Seçim arefesindeyiz ya; herkes dâvâcı! Herkesin dâvâsı var; ve de düşmüş yollara.
HERKESİN BİR DÂVÂSI VAR!
Herkesin dâvâsı; tek kelimeyle; millet-memleket dâvâsı! Bir de bu mefhûmun zamîrine dînî, târihî unsurlar eklenince dâvâ deyince geçmişe, geleceğe ve de sonsuza dâir herşeyi ihtivâ ediyor.
ÇAKAR ÇAKMAZI; ÇIKAR ÇIKMAZI!
Söyleme bakınca derinlik çok gibi ama gerçekte bu yolun sonu genelde çıkar çıkmazına saplanıyor!
Bizim gibi siyâsetin dışında olanlar ya da kalanlar da bunun böyle olmaması, hem siyâsîlerin, hem de milletin sınırlı, sınırsız tüm geleceklerinin güzel olması adına, belki hariçten gazel okumak gibi ama, bekâra kolay meyânında da olsa duygu ve düşüncelerini şiir ya da nesir olarak dile getirirler.
Biz nazım yoluna sık sık baş vuruyoruz. Tevfik KARABULUT Ağabey de bizim gibi hem düzey (nesir) hem dikey (şiir) yazanlardan.
ATIŞMA MI, YAZIŞMA MI?
Bâzen de, âşık edebiyâtında olduğu gibi karşılıklı atışma olmasa da yazışma gibi denemeler oluyor. Bugün bu eksende gideceğiz.
BİR NEVÎ SÜRECE KATKI
Mâlum, adaylar piyasaya çıkmaya başladı. Biz de Ordu özeline bir seçim hâtırası bırakmak adına destan boyutunda bir manzûme kaleme aldık. Basında ve sosyâl medyada yer aldı. 29 kıta. İlk kıtâlar şöyleydi:
GÜZEL'İN BAHTI, ORDU'NUN TAHTI!...
Hey Ordu, Hey Ordu; Hey Güzel Ordu!
Yerel seçimlerin hayırlı olsun!
Eskiler, yeniler; bir sürü aday;
Nasîbin her kimse, uğurlu olsun...
*
Lâkin ümitsizim kusura bakma
Hâince bakılır güzelliğine!
Ne asıl-asâlet, insaf, adâlet;
Kıyıyorlar naif özelliğine...
*
Herkes seni istismârın peşinde
Peşkeş çekiyorlar menfaatlere!
Dâvâ dedikleri çıkıyor hevâ;
Bak şimdiye kadarki icraatlere!
*
Bu kadar çok güzel olmasa mıydın?
Güzeller tâlihsiz olurmuş çünkü!
Boztepe'den bir bak kendine ister;
Neler yapmış sana; dünkü, bugünkü?
*
Yarışmışlar gibi sanki, âdetâ!
Çirkinleştirmekte yamaçlarını!
Mantar gibi bitme sivri binâlar;
Bir anlayabilsek amaçlarını!...
DEVÂMI MEDYADA; SIRA DÖRTLÜKLERDE
Devâmını okumak isteyen medyaya müracaat edebilir. Biz, sâdece bununla da kalmadık. Dörtlükler de yazdık gün gün. İşte birkaçı:
* G Û Y Â *
Adı üstünde ORDU; kavgaları büyüktür!
Denizi Karadeniz; dalgaları büyüktür!
Bir yan AĞLAR cefâdan, bir yan GÜLER safâdan!
Tanımasan dersin; Hak, dâvâları büyüktür!...
Çakarlı ÇIKAR'lı CİNAS!
ÇIKAR NERDE? ÇIKAR NERDE?
KOŞUŞURLAR; ÇIKAR NERDE?
DERTLERİ ÇIKAR, HEP ÇIKAR!
DÂVÂ-MÂVÂ ÇIK; AR(!) NERDE?!..
KAHRAMAN'DAN KARABULUT'A!
Derken dün baktık Avukat Tevfik KARABULUT Ağabey de bu meyânda döktürmüş. Çok da ilgi topladı, beğenildi. Buyrun:
DEYİN DE BİLELİM
Dava, dava diyen ağalar, beyler
Deyin de bilelim, neymiş bu dava
Biz mi anlamadık, aklımız mı kıt
Söyleyin nasıl bir şeymiş bu dava
*
İmkan denizine dalan değişti
Malı bulup cebi dolan değişti
İktidarı, gücü bulan değişti
Bir baktık, ne yaman şeymiş bu dava
*
Yürü kulum denir birilerine
Takılır nicesi gerilerine
Güdülecek koyun sürülerine
Verilen en iyi yemmiş bu dava
*
Vatan millet deyip nara atarlar
Sonra hamuduyla deve yutarlar
Davadan servete servet katarlar
Çoğu için işte buymuş bu dava!
(TEVFİK KARABULUT)
(30 Ocak 2024)
HÂTIRALAR YAZILMALI
Tevfik Bey'e bu şiiri yazdıran ibretlik hâtıralar var. Bize sık sık anlatır. Onlar da bir kitaplık var. Dahası, Tevfik Abi hatıralarını mutlak yazmalı.
SON ASIR ORDUSU!
Büyüklerinin anlattıklarıyla berâber Ordu'nun son yüzyılının yaşanmışlıklarını yazacak birikime sâhip. Bunları mutlak yazmalı. Onun için çok zor değil.
ELİ KALEM, DİLİ KELÂM MÂŞÂLLÂH!
Eli kalem tutan münevver bir değerimiz. Hem buna mecbur. Bu topluma bunu borçlu olduğuna, daha doğrusu bunun bir sorumluluk olduğuna inanıyoruz.
Neyse; konu başka taraflara kaydı. Biz şimdi onun dâvâ manzûmesine gelenlerden şiir olanını alıyoruz buraya:
NUTUK ATAN ATANA!
Meydanlarda nutuk atan atana
Eşi dostu hemen satan satana
Haram lokmaları yutan yutana
Fakiri yoksulu soymuş bu dava
(Ahmet DURAN)
ÂŞIK NÛRÂNÎ DE EYİTTİ!
Uzatmamak adına; biz de Ağabeyin manzûmesinden aldığımız ilhamla eyittiklerimize gelelim şimdi:
EVET ANLAMADIK; NE MENEM ŞEY!
Dolaşır her yanı, köşe-bucağı
Tüttüreceğim der cümle ocağı!
Seçim biter toplar kabı-kacağı
Sadâkât bahsinde çiymiş bu dâvâ!
*
Al, alabilirsen artık randevu
Misafirleri var kanki olduğu
O varken, ne var ki sende bulduğu?
Varlıklı beylerle beymiş bu dâvâ!
*
Başlarda paylaşır alır acını
Koltuğa oturur, giyer tâcını
Almaya gelmiştir sıra öcünü;
En yakın dostlara kıymış bu dâvâ!
*
Dâvâ dedikleri sanki bir tava;
Kızartır gelmeyen olursa tav'a
Yazar bin bedelle, çizer bedava!
Vefâ yok, hatırdan caymış bu dâvâ!
*
Çoklarımız bu yolları denedi
Uçamıyor; olmayanlar kanadı!
Kazanıyor, güçlü olan inadı;
Niceye dert olup koymuş bu dâvâ!
*
Kimisine yürü, yâ kulum demiş
Kul besmeleyle azîmet eylemiş
Makâma çıkan rakamı boylamış;
Kapılar ardında çaymış bu dâvâ!
*
Kovulan da döner, neden çok câzip?
Hem olsa da, olmasa da münâsip!
Değilse de mânen hiç mütenâsip;
Her yüke müsâit heymiş bu dâvâ!...
*
Nûrânî kısa kes, uzatma sözü
Tevfik Âbi demiş esâsı, özü
Her nasılsa dâim maddede gözü;
Defter-i mânâda zaymış bu dâvâ!...
SİYÂSET ZOR ve AĞIR
Umarım beğenmişsinizdir. Tabiî bunlar böyle olmaması için uyarı mâhiyetinde yazılıyor. Siyâset zor olmaktan çok sorumluluğu çok ağır bir meslek. Onun için bu mânâda bu yazılanları; hani pâdişahların bir adam tutup ta;
GURURLANMA PÂDİŞÂHIM; SENDEN BÜYÜK ALLÂH VAR!
bağırtması kabîlinden değerlendirmeleri ve hazmetmeleri gerekiyor. Sonuçta para da alınmıyor. Bedâvâ görev! Aksine riski de var; örnekleri çok olduğu gibi.
HERKES DÂVÂLI; BİZ DE!
Herkesin bir dâvâsı var. Bizimki de bu ve, yazdıklarımız inşâllâh, içinizi bilmiyoruz ama dışardan sizlerin de dillendirdiği dâvâya bir nevî katkı eğer düşünülürse.
ORTAM MÜLEVVES, HERŞEY PÜR HEVES
Şunu da biliyoruz; bu eğitim sisteminde, şu toplumsal ortamda ne kadar ideâl ve de dâvâsında samîmî insan yetişebilir? Bu mânâda toprağın çorak olduğunu da kabul etmek gerekir. Bu dörtlük te bunu anlatıyor:
** MÜLEVVES **
Şirk bulaşmış, kirli hayat;
Nice maya katarsan kat!
Sahih sonuç alamazsın;
Boşa tüm çabalar; heyhât!
ABARTMA, KABARTMA, DARALTMA YOK!
Diğer taraftan siyâset diye, dâvâ kavramını abartarak, daha doğrusu esasta gâye başka olmak üzere çatlayıp patlamaya, gerilime gerek yok. Sâkin olacağız, birbirimize saygılı olacağız. Elimizden geleni efendilikle yapacağız; gerisi Allâh CC kerim. Allâh var gam yok yâni. Daha fazlasını zorlayanların başkaca dertleri var olabilir. Allâh CC onları ıslâh etsin der geçer, biz işimize bakarız. İşte bu meyanda bir dörtlük:
*ÇARPMA*
Hinler-cinler değil, saflar kazanır;
Kanlar-kinler değil, aflar kazanır;
Öfkeyle kalkan zararla oturur;
Allâh'a havâle lâflar kazanır!...
İKİ AY, ÇOK DUÂ
Seçime iki ay gibi bir zaman kaldı. Dünyânın durumu ortada. Kendi durumumuzu diri tutmaya azami gayret göstermek borcundayız. Rabbimiz ülkemiz ve başta Gazze, Doğu Türkistan olmak olmak üzere mazlum coğrafyamızın yardımcısı olsun. İnsanlığa hidâyet ihsan eylesin.
DUYGULAR, DÜŞÜNCELER; SEVGİLER-SAYGILAR
Bu duygu ve düşüncelerle seçimlerin şimdiden hayırlara vesîle kıllması niyâzıyla Rabbimize yalvarıyor cümleye sevgiler-saygılar sunuyoruz wes'selâm...