14 KASIM DÜNYA DİYABET GÜNÜ

Abone Ol

Diyabet (Şeker hastalığı), pankreastan salgılan insülin hormonunun yetersizliği ve insülin etkisinde direnç sonucunda ortaya çıkan karbonhidrat, protein ve yağ metabolizmasındaki bozukluklarla seyreden bir metabolizma hastalığıdır. Sonuç olarak kişi, yediği besinlerden kana geçen şekeri yani glukozu kullanamaz ve kan şekeri yükselir (hiperglisemi).

 Kaya, son yıllarda yanlış beslenme, stres, düzensiz yaşam vb. nedenlerle diyabetik popülasyonda sürekli artış gözlenmektedir. Yediğimiz besinlerin özellikle karbonhidrat içeren besinlerin çoğu vücutta enerji için kullanılmak üzere glukoza dönüştürülür. Midenin arka yüzeyinde yerleşik bir organ olan pankreas, kaslarımızın ve diğer dokuların kandan glukozu alıp enerji olarak kullanmalarını sağlayan "insülin" adı verilen bir hormon üretir. Besinlerle kana geçen glukoz, insülin hormonu aracılığı ile hücrelere girer. Hücreler glukozu yakıt olarak kullanır . Eğer glukoz miktarı vücudun yakıt ihtiyacından fazla ise karaçiğerde (şeker deposu=glikojen), yağ dokusunda depolanır.

Diyabeti olmayan bir birey kan şekeri düzeyi açlık halinde 120 mg/dl, tokluk halinde (yemeğe başladıktan iki saat sonra) 140 mg/dl’nin üstüne çıkmaz. Açlıkta veya toklukta ölçülen kan şekeri düzeyinin bu değerlerin üstünde olması diyabetin varlığını gösterir.

Bir kişinin diyabetli olup olmadığı Açlık Kan Şekeri (AKŞ) ölçümü veya Oral Glikoz Tolerans Testi (OGTT) yapılarak saptanır. AKŞ ölçümü 100-125 mg/dl olması gizli şeker (pre-diyabet) sinyalidir. AKŞ ölçüm sonucunun 126 mg/dl veya daha fazla olması diyabetin varlığını gösterir. OGTT’de glikozdan zengin sıvı aldıktan 2 saat sonraki kan şekeri değeri önemlidir. İkinci saat kan şekeri ölçümü 140-199 mg/dl ise gizli şeker, 200 mg/dl veya daha yüksek ise diyabet tanısı konulur.

Diyabetin Tipleri Nelerdir?

Tip 1 Diabetes Mellitus (İnsüline bağımlı diyabet)

Tip 1 diyabetli kişilerde yeterli insülin üretimi yoktur ya da çok azdır. Daha çok genç yaşlarda görülür.Mutlaka dışarıdan insülin takviyesi gereklidir. Diyabetli kişilerin % 5-10'u bu tip diyabetlidir.

Tip 2 Diabetes Mellitus (İnsülinden bağımsız diyabet)

Tip 2 diyabetli kişiler insüin üretir fakat üretilen insulin hedef dokularda etkili olarak kullanamazlar. Tip 2 diyabeti, tip 1 diyabete kıyasla daha sık görülür; diyabetli kişilerin %90'ı tip 2 diyabetlidir.

Gestasyonel Diabet

Gebelik her kadının metabolizmasına ayrı bir yük getirir. Gebeliğin getirdiği bu yük sonucunda gebelik esnasında özellikle gebeliğin 2. yarısından sonra kan şekeri yükselebilmekte ve doğum sonrasında tekrar normal düzeyine dönmektedir. Gebelik esnasında diyabetin ortaya çıkması durumuna gestasyonel diyabet denir. Gebe kadınların yaklaşık %3’ünde gestasyonel diyabet ortaya çıkar.

Pre-diabet (Gizli Şeker)

Eğer bir kişinin kan şekeri düzeyi normalden yüksek olmasına karşın diyabet tanısı koymaya yeterli yükseklikte değilse bu durumda kişi pre-diabetik (gizli şeker hastası) olarak tanımlanır.

Diyabetin Belirtileri Nelerdir?

Aşırı susama, sık idrara çıkma, yorgunluk ve açıklanamayan kilo kaybı, sık görülen belirtiler olmakla birlikte hiçbir açık belirti de olmayabilir. Tip 1 diyabetin ortaya çıkışı genelde ani ve dramatik olur aşırı susama, sık idrara çıkma, yorgunluk, beklenmeyen kilo ve tekrarlayan enfeksiyonlar gibi belirtiler olabilir. Tip 1 diyabetin belirtileri daha az sıklıkta ama aynı biçimde tip 2 diyabetli kişilerde de olabilir. Tip 2 diyabetin ortaya çıkışı daha yavaştır ve bu yüzden tespiti de daha zordur. Bazı tip 2 diyabetli kişilerde hiç bir erken belirti görülmez ve başlangıçtan bir kaç yıl sonra çeşitli diyabet komplikasyonları varlığıyla teşhis edilirler.

Diyabet Kimlerde Görülür?

Tip 1 diyabet, çoğunlukla çocuklar ve ergenlik çağındakilerde gelişir fakat yetişkinlerde de görülebilir. Çocuklukta en sık görülen kronik hastalıklardandır.Tip 1 diyabet için risk faktörleri iyi tanımlanmamıştır. Ancak Tip 1 diyabetiklerin birinci derece akrabalarında genetik ve çevresel faktörlerin hastalığı tetiklediği gösterilmiştir. Tip 2 diyabet, esas olarak yetişkinlerde görülmekteyse de dünyanın birçok yerinde ergenlik çağındaki grup için hızla büyük bir sorun olmaya başlamıştır. Tip 2 için risk faktörleri yaşın artışı, şişmanlık (obezite), ailede diyabet öyküsü, gebelikte iri bebek ya da diyabet öyküsü, fiziksel aktivite azlığı, bozulmuş glukoz toleransı ve ırk/etnik gruptur.

Diyabet, gelişmekte olan ülkelerde ölüm nedenleri arasında 4-5 inci sıralarda yer almaktadır.

Diyabeti olan birçok kişide aynı zamanda tedavi edilmesi gereken obesite (aşırı şişmanlık), hipertansiyon (yüksek kan basıncı) ve dislipidemi gibi başka sağlık sorunları da sıklıkla bulunmaktadır ve bu sorunlar zaman içinde sağlığı olumsuz etkilemektedir. Diyabetli hastanın tedavisinin planlanırken bütün bu eşlik eden durumların bir arada düşünülmesi gerekmektedir.

Amerikan Diyabet Derneği (ADA) ve Avrupa Diyabet Dernekleri Birliği (EASD) gibi kuruluşlar diyabetin tedavisinde kullanılacak aşamalı bir tedavi yaklaşımını önermektedirler:

Başlangıç tedavisi: Diyet ve yaşam tarzı değişiklikleri Hedeflenen glukoz düzeylerine ulaşılamazsa, tedaviye ağız yoluyla kullanılan glukoz düşürücü ilaçların ilave edilmesi

Son aşamada bu kombinasyon tedavisine insülin eklenmesi

Diyabette diyetin amacı: Kan glukoz düzeyini normal sınırlar içinde tutmak

Tedavi kılavuzlarında önerilen kolesterol ve lipid düzeylerine ulaşmak

Enerji alımını sağlıklı düzeyde tutmak

Kısa ve uzun dönem diyabet komplikasyonlarını önlemek ve tedavi etmek

Genel sağlık durumunu iyileştirmek

İnsülin tedavisi

İnsülin, vücudumuzda midenin arka tarafında bulunan bir organ olan pankreastaki beta hücrelerinde salgılanan birhormondur. Kandaki şekerini kandan ayrılarak hücre içine girmesini sağlar. Böylelikle kandaki şeker düzeyi de azalmış olur. Diyabetli olmayan bir insanda her gıda alımı sonrası pankreas alınan besinlerin enerji haline dönüşmesini sağlamak için insülin üretir. Bu demektir ki tüm insanlar insüline bağımlıdır. Diyabetlilerde ise, pankreas yeterli miktarda insülini üretmez veya üretilen insülin hedef hücreler (kas, yağ ve karaciğer hücreleri) tarafından kullanılmaz. Bu durumda vücudumuz için hayati öneme sahip olan insülini dışarıdan vücudumuza sağlamamız gerekmektedir.

İnsülin tedavisinin amaçları; kan şekerini normale getirmek, komplikasyonları önlemek, önlenemeyecek düzeyde komplikasyonlar oluşmuşsa ilerlemeyi durdurmak,  çocuklar için büyüme ve gelişmenin yolunda gitmesini sağlamak, hamilelik ve gebelikle ilgili komplikasyonları önlemektir.