gönül kırıcı ve insanları hakir gören, küçümseyici, aşağılayıcı, hakaret edici davranış içinde olanların akıbetleri, Allah indinde acıklı bir hüsrana uğramadır. sözlerime son verirken,bir insanın Kendisiyle, çevresiyle, doğayla barışık, hoşgörülü, alçak gönüllü, erdemli, tevazu sahibi, turâb/toprak olmaktır. Af edici olmaktır, gönül kırmamaktır”.
Hepinize selamlar saygılar sevgiler efendim