Ülkemizde hızlıca yayılan koronavirüse karşı fiziksel sağlığımız kadar ruhsal sağlığımızı da korumalıyız. Son günlerde ortaya çıkan ve tüm dünyanın gündemine oturan covid-19 virüsü hepimizde yoğun bir korku ve kaygı yaratmıştır. Virüsün bulaşıcı olması, tedavisinin henüz bulunamaması ve ölümle sonuçlanabilmesi korkunun esas sebebidir. Dünya üzerinde artan vaka sayıları ve ölümler bu hislerimizin sürekli tetiklenmesine sebep oluyor.
Hastalığa yakalanma korkusu bir süre sonra yoğun bir strese dönüşerek bağışıklık sistemini etkiler ve bizi hastalığa daha açık hale getirir. Virüsün bulaşma korkusu, yüksek düzeyde stres, panik, endişe, gerginlik, huzursuzluk, fobiler, uyku ve beslenme sorunları, obsesif düşünceler belki de son zamanlarda bizi sık sık ziyaret ediyor. Salgının hayatımızda böyle birtakım değişiklikler yaratması, olağanüstü duruma verilen olağan ve sağlıklı tepkilerdir.
Ancak hissedilen duygunun şiddeti kontrol edilemez bir hal aldığında sağlıksız bir tablo ortaya çıkabiliyor. Ortaya çıkan tablonun bedenimizi ve ruhumuzu hükmetmemesi için birtakım önlemler almalı, salgına karşı farkındalığımızı artırmalıyız.
Öncelikle temel sağlık ve hijyen kurallarına dikkat etmeli, bu konuda en doğru bilgiye Sağlık Bakanlığı’nın resmi internet sitesinde yayınlanan açıklamalarla ulaşmalıyız.
Uyku ve beslenme düzenine dikkat ederek bağışıklığımızı güçlü tutmaya çalışmalıyız.
Tedbir amaçlı evlerimizde oturmalı, dışarıyla temel ihtiyaçları gidermek dışında gereksiz bağlantı kurmamalıyız.
Sosyal mesafeyi koruyarak öpüşmemeye, tokalaşmamaya, sarılmamaya özen göstermeliyiz.
Bilinçli önlemler alabilmek, bu süreci en iyi şekilde yönetebilmek için öncelikle durumu kabullenmeliyiz. Evet bir tehlike söz konusu ancak farkında olmadan hastalığa daha yakalanmamışken yakalanmışçasına tepkiler verebiliyoruz. Hayatın durmadığını bir şekilde devam ettiğini unutmamalıyız.
Sosyal mesafeyi koruduğumuz, evde kaldığımız şu günlerde iletişim olarak birbirimize en ihtiyaç duyduğumuz dönemdeyiz. Yakınlarımızla sık sık iletişim halinde olup yaşadıklarımızı ve hissettiklerimizi onlarla paylaşmamız bize daha iyi hissettirecektir.
İçinde bulunulan süreçte ara ara yalnızlık hisleri bizi yoklayabilir. Bu durumun hepimizin ortak stresi olduğunu, yalnız olmadığımızı sık sık hatırlamalıyız. Tıbbın iyileştirici etkisine güvenmeli, umudumuzu kaybetmemeliyiz.
Sosyal medyada dolaşan haberlerin üzerimizde gerginlik ve stres yarattığı aşikâr. Bilgi kirliliğinin önüne geçerek doğru haber portallarından gündemi takip etmeliyiz. Haberlere baktığımız süre ve sıklığın artması kaygımızın da artmasına neden olabileceğinden bu zamanları gözden geçirip bir sınırlama getirebiliriz.
Evde kaldığımız süreyi verimli hale getirip uzun süredir yapmak isteyip de yapamadığımız, bir sebeple ertelediğimiz işlerimizi yapabiliriz.
Kitap okumak, film ve dizi seyretmek, müzik dinlemek, resim yapmak gibi sayısız aktivitelerle daha keyifli zaman geçirebiliriz.
Fiziksel aktivitede bulunmak kaygımızı hafifletecektir. Spor yapabilir, nefes egzersizleri, meditasyon ve yoga gibi yatıştırıcı etkinliklerle gevşeyebiliriz.