Bugün, Ümmet-i Muhammed ve dünyâ mazlumlarının ümidi, bağrında, başta Efendimiz SAV’ın mih mandârı Hz. Eyyûb el-Ensârî olmak üzere İstanbul'dan Diyarbakır'a Urfa'dan Antakya'ya, Maraş'tan Kıbrıs'a yüzlerce sahabeyi barındiran, Mekke'nin, Medine’nin, Kudüs'ün kalebendi olan bu toprakların geçilmezliğinin bir defâ daha ve en anlaşılır şekilde gösterildiği Çanakkale Zaferimizin yıldönümü.
SU UYUR, DÜŞMAN UYUMAZ...
İstanbul Yüksek İslâm Enstitüsü’nden arkadaşımız, şu an ÖNDER teşkîlâtımızda bulunan Sabri OTAĞ Bey hocamız dünkü cumâ mesajında bu konuyu da hatırlatmış. Çok haklı. Zîrâ, atalarımız "su uyur, düşman uyumaz!" demişlerdir.
DÜNYÂNIN GÖZÜ, JAPON'UN SÖZÜ...
Dünyanın gözü topraklarımızda. Çanakkale hep hafızalarımızda, fotoğrafı da karşımızda olmalı. Japonların da dediği gibi, Çanakkale her vatan evladınin mutlaka görmesi, ibret alması gerekli bir yerdir. Evet, gelelim bu meyandaki mesaja:
FÂYIK ASILLAR, LÂYIK NESİLLER...
"Vurulup tertemiz alnından uzanmış yatıyor.
Bir hilal uğruna YA RAB, ne güneşler batıyor"
105 sene önce din, namus, mukaddesat, hilal ve vatan uğruna canlarını feda ederek "ÇANAKKALE GEÇİLMEZ" destanını kanlarıyla yazdıran ŞEHİDLERİMİZİ rahmet ve minnetle yâd ediyor, Onlara layık nesiller olmamızı, emanetlerini, canımız pahasına koruma azim ve şuuruna ermemizi, musibet ve afetlerden ve hainlerin şerlerinden, şehitlerimizin emaneti CENNET VATANIMIZI korumasını RABBİM'den niyazla CÜM'ANIZI tebrik ediyorum."
ÇANAKKALE'DEN RAMAZAN'A...
Sabri Bey'in duasına tâ derinden aminler, kendisine teşekkürlerle beraber, yine bir arkadaşımız, hem de Çanakkale'li olan beraber okuduğumuz, ayrıca aynı yurtta kaldığımız Hayreddin HANGÜL Beyin mesajina geçiyoruz:
GEÇMİŞ GÜNÂHLAR, GELECEK GÜNLER...
"Kim inanarak ve karşılığını yalnızca Allah'tan umarak
Ramazan orucunu tutarsa geçmiş günahları bağışlanır."
(Hadis-i Şerif)
Cumanın hayrı ve bereketi üzerimize olsun.
Selam ve dua ile...
Allah'a emanet olunuz."
HAKK'TAN BEREKET, HALKTAN HAREKET...
Malum, dünkü hutbede de en başta yer alan konu, önümüzdeki hafta Çarşamba akşamı teravihleriyle beraber evimizi, yurdumuzu ve tüm dünyamızı bereketlendirecek, perşembe gün ilk orucunu tutacağımız kutlu misafir mübarek Ramazan ayıydı. Sonsuz muştularla bizleri kuşatan ve idrâkımızı tazeleyen bu ayın kıymetini bilip gereğini yapmak kendimiz ve ailemiz için, insanlık için yapacağımız en önemli şey. Ne mutlu bu niyet üzere azmedip gereğini lâyıkıyla yapabilene.
ÖNCE TEMİZLİK, SONRA GERİSİ...
Ramazan deyince ilk akla gelen şey kendimizi yenilemedir. Bir yeri yenilemenin ilk şartı da önce bir temizlik olsa gerek. Bir yeri temizlemeden oraya nasıl güzel şeyler koyabilirsiniz. Tabiî bunun dinî literatürdeki karşılığı tövbedir. Nitekim kimi mesajlarda da buna vurgu yapılmış:
HER ŞEYİN İLÂCI; TEVBE-İSTİĞFAR...
Tâbiîn'den dört kişi Hasan-ı Basrî'ye gelerek;
* Biri kuraklıktan,
* Diğeri fakirlikten,
*Bir diğeri tarlasının verimsizliğinden,
* Sonuncusu da çocuğunun olmayışından yakındı.
HEPSİNE DE AYNI TAVSİYE!
Hasan-ı Basrî onların her birine İSTİĞFAR'ı tavsiye etti.
Yanındakiler;
* Bu şahısların dert ve ihtiyaçları farklı, lâkin siz hepsine de İstiğfar'ı tavsiye ettiniz."
- Hasan-ı Basrî de onlara, Nûh Sûresi'nin 10 ilâ 12'nci âyet-i kerîmelerini okudu:
"Rabbinizden mağfiret dileyin; çünkü O çok bağışlayıcıdır. (Mağfiret dileyin ki) sizin;
* Üzerinize gökten bol bol yağmur indirsin,
*Mallarınızı ve oğullarınızı çoğaltsin,
* Size bahçeler ihsân etsin, * Sizin için ırmaklar akıtsın!"
(İbn-i Hacer, Fethu'l-Bârî, XI, 98)
TOPLUCA VARIŞ, LÜTUFLARA ERİŞ...
--Ey mü'minler, hepiniz topluca günah İşlemekten vazgeçip Allah'a itaate yönelerek tevbe edin ki, kurtuluşa eresiniz. (Nur 31).
TEVBE'DEN SOHBET'E, DOĞRULAR'DAN CENNET'E...
Ramazan'da ferdî anlamda Tövbe esas olduğu gibi ictimâî bakımdan da sohbet ve muhabbet grupları önemlidir. Bu husus Ramazan'da kendisini daha bir belli eder. Rabbimizin emri;
"DOĞRULARLA BERÂBER OLUNUZ."
Şeklindedir mâlum. Bu husus bu ayda daha bir göz önünde bulundurulmalı, dikkât edilmelidir. Aksi takdirde yanlış arkadaşlar, gereksiz meşgale ve konuşmalar hazır tutulan oruçların da en azından bereketini kaçırır da bizi mânen müflis konumuna düşürebilir Allah CC korusun.
MUHABBET'TEN MUHAMMED"E...
Peki, dostluk ve arkadaşlık kriterimiz nasıl olacak? Bu önemli. Zîrâ, şâir ne diyor bakınız:
Muhammed'den muhabbet oldu hâsıl;
Muhammed'siz muhabbetten ne hâsıl?!
İşte buna dâir de aydınlatıcı bir paylaşım. Necâti DİZDAR Hocaya teşekkürlerle arz ediyoruz:
HANGİ TOPLULUKLA BERÂBER OLALIM?
Lokman Aleyhisselâm, oğluna şöyle nasîhatte bulundu:
“Ey oğlum! Allâhü Teâlâ’yı zikreden bir topluluk gördüğün zaman, sen de onlarla beraber ol.
Eğer sen âlim isen (onların yanında ilminle amel edebileceğin için) ilmin sana fayda verir. Eğer câhil isen onlar sana ilim öğretir.
Ve umulur ki Allâhü Teâlâ onlara rahmet ile nazar eder de onlarla beraber rahmet-i ilâhî sana da isâbet eder.
YA, ZIKRETMEYEN ve de FİKRETMEYENLER!?
Allâhü Teâlâ’yı zikretmeyen bir topluluk gördüğün zaman ise onlarla beraber olma.*
Zîrâ sen âlim olsan da (onların yanında ilminle amel edemeyeceğin için) ilmin sana bir fayda vermez. Eğer câhil isen onlar senin cehâletini veya dalâletini arttırırlar.
Olur ki Allâhü Teâlâ onlara gadabı ile nazar eder de onlarla beraber gadab-ı ilâhînin sana da isâbet etmesinden korkarım.”
Arkadaşlık ve dostluk başlıbaşına çok önemli bir konu. Öbür dünyâda Peygamberlerle, iyiler, has kullarla berâber olmak isteyenler daha bu dünyâda bunun dilekçesi niteliğinde arkadaşlar edinneli, dost tercihi yapmalidirlar. Mâlum yineEfendimizSAVin beyân ettiği gibi;
"KİŞİ SEVDİĞİ İLE BERÂBERDİR..."
Bugün de yazımızın sonuna gelirken, Necâti DİZDAR Bey Hoca başta olmak üzere cümleye teşekkürlerle berâber Çanakkale ruhunun heryerde bizlerle ve yurdumuzun sonsuza kadar geçilmez olmasını Yüce Mevlâ'mızdan niyâz ediyor,
Ramazan'ın feyz ve bereketinden sonsuz istifadeler dileğiyle sizlere içten sevgiler-saygılar sunuyoruz wes'selâm...