EĞİTİM

Eğitim İş’ten Yeni Müfredata Sert Çıkış

Siyasi iktidar, yakın zamanda “milli”sini yok ettiği milli eğitim sistemimizde bu kez “eğitimi” de parçalamaya başlamıştır. Bunu da arka arkaya ortaya koyduğu iki taslakla, Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli isimli müfredat taslağı ve daha önce Anayasa Mahkemesi’nden dönen Öğretmenlik Meslek Kanunu taslağı ile yapmaya çalışmaktadır.

Abone Ol

Siyasi iktidar, yakın zamanda “milli”sini yok ettiği milli eğitim sistemimizde bu kez “eğitimi” de parçalamaya başlamıştır. Bunu da arka arkaya ortaya koyduğu iki taslakla, Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli isimli müfredat taslağı ve daha önce Anayasa Mahkemesi’nden dönen Öğretmenlik Meslek Kanunu taslağı ile yapmaya çalışmaktadır. Bu taslaklar, laik ve bilimsel eğitimden uzaklaşma, Atatürk ve Cumhuriyeti yok sayma, öğretmenin diplomasını geçersiz kılma ve öğretmenlik mesleğini itibarsızlaştırma gibi tehlikeli adımları içermektedir.

Milli Eğitim Bakanlığı’nın 26 Nisan 2024 tarihinde açıkladığı müfredat değişikliğinin ne yazık ki bilimsel ve pedagojik bir nitelik taşımadığı ortaya çıkmıştır. “Ben yaptım oldu” anlayışıyla Türk Milletine dayatılan bu müfredat, gelen hiçbir eleştiri ve itiraz dikkate alınmadan uygulamaya sokulmuştur. Eğitim sendikalarının görüşü alınmamış, eğitim fakültesindeki uzmanların düşüncelerine başvurulmamıştır. Tamamen ideolojik kurguyla hazırlanan bu müfredatta laiklik, cumhuriyet ve Atatürk gibi milletimizin üzerinde ortaklaştığı değerler ve ilkeler yok sayılmıştır.

Yusuf Tekin tarafından hazırlanan bu müfredat, bilime, özgür düşünceye, sorgulamaya, çağdaş eğitim sistemine aykırı ifadelerle doludur. “Erdemli insan, milli bir şahsiyetin oluşturulması, milli ve manevi değerlerin benimsetilmesi” gibi çok sayıda süslü ama içeriğinin ne olduğu belli olmayan cümlelerle dolu olan bu müfredat ile “tek tip insan” yetiştirilmek istendiği açıktır. Müfredatta yok saydığınız Atatürk bu ülkenin “milli ve manevi değerlerinden” değil midir? Müfredatta yok saydığınız, cumhuriyet ve laiklik bu ülkenin “milli değerlerinden” değil midir?

Eğitim programına verilen “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli” adı dahi müfredatın nasıl bir düşünce yapısıyla hazırlandığını göstermektedir. Eğitim Modeli diyemeyenlerin, Milli Eğitim Bakanlığı’nın adını Maarif Vekilliği olarak teklif etmeleri yakındır. Sabır telkinleri yapılan öğretim programları ortak metninde; “ahlak” kelimesi 61 kez, “erdem” 46 kez kullanılırken, ne yazık ki Atatürk, Cumhuriyet, demokrasi, yurttaşlık gibi değerlere hiç yer verilmemiştir. Ortak programda yer alan Vatanseverlik bölümünde Kurtuluş Savaşı ve Atatürkçülük için ayrı bir bölüm dahi konulmamıştır.

Eğitim İş olarak diyoruz ki ışığa tutulduğunda, Atatürk’ün görülmediği Türk parasının sahte olduğu nasıl anlaşılıyorsa içinde Atatürk’ün olmadığı müfredat da Türkiye Cumhuriyeti’nin eğitim müfredatı olamaz, sahtedir! Kabul etmiyoruz.

Bakan Yusuf Tekin, ekonomisi bozulmuş bir ülkenin yoksul çocuklarının önüne okullarında bir tas sıcak çorba koymak yerine “Sizin ‘tarikat, cemaat’ dediğiniz, bizim ‘STK’ dediğimiz yapılarla protokol yapmaya devam edeceğiz” sözleriyle tarikat ve cemaatlerle protokolleri arttırma gayreti içine girmiştir. Bugün okullardaki her 5 çocuktan biri okulda aç kalmakta, çocuklarımız birçoğu okul lavabolarından su içmektedir. Ama bakanlık, milli olmayan bir eğitim müfredatıyla gündem oluşturmaya çalışmaktadır.

Bugün çocuk işçiliği, MESEM ve meslek okulları eliyle artırılmış ve yaygınlaştırılmıştır. Zengini daha zengin yoksulu daha yoksul yapan bu ekonomik kriz ortamında, Milli Eğitim Bakanlığı bu öğrencilerin emeklerini sermayeye yok pahasına peşkeş çekerken eğitim haklarını da görmezden gelmiştir.

Eğitimde çocuk işçiliği, öğretmenlere yönelik şiddet gibi bunca sorun varken, eğitim emekçileri yoksulluk sınırının altında yaşamaya çalışırken, Milli Eğitim Bakanlığı Öğretmenlik Meslek Kanunu ile yine eğitim çalışanlarının iş güvencelerini tehdit eden düzenlemeler getirme gayretindedir. Öğretmeni yok sayan, diplomasını geçersiz kılan meslek kanunu kabul etmiyoruz!

Öğretmenlik Meslek Kanunu taslağı ise adeta öğretmenlik mesleğini yok sayıyor, öğretmenin diplomasını geçersiz kılıyor. Öğretmenlik Meslek Kanunu denilen ama aslında ÖĞRETMENE MOBBİNG KANUNU olan kanunda öğretmenin adı var, fikri yok, değeri yok! Öğretmenin uzmanlığını belgeleyen üniversite diploması, artık yok hükmünde! Bu kanunla iktidar öğretmenleri, unvanlarla kategorize etmeye, eğitim barışını bozmaya devam ediyor. Sınav yok ama Milli Eğitim Akademisi var! Muğlak ifadelerle idareye disiplin hükümleri üzerinden yetkiler var!

Öğretmenlik Meslek Kanunu ile aynı işi yapan öğretmenler Başöğretmen, Uzman, öğretmen gibi unvanlarla ayrıştırılmaktadır. Unutmayınız ki, öğretmenin derdi bu unvanlar değildir. Hak ettiği bir ücret ve uygun çalışma koşulları bekleyen öğretmenlerin mali hakları derece ve kademelerine göre kademelendirilerek artırılmalı, tüm eğitim emekçilerinin yoksulluk sınırının üstünde bir ücret almaları sağlanmalıdır.

Günümüzde İktidar kendisini devletin sahibi yerine koyuyor! Devlete alınacak memura, görevde kalmasına, yükselmesine ben karar veririm diyor! Bu girişim AKP’nin kendi memurunu seçme yöntemidir! Anayasayı yok saymadır! Kamuda personel alımında, Anayasaya aykırı köklü bir değişikliktir! Yakın zamanda tüm bakanlıklarda bu uygulamalara başlamak niyetinde oldukları nettir!

Tekrar vurguluyoruz, siyasi iktidarlar devletin sahibi değildir! Atatürk’ün kurduğu ve Cumhuriyetin temel taşı olan laik ve bilimsel eğitim sistemi, bu taslaklar ile yok edilmek isteniyor. Öğretmenlik mesleği ise itibarsızlaştırılarak, eğitimdeki nitelik düşürülmeye çalışılıyor. Bu taslaklar, sadece eğitimi değil, tüm toplumu olumsuz etkileyecek ve Türkiye'nin geleceğini tehlikeye atacak adımlardır. Bu tehlikeli adımlara karşı sessiz kalmamalıyız. Laiklik ve bilimsel eğitimden taviz vermeden, Atatürk ve Cumhuriyeti savunarak, öğretmenlik mesleğinin saygınlığını korumak için hep birlikte mücadele etmeliyiz.

2023-2024 Eğitim-Öğretim Dönemi, eğitimin her anlamda geriletildiği, sosyal devletin elini eğitimden iyice çektiği, öğrencinin eğitim hakkının layıkıyla teslim edilmediği, eğitim emekçisinin koşullarının ve haklarının daha da kötüleştirildiği, tarikatların yüzünün daha da güldürüldüğü bir süreç olarak kayda geçmiştir. Eğitim-İş olarak vurguluyoruz ki eğitimin geldiği bu hastalıklı halin tek reçetesi, Cumhuriyet’e yakışır şekilde laik, bilimsel, çağdaş, adil ve parasız eğitim sisteminin inşasıdır. Başöğretmenimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün eğitim neferleri olarak bu alandaki mücadeleyi kararlılıkla sürdüreceğimizi bir kez daha ilan ediyoruz.

Başta dediğimiz gibi, içinde Atatürk’ün olmadığı çağdışı müfredatı ve öğretmeni yok sayan meslek kanununu reddediyoruz!