Değerli dostlar!
Yüce dinimiz islam meseleleri en güzel bir şekilde kılı kırk yararcasına hiç kimseye haksızlık yapmadan adaletli bir şekilde çözülmüştür. Bunlardan bir tanesi de lukata yani bulunmuş mallardır. Dinimizde bir insanın rızası olmadan onun malını almak caiz olmadığı gibi, kaybettiği bir malı alıp sahiplenmek de caiz değildir. Bir kimse bir yerde bir miktar para veya mal bulsa onu sahibine vermek üzere alabilir. Ancak kendine mal edinmek üzere alması, o malı gasp etmek hükmündedir. Bulunduğu yerde bırakılırsa telef olmasından korkulan bir malı sahibine verilmek üzere almak vacip, telef olmayacak malı almak ise mübahtır. Kişi bulduğu bir şeyi alırken onu sahibine teslim etmek üzere aldığına çevresindekileri şahit tutar. Eşyanın sahibi çıkar ve onun kendisine ait olduğunu ispat ederse o malı ona teslim eder.
Buluntu eşya emanet durumundadır. Buluntu eşyayı elinde bulunduran kimse bunu uygun görülen bir sure ilan eder ve bekler. Sahibi çıkmazsa onu yoksul kimselere sahibi adına tasadduk eder. Kendisi muhtaç ise ondan istifade edebilir. Ancak sahibin çıkması halinde bedelini sahibine öder. Sahibinin aramayacağı düşük değerli mallar ise beklemeye gerek kalmaksızın ihtiyaç sahiplerine verebilir, ihtiyacı varsa kendisi kullanabilir.
Bugünkü yazımızı da bir ayeti celile ve hadisi şerif mealiyle bitirelim.
" O gün ölçü tartı haktır. Artık kimin tartıları ağır gelirse işte onlar kurtuluşa erenlerdir." (A'raf suresi 8. ayet)
" Ateşin odunu yakıp bitirdiği gibi haset de iyilikleri bitirir. Suyun ateşi söndürdüğü gibi sadaka da kötülüklerin cezası olan ateşi söndürür." (Hadisi şerif, İbn Mace,Zühd 22)
Selam ve dua ile hoşça kalınız