GENEL

DÜĞÜNDE TAKILAN TAKILAR KİME AİT?

Düğünler, her kültürde ve toplumda benzersiz geleneklere sahiptir. Bu geleneklerden biri de düğün takılarıdır.

Abone Ol

Peki ya takılan bu takılar, düğün sonrası gelinde mi kalmalı? Damatta mı? Bu ikilem soruya açıklamada bulunan Av. Beyza Nur Betül Ersoy, ilk olarak ziynet eşya kabul edilen takılardan şu sözlerle bahsetti; “Ziynet; altın, gümüş gibi kıymetli madenlerden yapılmış olup; insanlar tarafından takılan süs eşyası olarak tanımlanmaktadır. Ziynet eşyasını evlilik münasebetiyle gelin ve damada verilen hediyeler olarak tanımlamak mümkündür. Bu bağlamda, bilezik, altın kelepçe, kolye, gerdanlık, takı seti, bileklik, saat, küpe ve yüzük gibi takılar, ziynet eşyası olarak kabul edilmektedir.”

Tarafların boşanma süreçlerinde karşılaşılan en sık problemlerden birisi düğünde takılan ziynet eşyalarının kime ait olduğu hususu olduğunu belirten Av. Beyza Nur Betül Ersoy, “Tarafların örf ve adetleri bazı durumlarda takıların paylaşımını etkileyebilecektir çünkü mevzuatımızda, düğün sırasında takılan ziynet ile parasal değeri olan bütün eşyanın aidiyeti konusunda yazılı bir hüküm bulunmamaktadır. Bu nedenledir ki, örf ve adet hukuku uygulanmaktadır” dedi.

Yargıtay, Ziynet Eşyalar Kadının Hakkı Dedi

Düğün merasimi nedeniyle kadın ve erkeğe takılan; altın, ziynet eşyası, para, değerli eşyalardan kadına özgü olanların geline ait olduğunun kabulüne varıldığını ifade eden Ersoy, “Kadına özgü ziynet eşyaları; eşler arasında aksine bir anlaşma veya bu konuda yerel bir âdet bulunmadıkça evlilik sırasında kim tarafından hangi eşe takılmış olursa olsun kadın eşe bağışlanmış sayılır ve artık onun kişisel malı niteliğini kazanır. Bazı kaynaklarda düğünde takılan takılardan erkek tarafının taktıkları erkeğin, kız tarafının taktıkları kızın olduğu bilgileri yer alabilir ancak hukuken böyle bir şey söylemek mümkün değildir. Aksine düğünde takılan ziynet eşyasının ve paranın dahi kadına ait olduğunu gösteren Yargıtay Kararları bulunmaktadır” diye konuştu.

Av. Beyza Nur Betül Ersoy, Yargıtay tarafından alınan kararlara değinerek;

“Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 26.01.2016 tarih ve 2015/21024 Es. 2016/1292 K. sayılı ilamı; “kural olarak, evlilik sırasında kadına takılan ziynet eşyaları ve nakit para kim tarafından takılırsa takılsın, aksine bir anlaşma bulunmadıkça kadına bağışlanmış sayılır ve artık onun kişisel malı niteliğini kazanır.” şeklindedir.

Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 06.11.2017 tarihli 2016/4230 Es. 2017/15289 K. sayılı ilamı; “Düğün sırasında takılan ziynet eşyaları, kim tarafından, kime takılırsa takılsın kadına bağışlanmış sayılır ve artık kadının kişisel malı sayılır’’ şeklindedir.

Bu nedenle Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarını da göz önünde bulundurduğumuzda düğünde takılan ziynet eşyalarının kim tarafından takıldığının bir önemi olmaksızın, damada takılan ziynet eşyaları da dahil olmak üzere kadına bağışlanmış olduğunu ve artık kadının kişisel malı olduğunu söyleyebiliriz” açıklamasında bulundu.

Düğün Takıları (Ziynet Eşyası) İadeleri Nasıl Olur?

Boşanma davası ile birlikte ziynet eşyalarının iadesi yapılabileceği gibi boşanma davasından sonra da ziynet eşyalarının ve değerlerinin iadesi talep edilebileceğini söyleyen Ersoy, “Ziynet eşyasının iadesini isteyen taraf mümkünse aynen iadeyi, aynen iade mümkün değilse ziynet eşyasının bedelinin kendisine ödenmesini talep edebilir. Ziynet eşyalarının bedeli talep edilmesi halinde bu talep 10 yıllık zamanaşımı süresi içinde talep etmelidir ve bu zamanaşımı süresi boşanma davasının kesinleşmesinden itibaren başlar.

“Eşya davası bu anlamda bir istihkak davası olmakla istem dava konusu eşyaların; aynen iadesi, olmadığı takdirde dava tarihindeki bedelinin verilmesi şeklinde gerçekleşmektedir. Dava konusu eşyaların mevcut olduğu tespit edilmiş ise uyuşmazlık mülkiyet hakkına dayandığından olayda zamanaşımı söz konusu olamaz. Dava konusu eşyaların var olduğu tespit edilemez ise istem tazminata ilişkin olduğundan Borçlar Kanunu’nun belirlenen on yıllık zamanaşımı süresinin uygulanması ve karı koca arasındaki davalarda Borçlar Kanunu’nun dikkate alınması gerekir.”” Şeklinde konuştu.

(Yargıtay 6. Hukuk Dairesi, 2011/5634 K.) göre;

“Bazı durumlarda eşler takılan ziynet eşyalarının düğün masraflarına, borçlara, evlilik birliği içerisinde yapılan ödemelere harcandığını iddia edebilir. Burada belirleyici olan husus, düğün takılarının iade edilmek üzere verilip verilmediğidir. Yargıtay içtihatlarına göre kadının, ziynet eşyalarını geri iade almak koşuluyla verdiği kabul edilir. Bu sebeple bu tür durumlarda erkek, kadın tarafından kendisine verilen ziynet eşyalarının geri ödenmek koşuluyla verilmediğini ispat etmek zorundadır. Aksi durumda erkek, düğün takılarını iade etmekle mükellef olacaktır” şeklinde belirlenmiştir.

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2017/1769 E., 2018/13037 K. sayılı ilamında şu ifadelere yer vermiştir:

“Evlilik sırasında kadına takılan ziynet eşyaları kim tarafından alınmış olursa olsun ona bağışlanmış sayılır ve artık onun kişisel malı niteliğini kazanır. Bu durumda ziynet eşyalarının iade edilmemek üzere erkeğe verildiğinin ispatlanması halinde erkek almış olduğu ziynet eşyalarını iadeden kurtulur. Somut olayda, ziynet eşyalarının bozdurulduğu anlaşılmış ise de; tekrar iade edilmemek üzere davalı-karşı davacı erkeğe verildiği hususu kanıtlanmamıştır. Bozdurulan ziynet eşyalarının rıza ile ve iade şartı olmaksızın verildiğini davalı erkek ispatlamak zorunda olup, davalı erkek bu durumu ispat edemediğinden dava konusu ziynet eşyalarını davacı kadına iade ile mükelleftir.”

Konuya ilişkin bir başka karar şöyledir:

Hukuk Dairesi 2019/2878 E. 2019/10463 K. “Somut olayda; davalı kocanın, takılan altınların bir kısmının evlilik birliği içinde iade edilmemek üzere düğün borçlarına harcanmış olduğunu belirtmesi karşısında bozdurulan bu altınlar yönünden, kadının isteği ve onayı ile bozdurulduğunun kanıtlanması, davalı kocaya düşmektedir,

O halde, mahkemece yapılacak iş; davalı kocaya bozdurulan altınların kadının isteği ve onayı ile bozdurulduğunun yemin dahil her türlü delil ile ispatına imkan verilerek sonucu dairesinde hüküm kurulması gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucunda davacının ziynet alacağına ilişkin talebin tümden reddi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.”

İspat Yükü Kimde?

Önemli hususlardan birinin de ispat yükü olduğunu ifade eden Av. Betül Ersoy, “Davayı açan taraf ya da ziynet eşyalarını talep eden taraf HMK gereği ziynet eşyalarının kendisinde olmadığını mahkemede ispat etmek zorundadır.

Düğünde takılan takıların değerini, miktarını hesaplayabilmek adına ise açılan davaya delil olarak düğünde çekilen fotoğraflar ve kamera kayıtları sunulabilir. Böylece mahkemenin ziynet eşyaları konusunda hesap yapacak bilirkişinin incelemesi sonucu miktar bilgileri net olarak ortaya çıkacaktır. Ayrıca düğüne katılan kişilerden tanıklık yapmasını talep edebilir, yemin deliline başvurabilirsiniz” şeklinde ifade etti.

‘Düğünde Takılan Altınların Elinden Alındığına İlişkin Tanık Beyanları geçerlidir.’

“Yargıtay 3.HD. 2017/9471E. 2018/12221K; Davacı kadın ziynet eşyalarının iadesi talebi ile dava açmıştır. Mahkeme yapılan yargılama sonucu kadının taleplerini reddetmiştir ve davacı kadın temyiz yoluna başvurmuştur.

Özetle; ziynet alacağına ilişkin davalarda tanık beyanlarının gerçeğe aykırı olmadığı hususlarda tanık beyanlarına dayanarak altınların miktarı, cinsi, değeri belirtilebilir. Bu beyanların hükme esas alınması gerekir. Aksi yöndeki kararların bozulması gerekmektedir.”

Peki Evi Terk Eden Kadının Açacağı Davada İspat Durumu Nedir?

Av. Beyza Nur Betül Ersoy, evi terk eden kadının, ziynet eşyaları yanında götürmediğine dair ispat sunması gerektiğini;

“Evi terk eden kadının ziynet eşyalarını yanında götürmüş olduğu varsayılır. Eğer kadın, ziynet eşyalarını yanında götürmediyse ziynet eşyasının evde kaldığını ispat etmek zorundadır. Ancak kadın şiddete maruz kaldığı için evden korkuyla ayrılmak durumunda kalmışsa veya evden kovulmuşsa ziynet eşyalarının evde kaldığını ispatlamak zorunda değildir. Eğer evi terk ederken ziynet eşyalarını almasına izin verilmediyse bu durumda ziynet eşyasının varlığını, evi terk ederken bunların zorla elinden alındığını ve götürülmesine engel olunduğunu, evde kaldığını, kadının ispatlaması gerekir. Çünkü ziynet eşyaları pahada ağır yükte hafif eşyalardır dolayısıyla saklanması ve taşınması da rahat olacaktır. Bu durumda kadının ziynet eşyasını evi terk ederken yanında götüremediğini iddia etmesi olağan hayatın akışına aykırı kaçacaktır” açıklamasıyla ifade etti.

Ziynet Davalarında Görevli ve Yetkili Mahkeme neresidir?

Ziynet davalarında görevli mahkemede Aile mahkemesi olmakla birlikte yetkili mahkeme ise Hukuk Muhakemeleri Kanunundaki Genel Yetki Kuralına göre belirlenmiştir. Dolayısıyla yetkili mahkeme davalının yerleşim yerindeki Aile Mahkemesidir.

Vatandaşlar Kadının Hakkıdır Dedi

Çiftler arasında yaşanan ve yaşanma ihtimali olan bu duruma bazı vatandaşlar, ziynet eşyaların eşit bir şekilde bölüşme ya da kadına ait olması gerektiği fikrini savunarak katıldı.

Düğünde takılan değerli eşyalar gelinin mi? Damadın mı? Olmalı sorusuna yanıt veren Hasan Çalkap, “bence eşit şekilde bölünmeli ama bir başka açıdan bakıldığında ise kadının hakkı olmalı. Yargıtay’ın bu konuyla ilgili vermiş olduğu emsal kararı da doğru buluyorum, eşitlik olması gerektiğini de savunuyorum. Bunu savunma nedenim ise iyi niyetli olanlar olduğu gibi kötü niyetli insanların da bu durumu suiistimal etmeye kalkışması” dedi.

Bir başka çiftin bu soruya vermiş olduğu cevap ise kadını destekler nitelikte oldu. Bekir ve Damla Dur çifti, düğünde takılan ziynet eşyaların düğünden sonra kadında olması gerektiği noktasında, ortak karar kıldı.

Haber: Derya Kara