Altın Ders ‘Dur ve Dinle’

Abone Ol

Hayat bazen öyle dersler verir ki ne okul sıralarında ne de kitap sayfalarında bulabilirsiniz. Hatta bazen bu dersler, morluklar ve sırt ağrısıyla birlikte gelir. İşte ben de hayatımın en değerli derslerinden birini, üniversitenin temizlik görevlisi abisinden aldım. Üstelik kelimenin tam anlamıyla yerle bütünleşerek!

O dönem üniversitede okuyorum ve okulun radyosunda çalışıyorum. Yayın saatim yaklaşıyor, dersten çıkmış, nefes nefese stüdyoya koşuyorum. O sırada temizlik görevlisi abi bana bir şeyler söylemeye çalışıyor ama benim tek düşündüğüm şey mikrofona zamanında ulaşmak. “Abi, acelem var, yarın konuşuruz,” diyerek hızlanıyorum. Çünkü sonuçta dinleyicilerim bir dakika bile bekleyemez, değil mi?

Ve işte o an…

Hayat, dersini vermek için devreye giriyor.

PAAAT!

Kendimi yerde buluyorum. Ama öyle böyle değil, resmen kampüsün zeminine imzamı atıyorum. Bir saniye önce havalı bir yayıncıyken, bir saniye sonra fayans deseniyle bütünleşmiş bir sanat eserine dönüşüyorum.

Tam o sırada temizlik görevlisi abi yanıma gelip gülümseyerek şöyle diyor;
“Dinleseydin, onu diyecektim. Yeri yeni sildim.”

Tabii ki dinlemedim. Çünkü acelem vardı. Çünkü sadece kendi işime odaklanmıştım. Ve sonuç? Bir hafta süren sırt ağrısı, birkaç şahane morluk ve bolca ders çıkarılacak anı…

O günden sonra şu altın kuralı hayatıma kazıdım!

“Dinlemek hayati bir beceridir.”

Özellikle de yerlerin yeni silinip silinmediğini söyleyen birinden gelen bilgileri!

Kısacası arkadaşlar, hayat bazen en önemli dersleri sizi yere çakarak verir. Ders almazsanız, bir daha düşürür. O yüzden acele etmeyin, dinleyin. Çünkü bazen ayakta kalmanın en kolay yolu, sadece iki saniye kulak vermektir. Ve belki de, yere yapışmaktan kurtulmanın en garantili yolu budur.