BABACIĞIM; NEREDEN ve NASIL BAŞLAYACAĞIMI BİLEMİYORUM...

Abone Ol

Babacığım; hakîkâten, ne diyeceğimi ve de nereden başlayacağımı bilemiyorum. Sen gideli 11 yıl dolmak üzere. 10 şubat 2013'ten bu yana neler oldu neler. Gerek âilede, gerek köyde, gerekse memleket ve dünyâda...
SENDEN SONRA NİCELERİ
Senden sonra âilede GÖKTUĞ torunun, sonra AYŞE kızın, Fadime Anamız, Ali Ağabey'in ve en son Sâfinaz Teyzemizi dâr-ı bekâya uğurladık. Sırası gelen gidiyor. Rabbimiz cümlemize hüsn-i hatîmeler ve de afv ü mağfiretler lûtfeylesin. Bunları hep not ettik, duygu ve düşüncelerimizi yazdık; zaman içerisinde onları da yazacağız inşâllâh.
NOT GELENEĞİ ÂİLEDEN, YÂNİ SENDEN
Biliyorsun, senin cep ajandası bulundurma geleneğini biz, yine Kahraman Gıda'yla gelen büyük ajandalarla sürdürmeye çalışıp hep not alıyoruz. 
GENELDEN ÖZELE; ELDEN DİLE
Bu genel olanlardan ayrı olarak özelde de, meselâ seninle ilgili ayrı bir defterim var. Onu da şirketten bir defter üzerinden devam ettiriyorum. Bunlar not mâhiyetinde. İnşâllâh ilerde yazarım ya da çocuklar ilgilenirler diye. Bundan ayrı olarak ajandaya da günlük notlar düşüyorum.
GACAROĞLU HOCA, SELÂHADDİN ERDEM
Ayrıca telefonda çok materyal var seninle ilgili olarak. Senin hem asker, hem de GACAROĞLU HOCA'dan medrese arkadaşın, sonradan da çok hukukunuz olmuş, Mesûdiye'den Selâhaddin ERDEM Hoca ile aynı sitedeyiz şimdi. Beş vakit mescidde berâberiz diyebilirim. Senden anlatmadığı gün yok. Sana çok ayrı bir muhabbeti var. Anladığım kadarıyla birbirinize iyigün, kötü gün dostluğu yapmışsınız. Uzun bir mâziniz var.
DURSUN ALİ AMCAM, KARABEY DEDEM
Hattâ Ali Amcam, Selâhaddin dedemden de çok anlatıyor. Bir gün oturup konuşacağız; kavlimiz öyle  ve de kaleme almak ta nasîp olacak inşâllâh. 
ZEKİ ŞENSOY, GÂLİP YURTTUTAN
Geçen hafta da bizim rahmetli Zeki (ŞENSOY) Eniştenin dayısı senin çok yakın arkadaşın, bizim daha çok çocukluğumuzda, yaylada cipçilik yaptığı günlerden ve câmiden hatırladığımız Gâlip YURTTUTAN Amcayı ziyâret ettik. Biraz rahatsız. Hastâneden çıkmıştı. Hep anlattı senden, eskilerden.
KÜÇÜK DEFTER, BÜYÜK NOTLAR
Derken Hac yolculuğunu gün gün not aldığını söylemişti. Görmek istediğimi belirtince eve göndermiş peşimizden. Senin cep ajandaları boyutunda küçük bir defter. İlginç bilgiler var. Onları da değerlendireceğim İnşâllâh o gün seninle ilgili anlattıklarıyla berâber. 
BABA'YA MEKTUPLAR; YA DA HASBİHÂL
Babacığım. Yazdıklarımı hep yayınlarım, birikince de kitaplaştırırım diye yazıyorum ötedenberi. Lâkin bir türlü bir yerden başlayamadık. Bunu derken, hiç yazmadım değil. Yer yer yazdıklarımız arşivlerimizde mevcut. Ama özel yazı serisi hâline getirmedik. Hattâ; BABAYA MEKTUPLAR serlevhası altında böyle, sana hitap şekliyle de günlük köşe düşündük. 
ÇOK ŞÜKÜR; BİR YERDEN BAŞLADIK
Neyse ne, işte çok düşünüp zaman kaybetmektense bir yerden başlayalım dedik ve sonra da böyle zaman zaman dokunuşlarla da bu işin olabileceğini gördük. Böyle de devam edeceğiz İnşâllâh. Mühim olan bir yerden başlamaktı. Bir de yazmadıkça birikiyor, iş daha da zorlaşıyor.
KAZÂ, EDÂ YERİNE GEÇER Mİ?!
Hem babacığım, gün geçmiyor ki seninle ilgili birileriyle karşılaşmayayım, senden söz edilmesin. Biz yacda torunların. Geçen gelişinde mehmet Fâtih anlattı bir tânesini ki, en yakın zamanda burda paylaşacağım inşâllâh. 
İNŞÂLLÂH DEĞERLENDİRME FIRSATI BULURUZ
Onlar hep not hâlinde ajanda ve defterlerde, telefonda var. İnşâllâh değerlendirme fırsatı buluruz. Bu hem, belki hayattayken fırsat bulup yapamadığımız ya da çeşitli sebeplerle ertelediğimiz hasbihâlin kazâsı gibi oluyor. Kazâ, edânın ne kadar yerine geçer; o da büyüklerin takdîri ve afvına bağlı. Rabbimiz cümleyi önce kendi katından ve de bizleri de böyle büyükleri tarafından afvedilenlerden eylesin. Âmîn...
* DAMAR ZENGİN, PLÂN GEÇERSİZ!*
Şunu da söylemek gerekir ki; bu damar da oldukça zengin olacak. Bakınız, yazıya başlarkenki plâna daha gelemedik.  Bu yazdıklarım ancak giriş mâhiyetinde. O zaman, onlara geçelim. Sonuçta onlar da senin bağlamında sevgili babacığım.
ASRIN FELÂKETİ, YÜZYILIN OLAYI
Önce DEPREM. Geçen yıl 6 Şubat sabaha doğru meydana geldi. ASRIN FELÂKETİ olarak nitelenen âfette 11 vilâyet âdetâ yerle bir oldu. Resmî açıklama 130 bin civârında ölü. Kayıplar da çok. Yaralı da ölenlerin birkaç katı.
ANTAKYA'DAN MALATYA'YA
Bize de görmek nasîp oldu. Sâlim torunun ilk yeri, Nûri Ağa dedemizin âilece hicret edip geldiği Gümüşhâne'den sonra deprem bölgesinde görev yapmak üzere Antakya'ya gönderildi. 1-2 aylık bir Çanakkale arasından sonra tekrar deprem bölgesi görevi olarak Malatya/Doğanşehir'de şimdi. 
KONTEYNIRDA BİZ DE KALDIK
Hep konteynırlarda kalıyorlar. Aralık'ta ziyâretine gittik. Mehmet Fâtih yeğenim götürdü Allâh CC râzı olsun. O döndü, hanımla bana da 3 gece orada kalmak nasîp oldu. Malatya günleri ve gözlemlerimizi o günlerde kaleme alıp gazetelerimizde yayınladık.
GÜMÜŞHÂNE, MARAŞ, FETTÂHLAR
Konteyner ve çevre şartları, iç iskân şekli, tek kelimeyle zor. Kaldı ki biz depremi birebir yaşamadık; sâdece bir kaç gün kalıp havasını soluduk. Eserleri gösteriyor ki bu sarsıntı şehri ölü bir kent hâline getirmiş. Devâsâ binâların yeri şimdi, molozlar da temizlenince bir toprak tarla yerine dönüşmüş. Ayaktaki câmi ve binâların çoğu da hasarlı olduğu için yıkılacağı günleri bekliyor.
Senin askerlik yaptığın, aynı zamanda burada bize köyde FETTAHLAR denilmesi bağlamından da anlaşılacağı üzere âilemizin o taraflardan geldiği rivâyeti bulunan MARAŞ bölgesi depremin merkez üssüydü.
BİZİM DEPREMİMİZ SENİN VEFÂTIN OLDU!
Babacığım. Bizim depremimiz de senin vefâtın oldu. O günleri, sonraki süreçleri hep not aldık. Yeri geldikçe değerlendireceğiz inşâllâh. 
Gerçekten de gidişinle birlikte; bizim de, köyümüzün de çınarı devrildi âdetâ.  Ümit yeğeninin dediği gibi, Yeni Mahalle ve özellikle o sokak tenhâlaşmış sanki. Ümit bunu daha güzel ifâde ediyor da aklıma gelmedi şimdi. 
ESKİ YENİ MAHALLE NEREDE?
Hattâ, geçen gün ziyâretimize geldiklerinde;
"Mahallenin mescidinde namaz kıldım da, hiç tanıdık yüz de kalmamış oralarda" diyordu. Çok doğru. Anahtarcı Ebülhayır Gülistan mahallesi'nden anahtarcı Halil Amca rahmetli oldu. Gölköylü Saatçi İrfan ÖZBİLEN Ağabey artık sokağa çıkamıyor, hastalıklarla mücâdele ediyor. Herkes ya ebesî yurduna göçüyor ya da zaman onu köşesine çekiyor. 
ANNEM'DEN ÂİLE'YE, GAZZE'DEN GAYZ'A!?
Annem'le ve de, Şubat tâtili bağlamında âilede  hareketler, ziyâretler husûsuna değinemedik.
Daha da önemlisi, öteden beri kanayan yaramız, 7 Ekimden bu yana ümmet ve insanlık olarak en önemli, yakıcı, dayanılmaz, âcil gündemimiz, hepimizin ağız tadını bozan, Hak katındaki konumumuzu yerlere, Allâh CC korusun, belki de Gayyâ'ya düşüren Gazze'yle ilgili de yazacaklarımız vardı ama onu da yarına bırakalım inşâllâh. 
DENİZ YARILACAK TA; HANİ DEĞNEK?
Hani ne derler; "İşimiz Allâh'a kalmış." Deniz yarılacak  yarılmasına da biz değneğin ne olduğunu da bilip gereğini yapma durumunda dahî değiliz belki!
AKRABÂLAR, DOSTLAR; GAZZELİ KARDEŞLER
Allâh CC affetsin. Bizlere mağfiret eylesin de lütfuyla Efendimiz SAV in komşuluğunda buluşanlardan, Gazzeli kardeşlerimizle, yüzümüz olmasa da görüşüp kucaklaşarak kendilerini tebrik edip af dinleyenlerden olalım.
Âmîn, Âmîn, Âmîn sevgili dostlar, değerli kardeşler; tekrâr görüşmek dileğiyle Allâh'a emânet olunuz, kalınız sağlıcakla wes'selâm...