Bu gün de ilginç paylaşımlarla huzurunuzdayız; tabiî bu bize göre. Siz nasıl karşılarsınız bilemem ama bunları hâtıra defterimize not düşmek adına buraya alıyoruz. İnşallah vakitlerinizi boşa almamış oluruz.

İlk iktibasımız yine Terme’den, Ahmet SEZGİN meslektaşımızın sayfasından. Sonra yine bir yazardan, profesör hocamızdan devam ediyor, yorumlar ilâvesiyle beraber Giresun’dan Ahmet Çıtlakoğlu Ağabey’in ardından Zeki GÖL ve Şenel ÖZATA hemşerilerimizle bitiriyoruz:

ALİ GİBİ OLMAK, ya da OL(a)MAMAK…

Ahmet SEZGİN’den: "Ali gibi olmak zordu. Ali gibi olmak düşmanına zulmetmemeyi, dostuna, akrabana, yakınına torpil geçmemeyi gerektiriyordu. Beytülmali adil paylaştırmayı, yetkiyi, emaneti ehline vermeyi gerektiriyordu. Maslahat adına adaletten taviz vermemeyi gerektiriyordu. İyiliğe karşı iyiliği bırak, kötülüğe karşı bile iyilik yapmayı gerektiriyordu. Ümmetin birliği, vahdeti için kendi hakkından vazgeçmeyi, kardeşine karşı Habil gibi olmayı gerektiriyordu." Ramazan DEVECİ

MESELE İLGİNÇ, ANLAM ZOR!

Dursun Ali Taşcı: “Başörtüsü için 28 Şubat sürecinde çok ağır bedeller ödeyen birçok anne ve babanın kızları, bugün başını açmış bulunuyor. İşin ilginç tarafı, o anne ve babaların, kızlarının bu hallerini paylaşarak gurur duymaları. Bunun derin izahı yapılmadan konuşulan hiçbir şeyin anlamı yok.”

ORHAN VELİ, SEFERBERLİK; SOSYÂL MEDYA!

Durali Yılmaz: “Sosyal medya, Orhan Veli şiiri gibidir. Bu şiir, seferberlik ve kıtlık yıllarında milletin gerilimini düşürerek, patlamayı önledi. Sosyal medyaya engel koyarken iyi düşünmek; olabilecek sosyal patlamaları ve doğabilecek sonuçları göz ardı etmemek gerekir.””

AMERİKA'NIN HEDEFİ ya da HANGİ İSTİLÂ?

“20. Yüzyılın başında İngiltere, YunanAnadolu'ya yolladı. Planı şuydu: Bunlar, birbirini yer ve ben Ege denizine yerleşirim. Bu hesap tutmadı. Şimdi de yüzyıl sonra Amerika, aynı planı uygulayıp sonuç almak istiyor. Türkiye'nin çevresinde bunca yığınağı kime karşı yapıyor? Putin'i ve Rusya'yı tuzağa düşürdü ama umarım bizi düşüremez

---YUNANİSTAN, KARAMANLİS!---

Çünkü bizim, sadece Anadolu'da kurduğumuz devletler, Amerika'dan yüzyıllar önceye dayanır ve bu coğrafyada Amerika'yı da Batıyı da aşan bir devlet aklı vardır. Yunanistan'da da tarihten gelen ve politikacıları aşan bir derin akıl olmalı...

Karamanlis'e sormuşlardı: Türkiye'ye karşı istilâcı emelleriniz var mı? Şöyle cevap vermişti: Türkiye'deki ilkokul öğrenci sayısı, benin nüfusumdan fazla... Hangi istilâ?” (Prof. Dr. Durali YILMAZ:18 Eylül)

KUCAK MESELESİ; BAŞKA HİÇ DEĞİL!

Ahmed Çıtlakoğlu: “💥 İçişleri Bakanlığının terörden arananlar listesinde kırmızı kategoride yer alan kişinin şu anda Texas'taki North American Üniversitesi'nün rektörü olarak görev yaptığı söyleniyor!.. !‼ Hayret!..”

MEDYA MAHALLE; PIRIL PIRIL GENÇLİK…

Fikret UÇAR: “Halk TV'de "Medya Mahallesi" programının sunucusu Ayşenur Arslan, Boğaziçi Üniversitesi İslam Araştırmalar Kulübü'nün yaptığı tanışma iftarında yer sofrasında yemek yiyen öğrencileri hedef aldı. "Harem selamlık şekilde yer sofrasında yemek yiyorlar. Yer sofrasında yemek yiyen bir akıldan bilim falan beklemeyin" diyerek İslami değerlere olan kinini bir kez daha açık etti. Ne kadar zorlansanız, ne kadar saldırsanız da pırıl pırıl yeni bir gençlik geliyor...”

Yusuf Şen: “İt ürür kervan yürür…”

BU BİR HERZE; TOMBUL TEYZE!

Necati Akkuş: “Op. Dr. Salih Selman, yer sofrasında iftar açan Boğaziçi talebelerine hakaret eden Halk TV spikeri Ayşenur Arslan'a "evliliğimin ilk on senesinde yer sofrasında yemek yedik. O sofradan 2 hafız, 3 doktora çıktı. Hepsi de fit. Anladın mı tombul teyze" diyerek tepki gösterdi.”

HA HAZAR, HA KARADENİZ!

Orducu (Zeki GÖL): ”Çırpınırdı Karadeniz şiirinin yazarı Ahmet Cevat, hem Osmanlı hem Azerbaycan ordusunda çarpıştı.

Gence yetimhanesi onun eseridir.

Eşi Şükriye Hanım işkenceyle 8 yıl tutsak edildi, Ahmet Cevat'ı ele vermedi.

"Çırpınırdı Karadeniz" şiirindeki deniz aslında Hazar denizidir.

13 Ekim 1937'de kurşuna dizildi! Vefatının 85. yılında rahmet ve duayla anıyoruz. Ruhu şad olsun. ”

TUĞCU, VEYSEL; HAYÂT MEKTEBİ…

Ahmet SEZGİN:”Doğuştan sakat olup okula hiç gidemeyen ama kendini en iyi şekilde yetiştiren, hayata gülümseyen, yüzlerce hikâye ve romana imza atan Kemalettin Tuğcu ile küçük yaşta iki gözünü kaybeden, kendi kendine saz çalıp söyleyen, okuma yazma bilmeyen, hayatı büyük çilelerle örülü büyük ozanımız Âşık Veysel, “hayat mektebi”nde açıp yeşeren güllerdendir.”

ELİN ABDESTİ, GAYRIN PARASI?

Şenel Özata: “Bak evlât! Elin abdesti ile namaz olamayacağı gibi başkasının parası ile de ağalık olmaz.

Benim namazım diyebilmek için abdestin senin olması gerekir. Ağayım, paşayım diyebilmek için de malın senin olması gerekir:

Elin gözü ile yâre bakılmaz

Eğri çivi ile tahta çakılmaz

Islak odun ile ateş yakılmaz

Özümüz sözümüz hep doğru olsun

Tâ gönülden dostlara selam...”

Biz de yukarda katkısı bulunan yazarlarımız başta olmak üzere cümleye teşekkürlerle berâber yine buluşup hâlleşebilmek niyâzıyla tüm dostlara sevgiler-saygılar sunuyoruz wes’selâm…